Hüseyin Tapınç
YAS DÖNÜMÜ
Bu depremin neden olduğu can kayıplarını, yerinden yurdundan olanları, sayısı her geçen gün artan kayıp insanları ve evsiz barksız kalanları, işini gücünü ve okulunu kaybedenleri, ekonominin uğradığı maddi kayıpları, devletin yaptıklarını ve yapmadıklarını son bir yıl içinde konuştuk. Daha da konuşmaya devam edeceğiz. Devam etmeliyiz.
Büyük depremin yıldönümüne sayılı gün kala bölgeyi ziyaret eden ve bu ziyareti yerel seçim faaliyetleri ile birleştiren Erdoğan, Hataylılara yaptığı konuşmada şu cümleleri kurdu:
“Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı, mahzun kaldı. Şu anda Hatay’daki mevcut yerel yönetim, maalesef şu deprem olayından sonra ‘bad-el harab-ül Basra’ oldu. Nerede belediye başkanı? Yok.”
Malumun ilanı olan bu sözler üzerine sosyal medya kısa süreliğine hop oturdu hop kalktı (sosyal medyada her şeyin ömrü çok kısa), siyasi partiler Cumhurbaşkanı’nın bu açıklamasını kınadılar, millete şikayet ettiler.
Erdoğan’ın konuşmasını alkışlayan Hataylılar da sosyal medya ortamındaki tepkilerden nasibini aldı, hatta “eğer yas tutmuyor olsaydınız, size yönelik bu tepkilerimiz çok daha sert olurdu” kibri ve nekaketsizliği ile karşı karşıya kaldılar.
Oysa, sosyal bilimler literatürüne göre, içinde bulundukları koşullar dikkate alındığında bazı Hataylılar son derece sıradan, insani bir tepki vermişlerdi.
Bırakın deprem ve sel gibi büyük kayıplar ile sonuçlanan doğal afetler sonrasını, çok kayıplı maden kazası veya büyük çaplı terör olayları ertesinde veya herhangi bir nedenle ortaya çıkan belirsizlik ortamı sürerken yapılan seçimlerde seçmenlerin sistemin devamını arzuladığı ve iktidar lehine oy kullandığı bilinen bir gerçektir. Bu genellemeye istisna teşkil eden örnekler yok mudur, elbette vardır.
Ancak, genel olarak insanlar bu tür ortamlarda bir değişiklik yapmaya direnç gösterirler ve belirsizliğin yaratacağı koşullardan endişe ederler. Seçmen bu huzursuzluğu yaşamak istemez, kaçınmak için elinden geleni yapar. Değişim sonrası ürkütücüdür. Risk almak yerine, sistemin devam etmesini sağlamak bir an için herkesin tercihi olur.
Üstüne üstlük eğer seçmen iktidardaki partiyi genel olarak başarılı buluyorsa ya da sahip oldukları refah düzeyinin alternatif parti ya da partiler yüzünden düşeceğine dair bir inanca sahip ise mevcut iktidarın devam etmesi büyük bir ihtimaldir.
Olağanüstü durumlar sırasında ya da sonrasında yapılan seçimlerde iktidara yönelik tercihler özellikle düşük eğitimli olan, alt sosyo-ekonomik sınıf mensubu ve muhafazakar seçmenlerde daha yaygındır.
Dolayısıyla, kriz dönemlerinde gerçekleştirilen seçimlerde seçmenlerin iktidar hakkında ne düşündüğü kadar, hatta belki de daha çok, alternatifleri ile ilgili algılar, değerler, tutumlar ve bu alternatiflerin seçmen üzerindeki ikna gücü seçmen davranışları ve tercihleri üzerinde etkili olmaktadır. Seçmenin zihninde yanıtlandırması gereken sorular aslında son derece basittir: kim beni eski, normal günlerime en kısa sürede geri döndürür, belirsizlik girdabında kaybolur muyum, iktidarı değiştirmeye karar verirsem elimdekileri de kaybeder miyim?
İktidarın son bir sene içinde şehirde ne yapıp ne yapmadığını en iyi Hataylılar biliyor. Bunu ödüllendirecek olanlar da onlar, cezalandıracak olanlar da onlar.
Ancak, doğru ve adil bir değerlendirme yapmak için iktidar kadar şehrin yerel iktidarının da Hataylılara ne sunduğuna bir bakmak gerekiyor.
Muhalefetin Büyükşehir Belediye Başkanı adayı mevcut Başkan Lütfü Savaş’ın ne durumda olduğunu, seçmenlerden gelen tepkiyi 6 Şubat anmalarında gördük.
Ana muhalefet partisi il başkanlığının yas dönümü törenleri için şehre sunduğu program da seçmenlere çok şey anlatıyordur; üst düzey parti yöneticilerinin katılımıyla saygı duruşu ve İstiklal Marşı sonrasında butona basarak temel atma töreni yapılması, hatıra fotoğraflarının çekimi, geçici barınma alanlarının, mezarlığın ve Hz. Hızır Türbesi’nin ziyaret edilmesi ve dua.
Depremde hayatını kaybedenleri saygı ile anıyorum.