Besim Güçtenkorkmaz
“BİZİM ÇOCUKLAR” SLOGANI SİZCE UYMUŞ MU?
A Milli takımımızın Avrupa Şampiyonasındaki tanıtım sloganı, “bizim çocuklar” olmuş. Bir de marş yaptırılmış, ”bizim çocuklar” diye.
Sizce, bu slogan uymuş mu milli takımımıza?
Bizim çocuklar deyince, bu milli takım sadece 55-60 yaş üstündekilerin milli takımı hissine kapılmıyor musunuz? Benim 22 yaşındaki oğlum, “Haydi bizim çocuklar bastırın” diyemiyor. Takımdakiler, kendinden büyük. Ağzına yakıştıramadığı bu sloganı, dikkat ettim hiç kullanmadı. Z kuşağının kullanmadığı slogan tutar mı? Elbette tutmaz. Onların tutmadığı slogan da zaten slogan olmaz.
Daha gencecik futbol spikerleri “Bizim çocuklar, bugün kampa girdi” veya “antrenman yaptı” diye haber okurken bile, sloganın anlamsızlığı nedeniyle bir an duraksıyorlar. 35 yaşındaki Burak Yılmaz’a, 25 yaşındaki futbol yorumcusunun “Bizim çocuklardan Burak Yılmaz” diye seslenmesi kadar komik bir futbol lisanı olabilir mi? Dinlerken bile kulağa hoş gelmiyor.
Oynayanlar bizim çocuklarsa, bu takımın sahipleri gençler olamaz. Ancak, çoluk çocuk sahibi olanlar, bu sloganı diline oturtabilir, takımı sahiplenebilir. Bizim gençlerimiz dense çok daha iyi olabilirdi. Sonuçta, milli takım için iyi düşünülmeden hazırlanmış, gençlerin kullanamayacağı kelimelerden oluşan bir destek kampanyası karşımıza çıkıyor. Bu tutması mümkün olmayan kampanya için, Futbol Federasyonu tarafından ne harcama yapıldığını da ayrıca merak ediyorum.
KULÜPLER BİRLİĞİ
Kulüpler Birliği’nin kuruluş amaçlarının en önemlisi, naklen yayın gelirlerinin bir havuzda toplanmasından sonra, nasıl dağıtılacağı konusunda anlaşmazlıklar yaşanmasıydı. Futbol Federasyonu’nun para paylaşımını hiçbir kulüp beğenmiyordu. “Gelin, kulüpler olarak birlik olun, aranızda anlaşın, bizi de bu çetrefilli işe karıştırmayın” diyen Futbol Federasyonu yöneticileri, Kulüpler Birliği’nin kurulmasını çok istediler. Böylece kulüpler havuzda biriken naklen yayın parasını, kendi içlerinde daha sorunsuzca paylaştılar.
Kulüpler Birliği, şimdi yabancı sayısında indirim yapılmaması, düşmenin kaldırılması, ligdeki takım sayısının arttırılması gibi birçok istekle Futbol Federasyonu’nun karşısına dikildi. Kulüpler Birliği’nin hiçbir yaptırım gücü yasal olarak yok. Ama bu istekleri ile çok açık ve net şu mesajı veriyor Futbol Federasyonu’na; “Bırakın futbolu biz idare edelim”
Kendi kulüplerini idare edemeyenlerin, Futbol Federasyonu’nu idare etmeye kalkışmalarına bence izin verilmemeli. Birçok kulüp iflasın eşiğindeyken, ülke ekonomisi bu denli zordayken, insanlar evlerine nasıl ekmek götüreceğini bilemezken, hala 18 yabancı oyuncu olmasında direten Kulüpler Birliği’ne, “Allah akıl fikir versin sizlere” demekten başka bir şey gelmiyor elimden.
BAL LİGİ
Geçen sene oynanamayan ve bu seneye ertelenen BAL ligi, yani Bölgesel Amatör Lig, sessiz sedasız başladı. Bu ligden 3 takım üçüncü lige çıkmak için mücadele edecek.
Pandemiden önce, siyasi nedenlerle BAL ligine yaklaşık 100 takım daha eklenmiş ve kulüplere mavi boncuk dağıtılmıştı. Lig 266 takımla oynanacak hale getirilmişti. Tüm takımlar da katılım paylarını yatırmışlardı ama o sırada pandemi başlayınca maçlar oynanamadı.
O zaman ertelenen lig, bir sene aradan sonra, geçtiğimiz günlerde “hızlandırılmış maç sistemi” ile başladı. Yani, takımlar haftada üç maç oynayacaklar. 266 takımdan 158’i, bir sene önceden katılım payını yatırmasına rağmen, başlayan bu lige katılamadılar ve hakları saklı kalmak kaydıyla çekildiler. Çekilme nedenleri birbirinden çok farklı değil. Mali olanaksızlıklar. Haftada 3 kez oynayacakları maçlar için, tüm futbolculara Covid-19 testi yaptırmalarının bedeli yaklaşık 40 bin lira tutacak. Birçoğu, pandemi döneminde ellerindeki futbolcuları kaybettiler, transfer yapamadılar, hatta antrenman bile yapamadılar. Futbolcular, geçim derdinden başka işlere yöneldi.
158 takımın katılamayacağını açıklamasından sonra, katılacak takımlara bir göz attım. Hemen hemen tamamı, arkalarında devlet kurumları veya belediyeler olan takımlar. Örnek vermek gerekirse, YSE, DSİ gibi kamu kuruluşlarının takımları veya adının sonunda “… Belediyespor” yazan takımlar. Bunlar, semt takımlarının yaşadıkları mali zorlukları elbette yaşamıyorlar. Şimdi içlerinden üçü, yani üç Belediye takımı, ya da kamu takımı üçüncü lige çıkacak. Asıl önem verilmesi gereken semt takımları ise koca bir seneyi bekleyerek geçirecekler. Bir bölümü de beklerken, silinip gidecek. Yazık olacak.