ALLAH KABUL ETSİN

Fenerbahçe rakiplerinin kaybettiği bir haftada üç puan almayı başardı. Giresun’a puan vermediyse bile ligde ilk golü atmalarına izin vererek şevkat elini uzatmış oldu. Ancak öyle bir futbol sergiledi ki Fenerbahçe, “Allah kabul etsin” demekten başka çare yok.
Maç öncesi duruma şöyle bir bakarsak söylenecek tek cümle; “Fenerbahçe’nin pozisyon vermeden alması gereken bir maç” olabilirdi. Tartışacak, şüphe edecek hiç bir tarafı yok. En temel neden Giresun’un ligde daha gol atamamış zayıf bir takım olması. “Puana ihtiyacı var, mağdur takım saldırır vs.” Geçin bunları. Puansız takımlara puan verme geleneğini bozmanın tam zamanı ve en uygun maçıydı.
Diğer nedenlere gelirsek, geçen hafta yenilmişsiniz saçma sapan puan kaybetmişsiniz bunu telafi etmeniz gerekiyor biiir, rakipleriniz kaybetmiş büyük avantaj ikiii. Beşiktaş, Trabzon berabere kalmış Galatasaray yenilmiş yani geçen haftayı tam telafi etmenin haftası. Ayrıca Kadıköy’de kendi evinde böyle bir maçı kazanmayacaksın da hangi maçı kazanacaksın? Ne kadronun önemi var ne dizilişin, çıkacaksın çatır çatır oynayıp bu maçı alacaksın, ötesi yok.
Maç öncesinde tatsız gelen tek şey orta sahanın, merkezin göbeğinin Gustavo ve Mert Hakan ikilisinden oluşması. Bu ikiliyi görünce derhal geçen seneki Erol Bulut’un orta sahaları akla geliyor, fesüpanallah.
Maç öncesi umut veren ise Mesut Özil-Valencia ikilisiydi. İlk 11’de santrfor formasını tekrar geri alan Valencia’nın Mesut tarafından beslendiğinde çok şey yapacağı herkesin beklentisiydi.
Maç öncesi Pereira “sakatlar dönünce çok daha güçleneceğiz” dese de yedek kulübesi de epey güçlü görünüyordu. Özellikle Pelkas ve Berisha’nın oyunu değiştirecek isimler olduğuna herhalde kimsenin itirazı yoktu.
Bu haftanın geleneğine uygun olarak Fenerbahçe de maça golle başladı. Daha ikinci dakikada Rossi’nin sağdan yerden attığı pası Ferdi sol kanattan gelerek tamamladı ve Fenerbahçe’nin birinci golü olarak filelere gönderdi. Fenerbahçe erken gelen golün de moraliyle önde baskı yaparak rakibin çıkmasına izin vermek istemedi. Ancak normal olarak kapalı defans yapması beklenen Giresun ise yediği erken golden sonra açık futbolu tercih etti ve Fenerbahçeyle başa baş oynadı.
İlk yarı boyunca Fenerbahçe orta sahada etkili olamayınca gol beklentisini kanatlara ve uzun toplara bağladı. Mert Hakan Yandaş ne yazık ki iyi niyetli çabalarına rağmen yine zayıf kaldı, üst üste hatalar yaptı. İlk yarının son dakikalarında kale önünde topa elle dokunarak bir de penaltıya sebep oldu. Balde’nin penaltı vuruşunda top direkten dışarı giderken Giresun ilk gol şansını kaçırmış oldu.
Ferdi ve Rossi çalışkan isimler olarak öne çıkarken, Mesut Özil de zaman zaman etkili paslar verdi. Ancak Valencia ve Rossi girdikleri pozisyonlarda çok kötü vuruşlarla gol kaçırdılar. Mert Hakan’ın yanısıra Osayi de etkisiz bir ilk yarı oynadı.
İkinci yarıya Pereira Mert Hakan’ı çıkarıp Portekiz’den gelen Crespo’yu oyuna alarak başladı.
Dakikalar 60’a geldiğinde oyunda bir değişiklik olmayınca Pereira sakatlanan Serdar’ın yerine Novak’ı, Rossi’nin yerine ise Berisha’yı oyuna aldı. Bu değişikliklerden sonra Fenerbahçe oyuna hakim olmayı başardı. Nitekim Giresun defansına yapılan baskıda kısa düşen bir pası kapan Berisha, ceza sahası içindeki Mesut Özil’i gördü. Mesut ise üç kişinin arasından düzgün bir vuruşla Fenerbahçenin ikinci golünü attı.
Golden sonraki sevinç çok şey anlatıyordu. Mesut gol attığı için büyük sevinç yaşıyordu
ama diğer oyuncular Mesut’un gol atmasına Mesut’tan çok sevindiler ve büyük bir coşkuyla kutladılar. Takım ruhu konusunda bir sorun görünmüyor ama Mesut’un golüne bu kadar sevinmek başka bir soruna işaret ediyor mu, insan merak ediyor.
Sonrasında Pelkas da oyuna girince Fenerbahçe’nin üçüncü gol arayışları çoğaldı. Ancak golü bulan Giresun oldu. 85. Dakikada Doukara sol çarprazda ceza sahası dışından vurduğu sert şutla Giresun’nun bu yılki ilk golüne imza attı.
Sonrasında karşılıklı çabalar sonu getirmedi ve Fenerbahçe 3 puanı alarak geçen haftaki kaybı bir anlamda telafi etmiş oldu. Oynanan futbol ne kadar tatmin etti orası ayrı mesele… Umarım Sosa, Zajc falan bir an önce döner de Fenerbahçe orta sahası bir an önce toparlanır.

Tribünün muhalefet şerhi;
NEREDE O FENERBAHÇE?…

Kazandı ama tat vermedi Fenerbahçe. Ciddi sorunlar var, hem de çok ciddi. Bir kere takımda lider yok. Mesut Özil olur mu diye umutla bekliyoruz. Ayrıca orta saha sorunlu. Topu kullanan ve aklında ileriye oynamak olan bir merkez orta saha eksik. Mert Hakan, Meyer, Gustavo, bunların üçü de riske girmeden sürekli yana veya arkaya oynayan futbolcular. Belki üçlü defansın önüne böyle bir oyuncu gerekebilir ama iki orta saha da böyle olunca takımın yaratıcılığı ölüyor. Bitmedi. Fenerbahçe hala çok yavaş oynuyor, resmen dura dura pas yapıyor. Mesut bile dün golü attığı pozisyonda aslında topa vurmakta geç kaldı. Sağlam bir defans olsa, mesela rakibin elinde Szalai gibi bir oyuncu olsa Mesut o golü atamazdı. Hızlanması gerekiyor takımın, hem de sahanın her yerinde. Fenerbahçe dün akşamki maçı kazandı ama berabere kalsaydı da kimseye sürpriz olmazdı. Balde o penaltıyı atsa, ben görürdüm Fenerbahçeyi…
Bu oyun ne kadar umut verici emin değilim. Set oyunu geliştirmesi lazım Fenerbahçe’nin. Pelkas ve İrfan Can dripling yetenekleri ile olumlu etkide bulanacaktır. Bir an önce takıma yerleşmeleri lazım. Ama Pelkas ve Valencia’nın özgüven kaybı yaşadıkları açıkça görünüyor. Umarım bunu Pereira da görmüştür.Yahu maç sırasında ve sonrasında keyiften dört köşe olduğumuz günleri özledik. Bu yavan üç puanlar tat vermiyor. Sahi nerede o keyif veren Fenerbahçe…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ümit Sezgin Arşivi