Kaya Türkmen
Bay Kemal
Demokrasilerde ana muhalefet liderliği önemli bir makamdır. Parlamenter sistemle yönetildiğimiz dönemde ana muhalefet partisi liderinin devlet protokolündeki yeri TBMM Başkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanından sonra dördüncü sıradaydı.
Şahsım rejimi ana muhalefet liderini gerilere attı. Şimdi yanılmıyorsan YÖK Başkanı bile ana muhalefet partisi liderinin önüne geçirildi.
Siyasi terbiye ve geleneğimiz CHP genel başkanına “Sayın Kılıçdaroğlu” diye hitap edilmesini gerektirir.
Ama iktidarın başı “Bay Kemal” deyip durdu. Hakaret kastıyla.
Küçücük bir çocuğu “Bay Kemal hain hain” diye bağırttırdı miting kürsüsünden. Sonra kafasını okşadı çocuğun. “Aferin” dedi…
“Bay Kemal olmak için bütün hayatımı verdim” dedi Kılıçdaroğlu. Ve ekledi: “Sen kim, Bay Kemal kim”.
En beğenmeyeni için bile Kılıçdaroğlu’nun en önemli özelliği namuslu olmasıydı. Ahlaklı, temiz, dürüst olmasıydı. “Bay Kemal çaldı çırptı” deseler, Akapeliler bile inanmazdı herhalde.
Bakmayın onun “Bay Kemal yalancı” dediğine. Bay Kemal hiç yalan söylemedi. Bay Kemal’i yalancılıkla itham eden şahıs, iki cümle sonra “Gezi olayları sırasında camilerimizi yaktılar” dedi.
Bakmayın onun “Bay Kemal Sosyal Sigortalar Kurumu’nu batırdı” dediğine. Sosyal Sigortalar Kurumu market değil ki. Müdür batırmaz kurumu. İnsanlara 38 yaşında emeklilik hakkı veren popülist hükümet politikaları batırır. Bakın bakalım Sosyal Güvenlik Kurumu’nun 2021 bilançosuna. Kim neyi nasıl batırmış? Bakın. Görün…
“Kamu-özel işbirliği” adı altında devleti soyma projeleri geliştirdiler. Otoyollar, havalimanları yaptılar. Tüneller yaptılar. Marmaray’lar filan yaptılar. Şehir hastaneleri yaptılar. Hepsine geçiş garantisi, yolcu garantisi, hasta garantisi verdiler.
Kılıçdaroğlu bu projelerin hesabını sormayı vaat ediyor. “Yetimin hakkının, fakir milletin vergisinin nerelere nasıl harcandığına bir bakalım” diyor. “Bakalım kim malı nasıl götürmüş”.
Bugünkü emekçi düşmanı iktidar karşısında, daha muhalefetteyken bile birçok olumlu icraatın akıl hocası oldu Bay Kemal.
O kadar ki, “Kılıçdaroğlu tak diye söyler, hükümet şak diye yapar” lafları dolaşıyor sosyal medyada bugün.
3600 ek gösterge meselesinde hükümet harekete geçtiyse yıllardır onun kavgasını yapan Bay Kemal’in eseridir o.
Taşeron işçilere kadro verilmesi, asgari ücret, emeklilere bayram ikramiyesi, Kredi Yurtlar Kurumu kredilerinin faizlerinin silinmesi… Hepsi Kılıçdaroğlu sayesinde oldu.
“EYT loading” diye tweet attı. Çalışma Bakanı durumdan vazife çıkarıp “EYT meselesi masamızda… Alternatif çözüm önerilerine çalışıyoruz” demek zorunda kaldı.
“Kifayetsiz” dediler Kılıçdaroğlu’na. Muhalefetteyken bile birçok derde derman olabilen siyasetçiye…
Karizması yok dediler Bay Kemal için. Öyle ya ne yürüyüşüne kurbanız, ne de bir yerlerinin kılıyız.
Bütün saldırı ve hakaretlere rağmen Kılıçdaroğlu beyefendi kişiliğini hiç terk etmedi.
KPSS mülakatlarında yapılan haksızlıklar nedeniyle Milli Eğitim Bakanlığı’ndan, enflasyon oranını nasıl hesap ettiklerini sormak için TÜİK’ten randevu istedi. Vermediler. Kılıçdaroğlu’nun başka kurumlara benzer ziyaretler yapması ihtimali nedeniyle “Zincir ve asma kilit bulundurun” diye talimat gönderildi bakanlıklara.
Daha sonra SADAT’a gitti. Hani şu gayri nizami harp, sabotaj, terör gibi konularda eğitim veren “dernek”. Oradakilerle de görüşemedi. Ama bütün bu konuları kamuoyunun dikkatine getirdi. Toplumsal tepkiyi kamçıladı.
Roboski’ye gidip, orada yapılan katliamın kurbanlarının aileleriyle bir araya geliyor. “Bu olayın aydınlatılacağı sözünü vermeye geldim” diyor.
“Ben Roboski’den söz veriyorum: adaleti getireceğiz” diyor.
Erzurum’a gidip “Sizinle helalleşmeye geldim” diyor. “Bugüne kadar Erzurum bize teveccüh göstermediyse bizim suçumuz” diyor.
Akape iktidarı siyasi hesaplarla toplumu ayrıştırmak, kutuplaştırmak için elinden geleni yaparken, Kılıçdaroğlu “Türkiye’ye bir miras bırakmak istiyorum. Barışmış bir millet benim en büyük mirasım olacaktır” diyor.
Helalleşme çağrısını da bu anlayışla yapıyor.
Adalet yürüyüşü, 2018 seçimlerine girebilmesi için İyi Parti’nin önünü açan hamlesi, Millet ittifakına öncülük etmesi, ittifakın 2019 yerel seçim başarısı…
Kılıçdaroğlu’nun isabetli tercih ve kararlarının sonucudur.
Kemal Kılıçdaroğlu “Türkiye farklılıklarından ve özgürlüklerinden korkan değil, farklılıklarını ve özgürlüklerini kutlayan bir ülke haline gelecek” diyor.
Türkiye’nin şansıdır bunları söyleyen adam.
Öyle görünüyor ki Kemal Kılıçdaroğlu Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı olacak.
Yirmi yıllık Akape iktidarının tarumar ettiği Türkiye’nin öncelikli ihtiyacı cumhuriyetin enkaza çevrilen kurumlarının ayağa kaldırılması, güçler ayrılığının eksiksiz bir şekilde tesis edilmesi, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması, devlet işlerinin liyakat gözetilerek oluşturulacak yeni kadrolara emanet edilmesi, sarayın ağzına bakan yargının bağımsız ve tarafsızlaştırılması, yolsuzluk ve hırsızlık yapmanın mümkün olamayacağı yasal düzenlemeler yapılmasıdır.
Altılı masa da Cumhurbaşkanı adaylarının “…uzlaşmacı, özgürlükçü, demokratik değerleri içselleştirmiş, milletimizin tamamını kucaklayan, siyasi ahlak ilkelerini
benimseyen, liyakat sahibi bir aday…” olacağını söylüyor.
Bu tarife en çok uyan kişi Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
Ve ikinci yüzyılına ikinci bir Kemal’le girmek Cumhuriyetimize çok yakışır.