Serap Durusoy
Ekonomide kritik hafta
Ekonomi yönetiminin şekillenmesinin ardından toplantılar ve açıklamalar birbirini kovaladı. Geçen hafta Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz başkanlığında Ekonomi Koordinasyon Kurulu ilk toplantısını yaptı. Kurul üyesi olmamasına rağmen Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan toplantıya davet edildi. Bu davet, toplantı sonrasında vurgulanan ilgili taraflarla istişare içinde ve ortak akılla hareket edileceği yaklaşımının ilk örneği olarak yorumlanabilir. Ancak toplantıya eski MB başkanı ve yeni BDDK başkanının davet edilmemesine de bir anlam yüklenmeli.
Toplantıda kurumların yaptıkları sunumlar sonrasında makro ekonomik görünüm ile bütçe görünümünün detaylı şekilde değerlendirildiği belirtildi. Açıklamada serbest piyasa kuralları içinde ekonominin rekabet gücünü ve verimliliğini artırmaya dönük adımlara kararlılıkla devam edileceğini dile getiren Yılmaz enflasyonla mücadele, kamuda mali disiplin ve tasarruf yapılması yönünde kararlılık mesajı verdi.
Para ve maliye politikasıyla finansal istikrarın pekişeceğini vurgulayan Yılmaz, orta vadeli programı da eylül ayında sunmayı planladıklarını açıkladı. Elbette ki üç yıllık yol haritasını çizecek olan orta vadeli programı oluşturmak kolay değil. Ancak programın üç ay sonra açıklanacak olmasının cari açık ve yüksek kur ile mücadelede taze döviz kaynağına ihtiyacı olan ülkemiz için yol haritasının gecikmesine bağlı olarak kaynak girişinin de gecikmesine neden olacağı göz ardı edilmemeli.
Bir diğer önemli toplantı ise Mehmet Şimşek ile TÜSİAD yönetimi arasında gerçekleşti. Ekonominin dümenine oturur oturmaz Türkiye'nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmadığını vurgulayan Şimşek’in bu görüşünü iş dünyası ile paylaşmak ve iş dünyasının da desteğini almak için TÜSİAD yönetimiyle bir araya gelmesi ve bir sunum yapması önemli.
TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan da Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile görüşmesinin ardından TÜSİAD YİK toplantısında yaptığı konuşmada tespit ve önerilerin paylaşıldığını ve itibarı yüksek programın ilan edilmesi gerektiğini belirtti. Enflasyonla mücadelenin ve TL’ye güvenin birinci öncelik olmasının önemli olduğunu dile getiren Özilhan bunun yolunun TL’ye değer kazandırmak olmadığını, güçlü liranın ihracatı olumsuz etkilediğini ve sermaye girişlerinin rezervi güçlendirmek için kullanılması gerektiğini dile getirdi. Heterodoks politikalar konusundaki rahatsızlıklarını birçok kez ifade eden patronlar kulübü Türkiye ekonomisinin sorunlarının çözümü için üç ayaklı bir politikanın uygulanmasının önemini vurguladı.
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek’in bir diğer görüşmesi ise bankacılarla oldu. Basına kapalı yapılan görüşmenin detayları bilinmemekle birlikte Şimşek’in piyasa dostu mesajlar verdiği öğrenildi.
Öte yandan TCMB Başkanı Erkan'ın da 19 Haziran Pazartesi günü, Türkiye Bankalar Birliği (TBB) üyesi bankalarla gerçekleştirmesi beklenen toplantının yarına ertelendiği duyuruldu. Bu ertelenmenin nedeni faiz kararının ardından alınan kararın nedeni ve metin detaylarının da konuşulmak istenmesi olarak yorumlanabilir.
Bu toplantıların amacı hiç kuşku yok ki uygulanması planlanan rasyonel politikaların paydaşlara da aktarılarak ekonomik aktörlerin öngörülebilirliğini artırmak. Tabi ki bu yapılırken bir anlamda zaman yönünden de bir avantaj yakalanmış oluyor. Zira orta vadeli programın eylül ayında sunulmasının planlandığı göz önüne alındığında toplantılar bu bağlamda önem taşıyor.
Öte yandan toplantılarda dikkat çeken bir diğer nokta ise teknik detayların anlatılmaması. Bunun nedeni olarak da bugün gelecek olan PPK kararı gösterilebilir. Zira var olan potansiyel senaryolardan hangisinin gerçekleşeceği ve satır aralarında verilecek mesajlar önem taşıyacak.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın Azerbaycan’dan Türkiye’ye dönerken uçakta gazetecilere yaptığı konuşmada “Hazine ve Maliye Bakanımızın şu andaki düşüncesi noktasında, biz tabii kendisine burada atacağı adımları süratle, rahatlıkla Merkez Bankası’yla beraber atmasını kabullendik, ‘hayırlı olsun’ dedik ve bu şekilde de enflasyonu tek haneye düşürmekteki kararlılığımızı da bildirdik” açıklamasını takiben TİM Genel Kurulu'nda enflasyonla ilgili olarak yeni ekonomi kadrosunun önceliğinin enflasyon olduğu yönündeki değerlendirmesi politikadaki yön değişimine müdahale edilmeyeceği ve alınan kararların siyasi irade tarafından da destekleneceği sonucu çıkar mı, PPK kararından sonra görülecek.
Daha doğrusu bu gönülsüz desteğin ne zamana kadar süreceği de önemli. Zira önümüzde yerel seçimler var. Yerel seçimlere kadar siyasi iradenin gönülsüz desteğinin devam etme olasılığı olmakla birlikte seçimin ardından bir değişimin olması da yüksek ihtimal gibi görülüyor. Ancak faiz artışının devamının gelip gelmeyeceğinin yanıtı metindeki açıklamalarda aranacak.
Bu hafta yaşanılan bir diğer gelişmeyi de asgari ücret ara zammına yönelik toplantılar oluşturdu. Asgari ücrete ara zam için 13 Haziran'da başlayan görüşmelerin ikincisi bu pazartesi günü gerçekleşmişti. Salı günü üçüncü kez toplanan asgari ücret komisyonundan uzlaşı ile alındığı söylenen karar geldi.
Ekonominin çarklarına bağlı olması gereken asgari ücret, üçüncü toplantıda ara zam ile net 11.402 liraya çıkarıldı.
Çalışan kesimin beklentilerini yeterince karşılamayan bu rakamın yüksek enflasyon karşısında bir refah artışı sağlamayacağı bilinen bir gerçeklik.
Bu bağlamda değerlendirildiğinde tartışılması gereken belki de ara zamdan öte asgari yaşam koşulları için gerekli olan ücretin nüfusun neredeyse yüzde 60’ını oluşturan bir kesimin ücreti haline gelmesi ve ortalama ücrete dönüşmesi.
Bu artış hiç kuşku yok ki işveren için de ek bir maliyet unsuru oluşturacak ve sektörleri asgari ücretle çalışanın yoğunluk oranı çerçevesinde farklı şekilde etkileyecek.
Tüm bunlar dikkate alındığında ücret enflasyon sarmalı içerisinde olan ekonomimiz için TCMB’nin bugün vereceği faiz kararıyla ekonomide yeni bir sayfa açılacak mı hep birlikte göreceğiz. Ancak bir faiz artışı gerçekleşirse bu artıştaki önceliğin yüksek enflasyon mu yoksa yabancı kaynak girişi mi olduğu sorusuna verilecek yanıt da önemli olacak.