Aytuna Tosunoglu
O HALDE OYUN BAŞLASIN!
Bal tutan, parmağını yalıyor gerçekten. Bu atasözünü ahlaksız bulurum ya neyse. Ayrıca, her iktidarın kendi zengin zümresini yaratma amel ve emeli tam gaz devam. Haksızlık ve hırsızlık karşısında köpürüp duruyoruz ama “bizimkilerin” iktidarında durum değişecek mi bakalım… “Biraz da bizimkiler yesin” lafını öyle çok duydum ki, yıllar boyunca. İşte bu nedenle adını koyduğumuz, yargıladığımız, cezalandırdığımız hırsız, şarlatan ve açgözlü hükümet üyelerimiz yok bizim. Hükümetlerimiz var, içinde yiyiciler olan… Herkes kendisinin ve karşısındakinin ne olduğunu biliyor ve doğal olarak oyunu kuralına göre oynuyor. Oyunda kalmak için giderse sonra bir şekilde geri gelmek için bir tek kendilerinin bildiği ve inandığı gizli bir yemin varmış da onun gereklerini yerine getiriyormuş gibiler. İdeolojik anlamda birbirinin karşıtı olan bu seçkinler, keyifle bir araya gelip devlet arazisi ihalesinde ortak olabiliyorlar mesela. Yaptıklarının namussuzluk ve dahi omurgasızlık olduğunu düşünmüyorlar. Politikaya girmek de orada kalmak da zenginin işi olmaya devam ediyor. Kimisi insanlardan intikam almak için zengin olmak istiyor kimisi de intikam duygusuyla politikaya girebiliyor.
BİR
Mesela orta ölçekte bir gıda firması sahibi, ilk iş olarak parti üyeliğine geçiyor. Hemen partinin ekonomik politikalarına destek veriyor. Gıda üretiminde uzmanlaşmış olan firma kısa sürede başarıdan başarıya koşuyor, gıda tedarik zincirine entegre oluveriyor. Devletten kendisine verilen ihaleler sayesinde oluyor bunlar. Acaba hangi aile şirketinden bahsediyorum? Bilmiyorsanız, sorun yok. Doğru cevap aşağıda yazıyor.
İKİ
Döneminde zenginleşen başka bir aile daha var. En tepedekiyle yakın ilişki geliştirince onun muktedirin yani, otomotiv sanayiine olan ilgisini sömürme imkânı da doğuyor. Karşılıklı birbirlerini emiyorlar (desek mi). Hemen gelsin bir proje! Popülist politikaların bir parçası olarak bu proje iş görüyor, hem de öyle bir iş görüyor ki! Hangi aile şirketi bu diye merak ediyorsanız, cevabı aşağıda yazıyor.
ÜÇ
Orta ölçekli bir mühendislik ve elektronik şirketiydiler. Muktedirden geniş çaplı devlet ihaleleri aldılar. Yeni rejimin askeri ve ekonomi politikalarından büyük kazanç elde ettiler. Zorla ve kötü şartlarda işçi çalıştırdılar. Acımasızdılar. Hak ihlalleri gırla gitti. Hangi aile şirketinden bahsediyorum sizce? Cevabı aşağıda…
DÖRT
Başka örnekler de var ancak yerim dar olduğu için bu kadarıyla yetinmek durumundayız. Yine de belirtmeden geçmeyelim: Bu aileler ülkenin silahlanma programına ve ekonomiye yaptıkları katkılardan dolayı vergi avantajları elde ettiler. Devletin bu ailelerle ve onların yönettiği şirketlerle yaptığı “iş birliği”, vergi yükümlülüklerinin en efendi tabirle hafifletilmesine yol açtı.
Çocuğunuza külahta dondurma alamaz hale gelmişken vergi vermeyen, vergi affına uğrayan, vergisi silinen bu şirketlerin kim olduğunu düşünün. Bulamazsanız yine sorun değil, aşağıda yazıyor.
Paranın ideolojisi, dini olmuyor. Para, hırsızları, fırsatçıları, omurgasızları bir araya getiriyor, o kadar. Yukarıda hangi ülkenin hırsızlarını, fırsatçılarını anlatmış olabilirim, diye sorsam? Cevabı aşağıda, “beş”in içinde…
Cevaplar:
Bir: Oetker Ailesi (hani var ya doktor ötker jölesi, keki, pudingi, pizzası, aşuresi vs.)
İki: Porsche ve Piech Aileleri. Proje, Vosvos (Volkswagen).
Üç: Siemens Ailesi (ben diyeyim çamaşır makinası, siz deyin ekmek kızartma makinası, ortada elektrikli süpürgede buluşalım).
Dört: Oetker ailesi, Porsche ailesi, Piech ailesi, Siemens ailesi, Quandt ailesi, Thyssen ailesi, Krupp ailesi
Beş: Almanya’da Nazi rejimi sırasında (özellikle 1920’lerin sonu 1930’ların ortası aralığında) büyük kazanç elde eden, vergi vermeyen ama Nazi partisine önemli maddi destek sağlayarak Hitler’in yükselmesine yardım eden aile şirketlerini anlattım.
Hediye: Kapitalizm insanın hayatını çalar. “65 yaşında rahat yaşamak için 65 yaşına kadar rahat yaşamamak…”