Hüseyin Tapınç
DOĞRU SORU - 1
Hepimizin ender de olsa uzlaştığı konular bulunuyor. Türkiye’nin adrenalin müptelası yoğun ve değişken bir gündeminin bulunduğu gerçeği üzerinde hemfikir olduğumuz nadir konulardan birisi. Bu öyle bir gündem ki onun yüzünden hayatın diğer önemli konularını es geçebiliyoruz ya da bazı yanlışların yaygınlaşmasını engellemek adına yeterince müdahaleci olmuyoruz.
Bu yoğun gündemden fırsat buldukça ya da ona rağmen bundan sonra ara sıra araştırmacılıktaki temel yaygın hatalara dair düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
Hepimiz yakından izliyoruz, artık hemen her gün siyasi partilerin alabilecekleri oy oranlarına dair tahminlemelere ya da ülke gündeminde yer alan konulara dair araştırmalar ya da araştırmalardan bölümler yayınlanıyor. Hatta bazen bir araştırma şirketinin paylaştığı tek bir veri üzerine derin yorumlar yapılıyor, kocaman siyasi çıkarımlarda bulunuluyor. Seçim gününe yaklaştıkça bu paylaşımların artacağı da bir gerçek. Üstelik, sosyal medya bu paylaşımları köpürten, etkisini kat be kat artıran önemli bir platform. Ancak, bu noktada hemen söylenmesi gereken bir başka gerçek daha var; toplumumuz hatta maalesef medyamız araştırmacılık alanında son derece düşük bir okur- yazarlık seviyesine sahip. Araştırmanın tüketici tarafı böyleyken, üretici tarafında her şey olması gerektiği gibi mi, maalesef hayır. Araştırma dünyasında da oldukça önemli sorunlar var.
Bu genel tespitleri bir yana koyup iyi bir araştırmanın sahip olması gereken iki temel özellikten bahsetmek istiyorum. Bu özelliklerden birincisi, doğru soru sormak ve ikincisi de bu soruları doğru insanlara sormaktır. “Araştırmada doğru insan kimdir, hangi niteliklere sahiptir?” konusunu bir başka yazıya bırakıp doğru soru konusuna odaklanmak istiyorum.
Doğru soru sormanın birinci ön koşulu sorunuzun objektif nitelikte olmasıdır.
Ülkemizde bir ekonomik krizin olup olmadığına dair kamuoyundan fikir almak istiyorsak, katılımcılara (denek değil, katılımcı bu arada) sorabileceğimiz en azından dört farklı soru örneğini sıra ile paylaşmak istiyorum:
“Ülkemizde bir ekonomik kriz var, değil mi?”,
“Ülkemizde bir ekonomik kriz var mı?”,
“Sizce ülkemizde bir ekonomik kriz var mı, yok mu”,
“Kamuoyunun bir bölümü ülkemizde bir ekonomik kriz olduğuna inanırken, bir başka bölümü de ekonomik krizin olmadığına inanmaktadır. Siz bu düşüncelerden hangisine kendinizi yakın hissediyorsunuz?”
Kamuoyunun yüzde kaçının ülkemizde bir ekonomik kriz olduğuna inandığını ölçme amacıyla hazırlanan bu dört farklı soruya alacağınız yanıtlardan yola çıkarak ekonomik kriz olduğuna inanan birbirinden oldukça farklı büyüklüklerde toplumsal kesimlere ulaşmak mümkündür.
Doğru soru sormanın ikinci koşulu da kamuoyunda herkesin her şeyi bildiği varsayımından uzak durmaktır.
Örneğin, hükümetin iklim krizi politikasını toplumun ne kadarının desteklediğini anlamak için sorulacak “Hükümetin iklim krizi politikasını destekliyor musunuz, desteklemiyor musunuz” sorusunun ve örneğin, kamuoyunun yüzde 67.8’i hükümetin iklim krizini destekliyor/ desteklemiyor bulgusunun çok fazla bir önemi yoktur. Çünkü özünde bu yüzde 67.8 yanlış bir bulgudur. Bu bulgu araştırmaya katılan herkesin (ve dolayısıyla kamuoyunun) tamamının hükümetin iklim krizi politikası hakkında bilgi sahibi olduğunu varsaymaktadır. Oysa ki, doğru sorgulamanın ilk adımı kamuoyunun ne kadarının bu alandaki politikalar hakkında bilgi sahibi olduğunu bulmak ve bilgi sahibi olduğunu iddia eden kitleye de bu politikaları destekleyip desteklemediğini sormaktır. İşi daha da doğru yapmak adına araya “Hükümetin iklim krizi politikaları hakkında ne kadar bilgi sahibisiniz” gibi ek bir soru eklenebilir ve iklim krizi politikaları hakkında bilgi sahibi olan daha rafine bir kitleye de ulaşılabilir.
Araştırmada doğru soru sorma tekniklerine daha sonra devam edeceğiz.