Hüseyin Tapınç
Yorgunluk
Türkiye, seçim yorgunu bir ülke.
2000 yılından bugüne dek üç kez anayasa değişikliği halk oylaması, beş tane yerel seçim, yedi kez milletvekili seçimleri ve üç de cumhurbaşkanlığı seçimi olmak üzere 18 kez seçim ve halk oylaması yapıldı.
Bu seçimler için 16 kez sandığın yolunu tuttuk. Ortalama her bir buçuk yılda bir oy kullandık.
2023’te yapılan cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimleri sonuçlarıyla bu yılın mart ayında yapılan yerel seçimlerin sonuçları büyük bir değişime işaret etti.
Cumhurbaşkanlığı ve iktidar makamının AKP’ye emanet edilmesinden bir sene sonra, ülke genelinin büyük bir çoğunluğunda yerel iktidarların CHP’ye geçmesi zihinlerde önemli bir soruyu uyandırdı:
Yerel seçim sonuçları, erken genel seçim yapılmasını gerektirir mi?
Soru gereklilik açısından formüle edilince, evrensel değerler ve teamüller açısından bir yanıta ulaşmak kolay; bu konudaki son referansımız Avrupa Parlamentosu seçimleri. Ancak, soruyu yerel seçim sonuçlarından sonra erken genel seçim yapılır mı boyutuna taşıyınca yanıt karmaşıklaşıyor.
İktidar açısından bakıldığında, önümüzdeki dört yıllık dönemi seçim olmadan sürdürmek büyük bir konfor ve ayrıcalık sağlar. İktidar, istediği her türlü politikayı baskı olmadan yürütecektir. Burada mesele ana muhalefet partisinde düğümleniyor. Uzun yıllar sonra seçmenlerce en çok tercih edilen parti konumuna yükselen ana muhalefet erken seçimlere nasıl yaklaşıyor, seçim istiyor mu?
8 Haziran’da Medyascope’a konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, kendisinin ve partisinin bir erken seçim talebi olmadığını, ancak iktidarın verdiği sözleri tutmaması halinde halkın erken seçim istemesinin kaçınılmaz olabileceğini söyledi.
Özel, özellikle ekonomik kriz ve yoksullaşma ile ilgili sorunların çözülmemesi durumunda, özgürlükler ve Anayasa’ya bağlılık konusundaki sıkıntılardan dolayı halkın bir erken genel seçim talep edeceğine inanıyor.
Özel’in erken seçim konusunda ilk adımı atmasını, öncü olmasını beklediği seçmenlerin bu konuyla ilgili eğilimleri ne?
Öncelikle hemen belirtmem gerekir ki bugün bu konuda zıt eğilimleri yansıtan araştırmalara rastlamak mümkün. Bazı araştırmalar seçmenlerin açık ara farkla erken seçime karşı olduğunu iddia ederken, bazıları seçmenlerin erken seçimi desteklediğini gösteriyor.
Araştırmaların neden bu kadar zıt sonuçlara ulaştığı ayrı bir yazının konusu, ancak seçmenlerin erken seçime yakın durduklarını ölçen güvenilir araştırmalar biliyorum.
Seçmen hazır olduğuna göre, ana muhalefet partisi genel seçim çağrısı yapmak için ne bekliyor?
Ülkenin büyük çoğunluğunun ekonomik sorunlarla karşı karşıya olması, yoksulluk seviyesinin nüfusun önemli bir bölümünü etkisi altına alması, asgari ücretin ve en düşük emekli aylığının açlık sınırının altında olması yeterli değil mi?
Ülkedeki gençlerin ve yetişkinlerin en önemli beklentilerinin özgürlük, eşitlik ve adalet çerçevesinde şekillenmesi ve bu alanlarda nefessiz hissetmesi yeterli değil mi?
Toplumun önemli bir bölümünün ikinci sınıf vatandaş olarak görülmesi yeterli değil mi?
Toplumda etik değerlerin çürümesi, hukuk kurumunun işlevini yitirerek yerini enformel adalet sistemine teslim etmesi yeterli değil mi?
Doğanın geri dönülmez bir şekilde talan edilmesi ve ülkenin büyük bir kısmının maden sahasına dönüştürülmesi yeterli değil mi?
Her gün yaşanan kadın cinayetleri yeterli değil mi?
Aile değerleri söylemiyle LGBTİ bireylere karşı yürütülen nefret politikası ve kadınların söke söke aldıkları haklara göz dikilmesi yeterli değil mi?
Ülkedeki eğitim sisteminin değiştirilerek müfredatın milliyetçi muhafazakâr bir söylemle şekillendirilmesi ve bunun gelecek kuşakları etkilemesi yeterli değil mi?
Ve son olarak, sokaktaki canlara yönelik katliam çağrıları ve çalışmaları yeterli değil mi?
Tabii ki bu soruları tersine çevirip iktidarın söylemlerini, politikalarını olumlu bir yaklaşımla değerlendirebilirsiniz. Toplumsal meselelere iktidar penceresinden baktığınızda bambaşka içerikler üretmek mümkün.
Mesele, konulara hangi pencereden baktığınız ve herkesi hangi pencereye davet ettiğinizdir. Toplumun bir pencere önünde toplaşmasını beklemeye gerek yok; siz de kendi pencerenizden herkesi orada buluşmaya çağırabilirsiniz. Önemli olan, bu çağrıyı yapıp yapmayacağınız ve bir sonraki adımın sorumluluğuna talip olup olmadığınızdır.