Utku Ekmekçi
Daha Fazlası Gerekecek
Enflasyon Raporu
Dün Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası yılın dördüncü ve son Enflasyon Raporu sunumunu yaptı. Sunumda bu yılsonu için yüzde 38 olan enflasyon tahmini yüzde 44’e; önümüzdeki yılsonu için yüzde 14 olan tahmin yüzde 21’e ve 2026 yılının sonu için ise yüzde 9 olan tahmin yüzde 12’ye revize edildi.
Yılın son Enflasyon Raporu, içinde bulunulan yıl için yol gösterici, referans olucu bir rapordan ziyade malumun ilanı şeklinde oluyor. Bitmesine 2 ay kalmış bir yılın sonu için tahminde bulunmak zaten sapma oranı düşük bir durum ortaya çıkarıyor. Ancak bu malumun ilanının yanı sıra yılın son enflasyon raporları özellikle bir sonraki yılın öngörü ve tahminleri bakımından önem arz ediyor.
Kaynak : Verimetrik
Bu açılardan değerlendirdiğimizde ortaya çıkan durum şu:
TCMB’nin bu yıl sonu için yüzde 44 olan enflasyon tahmini yine bir miktar iyimser ve piyasayı ürkütmemek için belirlenen bir seviye olmuş gibi. Her ne kadar malumun ilanı desek de bu rapor gösteriyor ki TCMB malumu ilan etmek yerine iyimser tavrını korumayı tercih etmiş. Bunun arkasında siyasi bir sebep de aranabilir, kredibilitesini çok düşürmeyecek bir revizyon seviyesi belirlemek de olabilir. Eylül ayında açıklanan OVP ile kıyaslanırsa piyasa beklentisine daha gerçekçi bir yaklaşım sergilenmiş olsa da yılsonunda enflasyonun yüzde 44 olmasını beklememek pek mümkün görünmüyor. Bu tahminin tutabilmesi için Kasım ve Aralık ayı enflasyonlarının yüzde 1,5 seviyelerinde gerçekleşmesi gerekir ki hem geçmiş yıl ortalamalarına hem beklentilere hem de fiyatlama davranışlarına bakıldığında iddialı bir yaklaşım olduğu açık.
TCMB Başkanı Karahan, Enflasyon Raporu Toplantısı’nın soru-cevap bölümünde, yapılan revizyonu zaman sapması şeklinde de değerlendirmek gerektiğini belirterek, önceki tahminin üst bandı olan yüzde 42’nin Ocak ayında, orta noktası olan yüzde 38’in ise Mart ayında gerçekleşeceğini düşündüklerini, yani üst bant açısından bir ay, orta nokta açısından ise üç aylık bir sapma yaşanacağını belirtti.
Buradan yola çıkarak basit bir hesap yaparsak; bu yıl sonunda, yüzde 44 olan son tahminin gerçekleşmesi için önümüzdeki iki ayda aylık enflasyonun yüzde 1,5; Ocak ayında yüzde 42 öngörüsünün gerçekleşmesi için Ocak ayı aylık enflasyonunun yüzde 5,2; Mart ayında yüzde 38 öngörüsünün gerçekleşmesi için Şubat ve Mart aylarında aylık enflasyonunun yüzde 2,4; ve 2025 yılı sonunda yüzde 21 tahmininin gerçekleşmesi için yılın son 9 ayındaki enflasyonun aylık yüzde 1 seviyelerinde gerçekleşmesi gerekiyor. Elbette bir fiyat endeksinin 9 ay boyunca düzenli olarak eşit oranda artmayacağını biliyoruz ancak bu hesap, tahmin patikasının gerçekleş(me)me olasılığını ortaya koyması bakımından çarpıcı.
Dolayısıyla, önümüzdeki yılsonu için yapılan tahmin aralığının orta noktası olan yüzde 21 hedefi, inandırıcılıktan uzak bir seviye gibi duruyor. Kaldı ki sektörel enflasyon tahminlerinde de bu durum görülüyor. Sektörel beklentilerin açıklandığı son ay olan Ekim ayı verisiyle bu tahmin patikasının önümüzdeki yıl Ekim ayına denk gelen yaklaşık değerini karşılaştırdığımızda, TCMB tahmini ile beklentilerin arasındaki fark piyasa katılımcılarında 5 puan, reel sektör için yaklaşık 27 puan, hanehalkı için ise yaklaşık 50 puanı işaret ediyor.
2025 Daha Zor Olacak
Baz etkisiyle enflasyonun hızlı bir şekilde gerileyeceğini biliyorduk, öyle de oldu; yüzde 80 seviyelerinden yüzde 50 seviyesinin altına geldik. Ancak bundan sonra işimiz daha zor. Artık baz etkisi avantajımız yok. Baz etkisi yardımıyla bile tahminlerin tutmadığı görüldükçe ve sürdükçe, beklentiyi yönetmek de daha zorlaşacaktır. Diğer taraftan enflasyon yüzde 50 olan politika faizinin altında olduğu müddetçe doğal olarak faiz indirimi baskıları oluşacaktır. Son üç dört aydır, enflasyon yüzde 50 seviyesine yaklaşmışken ancak henüz altına inmemişken bile sürekli Merkez Bankası’nın ne zaman faiz indirimine başlayacağı tartışılıyor. Dolayısıyla, bunun yaratacağı baskıyla da faiz indirimi konusunda aceleci bir tavır sergilenirse gidişat daha da zorlayıcı olabilir.
Maliye Politikaları
İşimizi zorlaştıran bir diğer konu da para politikasıyla maliye politikasının uyumu konusu. Ekonomi yönetimi ısrarla uyum ve koordinasyon içinde çalışıp hareket ettiklerini belirtse de piyasa bu uyum ve koordinasyonu özellikle kamu harcamaları tarafında da görmek istiyor.
Enflasyonda baz etkisi durumunun yarattığı rahatlık gibi kamu harcamaları tarafında da geçtiğimiz yıl yaşadığımız deprem felaketinin yaralarını sarmanın yarattığı krediyi kullandık. Geçtiğimiz yıl, seçim döneminin de etkisiyle kamu harcamaları bütçede öngörülenden ciddi oranda sapmıştı. Üstelik sonrasında ‘kamuda tasarruf paketi’ gibi önlemlerin de açıklanmış olmasına rağmen, bütçe dengesinin de hazine nakit dengesinin de bozulmaya devam ettiği görülüyor.
Kredi Notumuz
Önümüzdeki dönemde işimizi kolaylaştıracak etkiler ise kredi notumuz ve CDS primimiz. Geçtiğimiz hafta S&P’nin notumuzu B+’dan BB-‘ye yükseltmesiyle birlikte bu yıl üç kredi derecelendirme kuruluşundan da not artışı almış olduk. Diğer taraftan dün itibariyle CDS primimiz de 255 puan seviyesine kadar geriledi. Merkez Bankası rezervlerindeki olumlu gelişmeler kırılganlığımızı azaltıyor ve bu da hem kredi notumuza hem de CDS primimize yansıyor. Ancak yeterli değil. Yüksek faiz veren bir ülke olmamızdan dolayı gelen sıcak para günü geldiğinde gidecek.
Yanlışı düzeltip kanayan yaraya pansumanı yaptık ve kanamayı durdurduk ancak yaranın iyileşmesi, yeni yaralar açılmaması için de gerekeni yapmamız gerekiyor. Üstelik bunu da zamanında ve gerekli olduğu ölçüde yapmak durumundayız. Kanamanın durmuş olması panik halimizi ortadan kaldırıp sanki her şey yolundaymışçasına bir rehavet içine sokarsa yine her zamanki yanlışımıza geri dönmüş oluruz.
Atatürk
Ekonomimizin bu bunaltan ortamında geçtiğimiz hafta Cumhuriyetimiz’in 101. yaşını coşkuyla kutladık ve bir kere daha gördük ki cumhuriyet bizim için vazgeçilmez ve en büyük kazanç. Cumhuriyet, bize ulu önder Atatürk’ün armağanı.
Yarın ise 10 Kasım. Milletine olan sevgisi ve toplum olarak muasır medeniyet seviyesini hak ettiğimize dair inancıyla Mustafa Kemal Atatürk, günümüzde bile ışık olmaya, yol göstermeye devam ediyor. Bir asır önce, bugünün sorunlarına dahi çözüm olabilen görüş, söylem, politika ve icraatları gösteriyor ki: O hep yaşıyor. O hep yaşayacak.
En derin, en içten saygı ve minnetle anıyorum.