Kaya Türkmen
Konsertant Senfoni
“Müzik için haram diyemeyiz ama helal de diyemeyiz. İçeriği uygun olmalıdır. Ama kadın sesi içeren müzik kesinlikle caiz değildir” diyor biri.
“Şarkı, ancak çalgı ve kadın sesi içermiyorsa, sözleri de dinen sakıncalı değilse dinlenebilir” diyor öbürü.
“Müzik ne kelime, ilahi bile haramdır” diye el yükseltiyor bir başkası.
Bunların üçü de profesör.
Daha komikleri de var:
“İş yerlerinin telefonlarında arayanı bekletme süresi içinde İslâm zaviyesinden sakıncalı olabilecek türden müzik çalınmamalı” diyen var. Yani müşteri temsilcisinin bağlanmasını beklerken “Dam üstünde un eler, tombul tombul memeler” türküsü çalar ve siz de onu dinlerseniz cehennemliksiniz.
“Okullara müzik dersi koyanlar inşallah Cenab-ı Hakk’ın gazabına uğrayacaklar!” dedi İstanbul müftü yardımcısı. Maaşı bizim vergilerimizden ödenen devlet memuru.
Bunlara din âlimi deniyor. Ulema yani. Hani Recep Tayyip Erdoğan'ın yıllar önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin üniversitede türban yasağını onayan kararına yönelik olarak, "Türban konusunda mahkemenin söz söyleme hakkı yoktur. Söz söyleme hakkı din ulemasınındır" derken kastettiği tipler.
Din ve ilim kelimelerinin aynı cümle içinde kullanılması akla ziyan bir oksimoron. Dinle bilim bağdaşmayan, barışmayan, örtüşmeyen şeyler.
Müzik konusunda ise hiç katılmam bu ulemanın dediklerine.
Mozart ulemaya sorsaydı Mozart olur muydu? Beethoven İstanbul müftüsünden icazet isteseydi besteleyebilir miydi dokuz senfoniyi? Brahms, İmam Gazali’ye kulak verseydi o muhteşem piyano konçertosundan da keman konçertosundan da mahrumduk şimdi.
Ya Bach’lar, Çaykovski’ler, Verdi’ler, Rossini’ler, Mendelssohn’lar, Debussy’ler, Elgar’lar Ali Erbaş’a sorsalardı helal midir, haram mıdır, mübah mıdır diye?
Kupkuru bir dünyada yaşıyor olacaktık bugün.
Maazallah!
Benim naçizane önerim herkes müzik yapsın. Yapamıyorsa dinlesin.
Boşverin siz o din ulemasını. Konsertant Senfoniyi dinleyin mesela.
Mozart’ın keman ve viyola için mi bemol majör konsertant senfonisini. Keman ve viyolanın diyaloğu iki sevgiliyi hatırlatır bana. Aşklarını ilan ederler birbirlerine sanki. An gelir sitem ederler karşılıklı. Hatta kavga ederler saç saça… Sonra barışırlar. Sarılırlar birbirlerine. Sonra? “Biiip”.
Güzeldir. Çok güzeldir. Spotify var herkesin elinin altında. Bulun. Yarım saatinizi ayırın. Dinleyin.
Göreceksiniz. İyi gelecek.
Rüşvet
Her Allah’ın günü utanıp yerin dibine girdiğimiz olaylarla karşılaşıyoruz.
Daha geçen hafta BDDK başkan yardımcısının banka müdürlerini düğününe davet edip hediye kuyruğuna sokmasından utandık.
Neler gördük, neler duyduk. Biz görmekten, duymaktan utandık. Yapanlar utanmadılar.
Çamlıca’daki camiyi 60 milyon dolara mal edip İBB’ye 290 milyondan fatura ettiler. Biz utandık onlar utanmadı.
Akape dönemi İBB yönetiminin elli tane yolsuzluk dosyasına Akapeli İçişleri Bakanı el koydu ve üstünü örttü utanmadan.
Otoyol, köprü, tünel inşaatlarından sülalece zengin oldu Akape yöneticileri. Utanmak yine bize düştü.
Adrese teslim ihaleler, imar oyunları, özelleştirme yağmaları, peşkeş çekilen kamu malları, arsalar, fabrikalar, limanlar…
Partizanlık, adam kayırma, liyakat aranmayan atamalar, eşi, dostu, yandaşı, aileyi, hısmı, akrabayı zengin etmeler…
Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün 2023 yolsuzluk algı endeksinde 180 ülke içerisinde 115’inci olduk. Bizi kıskanan Almanya 9’uncu, beğenmediğimiz Uruguay 18’inciydi listede. ‘Türkiye Yüzyılı’na hızlı bir giriş yaptık yani!
Rüşvet almaya alışmış utanmazların bu kez rüşvet verdikleri iddiası döküldü ortaya. Hem de okyanus ötesinde küresel metropol New York’un belediye başkanına. Allah’tan soruşturmayı yürüten Akape yargısı değil, bağımsız ABD yargısı.
Gelin de utanmayın.
Ama sıkmayın canınızı. Bitecek bu kâbus.
Siz Konsertant Senfoni’yi dinleyin ara sıra. Dünyanızı değiştirin yarım saatliğine de olsa.