Uğur Temel
İşkence
Efendim fıkra meşhurdur; Tüm dünya ülkelerinin polis teşkilatları arasında bir yarışma yapılmaktadır. Yarışmada; bir tavşan ormana bırakılacaktır. En hızlı ekip çalışmasıyla beraber tavşanı yakalayıp getiren ülkenin teşkilatı da ödüle hak kazanacaktır. Her şey hazırlanır ve yarışma sırayla başlar.
Alman polisi ormana girer, belirli bir organizasyon içerisinde ekip halinde herkes üstüne düşeni yapar, planlar istendiği gibi gider. Makine gibi tıkır tıkır işleyen tuzaklar sayesinde 15 dakikada tavşan yakalanır, getirilir…
İkinci sırada, Amerikan polisi girer ormana… İki ekip şeklinde ilerlerler; birinci ekip önüne geleni kasıp kavurarak, ağaçları devirerek, deliklere sis bombası atarak ilerlerken, diğer ekip tavşanı çekebilecekleri yemler, tuzaklar kurar. Tavşanı korkutarak ilerleyen ekip, kendine çekmeye çalışan ekibe yönlendirecek derken, 20 dakikada yakalarlar tavşanı, getirirler…
Sıra gelir; Ortadoğu ile Avrupa arasında yer alan şirin bir ülkenin polis ekibine… Süre başlar başlamaz büyük bir kargaşayla ormana doğru koşmaya başlar polisler. Biraz daha ilerlediklerinde de ortadan kaybolurlar… Aradan bir saat geçer ama ekip yoktur. İki saat, üç saat, dört saat derken en nihayetinde o Ortadoğu ile Avrupa arasında yer alan şirin ülkenin polis ekibi; ellerinde sigarayla kan ter içinde ormandan çıkar ve hakem heyetinin yanına, elleri kelepçelenmiş, postu yüzülmüş, ağzı burnu yer değiştirmiş bir ayı ile gelirler. Hakem heyeti şaşkınlık içinde sorar; “Nerede kaldınız kardeşim? Hem bu ayı neyin nesi? Yakalamanız gereken tavşan nerede?” Polis ekibinin şefi ayıya ters bir şekilde bakar ve ayı dile gelir: “Abi Allah belamı versin, ekmek mushaf çarpsın ki; ben bir küçük tavşanım, ben bir küçük tavşanım..."
Dün akşam Türkiye Kupası Yarı Final rövanş maçını seyrederken, o ayıdan farkım yoktu benim… Kendimi bildim bileli futbol aşığı olan ben, “Allah’ım ne olur maç uzatmaya gitmesin, bu işkence 90 dakikada bitsin.” diyerek dua ediyordum. Bir futbol maçının, bu kadar işkence haline geleceğini düşünemezdim bile…
Bakmayın skorun 4 -0 olduğuna… Seyir zevki, oyun kalitesi, taktik anlayışı olmayan bir maçtı. Trabzonspor; “gol yemeyeyim, 0-0 bile bana yeter.” tadında oynarken; Karagümrük, “Kupadan bana ne? Ligden düşmeyeyim yeter.” havasında olunca, maçı seyreden bizler, işkenceye uğrayan o ayı gibi kıvrandık durduk… Hayır; futbolun ne menem bir şey olduğunu bilmesek eyvallah… 22 kişinin, yuvarlak bir nesne etrafında koşuşturduğuna futbol deniyorsa eğer, Real Madrid- Bayern Münih maçı nedir kardeşim?