Musa Güney’in Doğa İzdüşümleri

Erzurum Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım Bölümü’nden 1999 yılında mezun olduktan sona İstanbul’a yerleşen Musa Güney’in resimlerinde kompozisyonu belirleyen en önemli imge tabiat. Güney’in resimlerine bakar bakmaz doğanın objektif bir gerçeklik olarak değil, kendisindeki izdüşümlerinden hareketle yer aldığını görebilirsiniz.

Doğaya olan ilgisinin ve hayranlığının çocukluk yıllarından itibaren geldiğini söyleyen Güney, doğanın eşsizliğinin, havanın, toprağın, suyun, ağaçların, çalıların, taşın, duvarların kendisinde hissettirdiği etkileri, gerçekliğinden farklı olarak üzerinde oluşturduğu izdüşümsel yorumlamalar ile dışa vurarak ifade ettiğini vurguluyor. Doğanın görüntülerini gerçek bir şekilde izleyiciye anlatmak yerine, kendisinde oluşan izdüşümünü farklı anlayışla yansıtmaya çalışan sanatçı, deforme olmuş, itilmiş, üzerinden atlanmış bir ağaç parçasını sanatın gücüyle detaylandırılıp bir esere dönüştürmenin keyfini yaşadığını söylüyor. Güney, kendisine ilham kaynağı olan tabiatı olduğu gibi gerçekliği ile resmetmek yerine kendisinde bıraktığı izleri, yansımaları izleyiciye kübist ve geometrik formlar aracılığıyla sunuyor.

 

“Doğaya olan hayranlığım, resimlerimin konusunu belirlememde en önemli esin kaynağımdır. Sanat benim için bir arınma ve temizlenme aracı, hislerimi ve duygularımı serbestçe ve kendi yöntemimle ifade etmemi sağlayan bir araç. Her bir sanat eserim benim için yeni bir başlangıç, yeni bir serüven” diyen Güney, çalışmalarında daha çok doku tekniği ile karşımıza çıkıyor. Doku ve kullandığı renkler Güney’in tuvalinde dışavurumsal soyutlamanın bir parçası olmuş durumda. Sanatçı, eserlerinde dokunun önemini ve detaylandırmayı şöyle anlatıyor:

 

“Bu biraz dokunma hissi ile ilgili. Güzele ulaşma, onu elde etme, sadece onu görmeyle ilgili değil, onu duymayla, kokusunu tadını almayla ve ona dokunmayla ilgili bir durum. Bir gülü görüp sadece bakıp, geçemeyiz, onu koklarız da. Ben dokunmak istedim. Bu süreç içerisinde detaya indikçe, parçalara yoğunlaştıkça dokuyu hissettim ve ona dokundum. Resmimde zaman zaman mekânsız algılar da yer alır. Üstüne bastığımız, görüp de aslında genelin görmediği bir hayat var orada. Ben bir böceğin dünyasındayım aslında. Onların zorluklarla geçtiği ufacık taşları biz hissetmiyoruz bile. Çalılar, dikenler onların ormanı. Belki de ufak su birikintileri onların denizi ya da gölü. Görüp geçtiğimiz üzerine bastığımız dünya, bana değersiz hiçbir şeyin olmadığını hatırlatıyor. Ona nasıl baktığımız, nasıl gördüğümüzle ilgili aslında her şey. İzlenimci bir ruhum var. Detaylarda gezerim. Anlamsız bir parça bile bu durumu tetikleyebilir. Bu, kalabalık bir ortamda masada oturup çay içerken gördüğüm masanın kenarındaki bir çatlak da defalarca boyanmış, aşınmış bir duvar dokusu da olabilir. Çok geniş bir yelpaze yani.”

Balkanlara özel ilgi

 

Musa Güney’in Artvin-Yusufeli’nde doğup büyümesi, onun doğaya olan düşkünlüğünün belki de en önemli nedeni. Doğup büyüdüğü coğrafyanın Balkanlarla benzerlik taşıması, sanatçının bu bölgeye özel bir ilgi duymasında etkili olmuş gibi. Güney, Balkanlarla ilgili şunları söylüyor:

 

“Bu son yıllarda üzerine düştüğüm, çok önem verdiğim bir konu. Tarihten gelen bir bağlılığımız var. Balkanlarla uzun yıllar beraber yaşamışız. Bu, bende her zaman heyecan uyandırmıştır. Özel ilgim nedeniyle bölgeden çok değerli sanatçılarla tanıştım. Sıkı dostluklarımız oldu. Projeler geliştirerek Novipazar Güzel Sanatlar Fakültesi’nin katkılarıyla bir karma sergi açtık. Ayrıca 25 Türk, 25 Makedon sanatçı Üsküp’te bir sergi oluşturduk. Almanya’nın Bocholt şehrinde küratörlüğünü Kosovalı bir sanatçının yaptığı sergi düzenledik. Balkanlarda yaşayan sanatçı dostlarımızla Türkiye’de de ortak sergiler düzenlemek için gerekli bağlantıları yaptık.”

                                                                                                                                                                                                                                                                                      

Son dönemde eserleri Türkiye’nin önde gelen müzayede kuruluşlarında da çıkan Musa Güney’e bu hafta neden yer verdiğimizi, usta ressamlardan Habib Gerez’in sanatçı hakkındaki söyledikleriyle gerekçelendirelim:

 

“Güzellik zaten doğada gizli, mahirlik onu ortaya çıkarabilmekte. Musa Güney işte bunu ustaca yapıyor. Çünkü o doğaya aşık ve insanın doğanın bir parçası olduğunun farkında. Musa Güney renk lekeleri, ton dereceleri, değişik türdeki çizgilerle plastik değerleri göz ardı etmeksizin pupa yelken yol almış gidiyor…”

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Uğur Ergan Arşivi