Efe Sıvış
Ulan hepiniz Epstein’ın “Lolita” adasındaydınız
Kürtlük halen tabuydu. 60 darbesinin lideri Cemal Gürsel Paşa’nın dediğine göre Kürtler aslında yoktu. Bunlar kendini Kürt sanan Dağ Türkleriydi! 80 darbesinin lideri Kenan Paşa daha yaratıcıydı. Paşa, Sibel Can’ın kalçalarına bakıp yağlı boya resmini yapmak istediğini söylerdi. Sanatçı ruhlu bir diktatördü. İşin içine doğayı ve müziği katmıştı:
“Dağlarda karın üstünde yürürken botların karı ezmesiyle kart kurt diye ses çıkıyor. Kart kurt derken Kürt diye bir şey uyduruvermişler.”
Zavallı Ahmet Kaya, 1999’da bir ödül töreninde Kürtçe klip çekeceğini söyleyince salonda yuhalamalar, hakaretler yükseldi. Üzerine çatal, bıçak yağmaya başladı.
O gece törende bulunan Kadir İnanır işin içinden şöyle çıkmıştı:
“Ben o sırada tuvaletteydim.”
Halbuki olay dakikalarca sürmüş, bangır bangır marşlar okunmuştu. İnanır o gece 50 yaşındaydı. Belki de prostat hastalıkları başlamış, tuvaletteki işi uzun sürmüştü. Prostat bile olsa idrar o kadar uzun sürer miydi? Üroloji uzmanına sormak gerekirdi. Belki de çok affedersiniz büyük abdestini yapıyordu. Öyle ya kabızlık sorunu da olabilirdi.
Ahmet Kaya geceden sille tokat kovulduktan sonra sahneye Reha Muhtar çıkmıştı. “Memleket düşmanı” defedilmişti. Şimdi hep beraber Bir Başkadır Benim Memleketim söylenmesinin tam zamanıydı. Bu şarkının amigoluğunu yapan Muhtar, yaptığını şöyle savunmuştu:
“Ben onu ortamı yumuşatmak için yaptım.”
Erdoğan yıllar sonra bu laflara pek prim vermemişti:
“Yok ben şuradaydım, ben o sırada yoktum, tuvaletteydim diyorlar. Ulan hepiniz oradaydınız be!”
***
New York Mahkemesi, Jeffrey Epstein davasındaki gizlilik kararını kaldırdı. Pandora’nın Kutusu’nu açtı. Kutu açılınca Hollywood’un bütün pislikleri ortaya saçılıverdi.
90’lı ve 2000’li yıllarda dünya çapında politikacılar, akademisyenler, sanatçılar meğer Epstein’ın satın aldığı Karayip adasına gitmişler. Adada reşit olmayan kızlarla seks partileri düzenlenmiş.
Listede kimler yok ki?
Kevin Spacey, Bruce Willis, Stephen Hawking, Cate Blanchett, Cameron Diaz, Leonardo DiCaprio, Prens Andrew, Bill Clinton…
İngiliz komedyen Ricky Gervais, Golden Globe ödül töreninde sert konuştu:
“Bu salonda dünyanın en büyük TV ve film yapımcıları var. Her kesimden insan var ve hepsinin bir ortak noktası var. Hepsi de (Epstein olayını patlatan gazeteci) Ronan Farrow'dan korkuyor. O sizin için geliyor. Hepiniz adına konuşuyorum sapıklar! Kesin sesinizi, bu adam hepinizin arkadaşı. Bunu biliyorum!”
***
Geçtiğimiz hafta Epstein olayını TV100 kuşaklarında ve Ana Haber’de Ece Üner’e değerlendirdim. Ece Üner, bu olayı elbette Ahmet Kaya olayıyla kıyaslayıp sormadı. Erdoğan ve Gervais’in çıkışlarını benzeştirdiğim için bu 2 olaya aynı yazıda yer verdim.
Bana bu 2 olayı sıralayıp hangi suç daha kötü diye sorsalardı cevabım şu olurdu: Irkçılık.
Trump’ın Arabasından Yükselen Şarkı
29 Aralık 2023, Donald Trump için sıradan bir gündü.
Trump, Florida’da golf oynuyordu. Mahkeme verdiği kararla başkan adaylığını engellememişti. 77 yaşındaki Trump için oyun yani heyecan bitmemişti. Daha görülecek güneşli günler vardı.
Bu yaşta hâlâ bu gündemleri yaşayabilmek büyük başarıydı. Öyle ya sağlıksız bir biçimde, hastane köşelerinde ölümü bekler bir durumda da olabilirdi. Mahkeme başkanlık adaylığını engelleyebilir, 6 Ocak baskınından dolayı suçlu bulup Trump’ı hapse tıkabilirdi.
Bu durumda B planı hazırdı. Pılıyı pırtıyı toplayıp Fransız Rivierası’na gidecek, kalan ömrünü Nice’te, Cannes’da geçirecekti. Gerek kalmamıştı. Trump, kafasında bu muhasebeleri yapıyordu. Golf sahasında keyfi yerindeydi. Esas mesele ne bir siyasi dava ne de Amerikan seçmeninin yarasına merhem olmaktı. Mesele mavi gökyüzünün altında halen işe yarar olmak ve heyecanlanacak bir şeyler bulabilmekti.
***
Ahmet Hakan, 2023 seçimlerinde milletvekili adayı olan ileri yaştaki gazeteciler Cengiz Çandar ve Hasan Cemal için şöyle yazmıştı:
“Resmen küllerinden yeniden doğdular. Yüzlerine kan geldi. En az 10 yaş gençleştiler. Üzerlerindeki miskinliği attılar. Enerjikleştiler.”
Ahmet Hakan’ın aynı günlerde bir kafede tanıştığı zat, Hasan Cemal’e ilişkin şöyle demişti:
“Adam heyecan arıyor heyecan. Bu heyecan, onun enerjisini artırır, hayata bağlar onu.”
***
Donald Trump aradığı heyecanı bulmuştu. Yeni yıldan bir gün önce sürdüğü golf arabasında çok sevdiği o şarkıcının Starman isimli parçasını bangır bangır çalıyordu. Şarkı, David Bowie’ye aitti. Starman’in melodisi güzeldi. Daha önemlisi şarkının sözleri, narsistik kişilik bozukluğu bulunan Trump’ın hoşuna gidiyordu:
Gökyüzünde bekleyen bir yıldız var.
Gelip bizimle tanışmak istiyor
Ama aklımızı başından alacağını düşünüyor
***
Trump’ın arabasından yükselen sesin sahibi David Bowie, 8 yıl önce bu hafta kanserden öldü. Lady Gaga, Madonna, George Michael gibi isimlerin ilham kaynağıydı. Yenilikçiydi. Asit caz, elektronik müzik, rock, soul gibi türlerin arasında sörf yapardı.
1979’da bir albüm çıkarmıştı. Albümde ‘Yassassin’ isimli bir parça vardı. Bowie bu kelimeyi Berlin duvarının üzerinde görmüştü. Bowie’nin ‘Yassassin’ olarak anladığı şey, Türkçe yaşasın lafından başka bir şey değildi. 1960’larda Almanya’ya giden bizim Türk işçiler, Berlin duvarının üzerine el yordamıyla yaşasın yazmışlardı. Bowie de bu kelimeyi şarkıya çevirmişti.
Kariyeri boyunca 140 milyon albüm sattı. 1997’de Birleşik Krallık’ın en zengin şarkıcısıydı. 2008’de yaşam boyu Grammy ödülü aldı. Saç kesimleri de müziği gibi zamanın ötesindeydi. Son albümü Blackstar, 69. doğum gününde yani 8 Ocak 2016’da çıktı. Bu hem veda hem de bir elvedaydı. Bowie, 2 gün sonra öldü. Külleri Endonezya’nın Bali adasına savruldu.
2 Şubat 2024 Cuma akşamı, Metropol İstanbul Ataşehir’de bulunan DasDas’da Bowie’ye özel bir gece yapılıyor. Deniz Tekin, Selût, Brek, Tuğçe Şenoğul gibi gerçek müzisyenler, Bowie’nin şarkılarını seslendirecekler. Trump, golf arabasında Bowie’yi dinlemişken yazıyı Trump’ın Cumhurbaşkanımıza yolladığı 2019 tarihli o meşum mektuptan bir alıntıyla noktalayalım:
Sert adam olma. Aptal olma. David Bowie’yi sakın kaçırma…