Kerem Kırçuval

Kerem Kırçuval

ANKARAGÜCÜ UTANMALI

Beşiktaş, üçte üçün peşinde geldi Ankara’ya. Yeni hocasına kavuşmuş A. Gücü coşkulu. Hep gecikmiş hep meseleyi hiç anlamamış bir meseledir bu A. Gücü için. Neyse.

Beşiktaş, klasik baskısıyla başlayamadı oyununa. Denedi ama başlayamadı. Bu da rakibe bir özgüven getirdi. Orta alanda özellikle hovarda top yitirmeleri Beşiktaş için tehlikenin işaretleriydi ilk 15’e uzanırken. Ömer Erdoğan akıllı bir hoca. Başarısı da ortada kimse hakkını yememeli. Beşiktaş dağınık başlayınca, o sakinliği, aynı anda yayılmacılığı anlatıyordu kenardan.

Ben bunları yazarken N’Koudou’nun ortasına önce Muleka’nın dokunuşu ardından Weghorst’un altın kafasının filelerle buluşmasına tanık oldum. Weghorst golü attığında yüzünden ofsayt olduğunu söylüyordu ama iyi bir golcü ve nerede durulması geldiğini de biliyordu.

Müsabakanın 25. dakikasında ilk ciddi atak görüldü. A. Gücü takımı öne geçti. Bu sene Beşiktaş’ın sezonda ilk kez geriye bırakıldığı gol oldu. Beşiktaş çabuk geri döndü. Beş dakika içinde bu sezon ilk kez öne geçen A. Gücü’ne yanıtı Muleka verdi. Golde yine Weghorst vardı.

Bu altın kafa lige damgasını vurur. Şahane adam. 6 dakika içinde maçın 1-2’ye gelmesinde yine o vardı. Altın kafanın ezberiyle Dele Alli siftah yaptı.

Eryaman Stadı’na giden, 19 Mayıs Stadı’na sahip çıkamayan güçlü taraftar, ellerine aldığı suları sahaya atmaya doyamadı ilk yarı boyunca. Çirkin. Evet çirkin. Düşüyor, geri geliyor ama Beşiktaş’a karşı art niyeti bitmiyor. Her seferinde cevabını alıyor ama bitmiyor. Mücadelelerinin tek takıma karşı olmadığını öğrenmeleri gerekiyor.

İkinci yarıya gol ile başladı A. Gücü. Bu da Beşiktaş’a kalenin önemini hatırlatan önemli bir hareket idi. Uzun yıllar sürecek başarının kaleden başladığının, başlayacağının dersi idi o gol. Beşiktaş kalesini emin ellere teslim etmeli.

Beşiktaş ayarlarını düzeltti. Josef’in oyuna girmesi orta sahadaki dağınıklığı giderdi, enerjisini geri getirdi. Nitekim Josef oyuna girer girmez ısrarıyla penaltı kazandırdı ve Beşiktaş N’Koudou ile öne geçti.

Beşiktaş ısırıyor. Koparıyor.

Ve fakat bu maçta, şunlar şöyle oynandı diye yazmaktan daha ayıp olaylar yaşandı. Çirkinlikler, ayıplar hep A. Gücü adına yazıldı.

Saldırmak… Nedir yahu? Genç topçular, içlerinden biri Atakan ki Beşiktaş’tan yetişme. Değdi mi evlat. Değmedi, değmez. Keşke top oynasaydın kavgaya gelmeseydin. İzle maçı. Bu oyununla bak bakalım nereye gelirsin? Edep, bazen sol ayakla yumuşak vuruştan iyidir bil istedim bir ağabeyin olarak.

Maç sonu saldırmak. Sahaya giren bir taraftar yüksek tekmesiyle bir topçunun belini kırabilirdi. Bu teröriste karşı araya giren topçuya kırmızı kart gösteren hakem dünyadan bihaberdir. Umarım kendinin ve evlatlarının başına gelmez.

Bir futbol müsabakasını sahaya uçan tekmeyle giren adama değil polis, zabıta sahada kim varsa “Dur” demelidir. Bu çirkinliğe sayın futbol dünyası ne diyecek ne karar alacak göreceğiz.

Edepsizliğin her zaman haddi bildirilir. Er ya da geç. Ama ortada bir maç var. Sabaha kadar oynansa, bırakın yenmeyi berabere kalamayacağınız bir takıma yenilince çirkinleşmeye gerek var mı? Yok.

Beşiktaş futbol oynuyor. Tartışmıyor, hakkıyla oynuyor. Yeniyor. Üçte üç yaptı. Beşiktaş derin takım. Kaleyi çözer orta sahada kimi eleyeceğine karar verirse rakibi yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kerem Kırçuval Arşivi