Mutlu Hesapçı

Mutlu Hesapçı

“İnsan biriktirmek ve aile ilişkileri kurmak, gerçek zenginliktir”

‘Büyük Kuşatma’ filminde eşinin ölümünden sonra yalnız kalan Macit, hem geçmişin yükleriyle hem de ailesiyle yeniden kurması gereken bağlarla baş başa kalıyor. Bu durum, onu hem kendini keşfetme hem de geçmişteki hataları telafi etme çabalarına itiyor. Ama her şey için geç kalmış olabilir mi? Macit’in yalnız kalması kendisi için aynı zamanda bir dönüşüm sürecinin kapılarını aralıyor; geçmişteki ihmallerini ve hatalarını fark etme, bu hataları düzeltme ve kaybolan ilişkileri yeniden inşa etme şansı tanıyor ama ya eline yüzüne bulaştırırsa… İçinde bulunduğu durum ağır ve derin yalnızlık, hâlbuki istese dünyayı satın alabilecek kadar zengin ama zengin yalnızlık ne acayip değil mi? Para her şeyi satın alabilir mi? Bunca yıl yaşamışsın da peki gerçekten yaşadın mı?

bk-poster-master-tr-iksv-comp.jpg

İstanbul Film Festivali’nde izlediğim ‘Büyük Kuşatma’ filmi bu hikâye ve duyguların içinde geçiyor. Film, üst kaymak tabaka dediğimiz Karun kadar zenginlik içinde olan yaşlı bir adamın hayatını anlatmasıyla farklı, yalnızlığı derin ve ağır bir duygu olarak vermesi açısından da çok başarılı. Zirvedeki yalnızlık da diyebiliriz bu duruma ve çoğu insanın içinde bulunduğu durum bu! Artık zengin-fakir, yaşlı-genç, kadın-erkek, ünlü-ünsüz, iş insanı-işçi vs. fark etmiyor; hepimiz çok yalnızız. Sebepleri çok ama herkesi hasta ettiği de bir gerçek!

'Büyük Kuşatma’ filmini izledikten sonra Macit karakterine hayat veren ve şahane oynayan usta oyuncu Alp Öyken ile röportaj yapmıştım. Röportajımızı sakladım çünkü filmi herkes izlesin istedim ve nihayet film İstanbul Film Festivali’nin ardından Ayvalık Uluslararası Film Festivali’nde gösteriliyor. Sinan Kesova’nın İstanbul Film Festivali’nde Seyfi Teoman En İyi İlk Film Ödülü’nü kazanan ilk uzun metraj filmi ‘Büyük Kuşatma’yı Ayvalık’ta izleyebilirsiniz. Alp Öyken ile röportajımızı okuduktan sonra filmi mutlaka izlemek isteyeceksiniz! Kendinizi kuşatma altında hissetmeyeceğiniz ortamlar ve güzel insanlar içinde mutlu zamanlar dileriz.

m.jpg

İstanbul Film Festivali’nde ‘Büyük Kuşatma’ sevdiğim filmler arasında oldu. Yalnızlık duygusu beni çok etkiledi. Kahramanımız derin ve ağır bir yalnızlık yaşıyor. Proje size geldiğinde, senaryoyu okuduğunuzda ne hissettiniz?

Senaryoyu okuduğumda, çok güçlü bir duygu ve derinlik gördüm. İlk sahnede geçen cenaze ve resim tartışması gerçekten çok etkileyiciydi. Karakterin yalnızlığı ve ego kavramı çok iyi işlenmişti. Senaryodaki detaylar ise karakterin psikolojik derinliğini ve içsel çatışmaları ne kadar gerçekçi olduğunu gösteriyordu.

“Adamın hayatında tek bir şey var; kariyer”

Senaryoda geçen resim tartışmasını spoiler vermeden sormak isterim; cenazede geçen resim tartışması hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu tür detaylar sizin için ne ifade ediyor?

Cenazede geçen resim tartışması, karakterin ego ve kariyer odaklı yaklaşımını mükemmel bir şekilde ortaya koyuyor bence. Bu diyaloglar, karakterin bilinçaltındaki egoyu ve parayla ilişkisini derinlemesine yansıtıyor. Özellikle parayla ilgili tavırlar ve davranışlar, karakterin içsel dünyasını dış dünyaya yansıtan göstergeler. Oğlunu parayla satın almaya çalışıyor gibi çünkü oğluna sevgisini veremeyen bir karakterden bahsediyoruz. Adamın hayatında tek bir şey var; kariyer. Egosuz kariyer olmaz… Zaten, ‘Kariyersiz ego da olmaz’ önermesi üzerinden bir hayat sürüyor.

Projeyi kabul etme sürecinde senaryonun detayları dışında başka faktörler etkili oldu mu?

Senaryonun güzelliği ve derinliği projeyi kabul etme kararımda en büyük etkendi. Detaylar, karakterin yönlendirilmesi ve rolün anlamı hakkında fikirlerimi pekiştirdi. Bu sürecin dışında, yönetmenle ve diğer oyuncularla olan iletişim de rolü kabul etme kararımda önemli bir etkendi.

“Zor bir rol ve duygusal olarak beni çok etkiledi”

Bu filmdeki karakterinizi anlatabilir misiniz? Karaktere nasıl hazırlandınız?

Karakteri tanımlarken, gördüğünüz gibi o karakter aslında kendisi. Karakterin detaylarına inince, onun ne olduğu çok belirginleşiyor. Bu nedenle karakteri oynarken, baştan sona aynı yaklaşımı sergilemeye çalıştım. Karakterin doğasına uygun şekilde yazılmıştı her şey ve bu, rolü oynamamda bana rehberlik etti. Karakterin doğası netti, ne olduğu belliydi ve ne yaparsam yapayım, rolü bu şekilde yine oynardım. Ben, karakterin yaşadığı zorlukları içselleştirmeye çalıştım. Zor bir rol ve duygusal olarak beni çok etkiledi. Ama aynı zamanda, bu rolü oynamak, bana büyük bir direnç ve güç kazandırdı. Tanrı bana bu gücü verdi ve ben de bunu filmde en iyi şekilde kullanmaya çalıştım.

“Karakterin eşiyle olan ilişkisi oldukça çıkarcı görünüyor”

Karakterin eşiyle olan ilişkisi hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu ilişki çıkarcı mı?

Evet, karakterin eşiyle olan ilişkisi oldukça çıkarcı görünüyor. İkisi de kariyerlerine odaklanmış ve bu durum, ilişkilerini yüzeysel ve ticari hale getiriyor. Gerçek bir sevgi bağı olduğuna dair bir izlenim edinmiyorum. Adam çok saygın bir işadamı ama ilişkilerinde saygınlık yok; kariyerist biri ve çok zengin. Vefat eden eşi de aynı özelliklere sahip, yoksa ilişkileri devam etmezdi. Eşinin ölümü hayatında bir kırılma noktası ve o ölümden sonra o büyük boşluğu fark ediyor, kendini ve hayatı sorgulamaya başlıyor.

asiye-dincsoy-berna7.jpg

“Karakter yalnızlık ve çaresizlik içinde”

Kendinizi büyük bir kuşatma altında hissettiniz mi? Filmin bu anlamda size bıraktığı duygu ne oldu?

Gerçek yaşamda da böyle bir karakter olabileceğini düşündüm. Türkiye'de, özellikle böyle ailelerde, bu tür karakterler oldukça yaygın. Karakter yalnızlık ve çaresizlik içinde. Konumunuz, görevleriniz, durumunuz gereği kendinizi ister istemez kuşatma altında hissedebilirsiniz. Ben karakterin içindeyken bunu elbette hissettim ama kendi hayatımda özgür ve mutlu olduğum için böyle bir kuşatma altına kendini hiç sokmadım.

Üstelik dünya zengini bu adam, her şeyi satın alabilir aslında. Karakterin yalnızlığı ve zenginliği hakkında ne düşünüyorsunuz? Empati kurduğunuz bir nokta oldu mu?

Evet, karakterin yalnızlığı ve zenginliği konusunda empati kurmak zorundaydım. Filmdeki karakterimiz Macit, zenginliğine rağmen insan biriktirememiş ve bu da onun yalnızlığına yol açmış. Bu yalnızlık, gerçek anlamda sıcak ve güçlü ilişkilerin eksikliğini hissettiriyor özellikle eşinin ölümünden sonra onu teslim alıyor. Her şeyi parayla çözüme kavuşturmaya çalışmak ise onun hüsranı oluyor. Oysa insan biriktirmek ve aile ilişkileri kurmak, gerçek zenginliktir. Yaş ilerledikçe, aileyle vakit geçirmeye daha fazla önem veriyorsunuz ama işte geç kalmamak gerekiyor.

“Karakterin çocuklarıyla olan ilişkisi oldukça sağlıksız”

Karakterin samimiyetine inanıyor musunuz, özellikle en sevdikleriyle olan ilişkileri nasıl?

Karakterin samimiyeti konusunda ciddi şüphelerim var. Parayı kullanarak insanları satın almaya çalışması, gerçek duygusal bağlar kurmasını engelliyor. Örneğin, oğluna yaptığı şeyler samimiyetsizlik gösteriyor. Parayla her şeyi satın alabileceğine inanıyor ve bu, onun samimi olduğunu düşündürmüyor. Karakterin çocuklarıyla olan ilişkisi oldukça sağlıksız. Çocuklarıyla olan bağları, yalnızlığını ve içsel boşluğunu daha da büyütüyor, bir de ölüm korkusu baş gösteriyor. Bu durumu, onun aile içindeki trajedisinin bir yansıması olarak düşünebiliriz.

“Aile her şeydir, gerisi boştur”

Sizin çocuklarınız ile ilişkiniz nasıl ve aile ne kadar önemli?

Onlar için canımı veririm ve bizim ilişkilerimizde para yoktur, ölçüt değildir. Aile her şeydir gerisi boştur. Oğlumun hastalığı sırasında evimi sattım ve bir pansiyonda kaldım. Oğlumun tedavisiyle ilgili yaşadıklarım, hayatın gerçek değerini anlamama yardımcı oldu. Bu tür zorluklar, insan ilişkilerini ve ailenin önemini daha iyi kavramanızı sağlıyor.

“Macit’in yalnızca iş dünyasında başarılı olduğunu söyleyebilirim”

Filmdeki karakteriniz Macit’in kötü yönleri dışında, olumlu özellikler gördünüz mü?

Macit’in yalnızca iş dünyasında başarılı olduğunu söyleyebilirim. Ancak kişisel ilişkilerinde ve ailesiyle olan bağlarında büyük bir eksiklik var. Bu yüzden genel olarak karakterin kötü yönleri baskın görünüyor. İnsanlar kötü örneklerden ders alarak daha iyi davranışlar geliştirebilirler. Bu filmdeki karakter kötü bir örnek olabilir, ama bu tür örneklerden dersler çıkarmak önemlidir. İyi ebeveynlik ve sağlıklı ilişkiler, nesiller boyunca olumlu etkiler yaratabilir.

dolunay-soysert-berna-11.jpg

“Kibir ve egodan uzak durmaya çalıştım”

Türkiye'deki oyunculuk sektöründe yaşadığınız zorluklar veya haksızlıklar oldu mu?

Türkiye’de genellikle genç ve popüler oyunculara öncelik veriliyor. Bu, deneyimli oyuncuların hak ettiği değeri göremediğini bizlere düşündürüyor. Ancak ben, bu durumu kişisel bir problem haline getirmemeye çalışıyorum. Ruhsal ve bedensel sağlığımı korumak adına bu tür şeyleri fazla kafama takmamaya gayret ediyorum. Önemli olan, mesleki tatmin ve kendi huzurum.

Siz gençken egolu ya da kibirli bir insan mıydınız, yoksa mütevazı mıydınız?

Gençken kibirli olduğumu söyleyemem. Saçlarım döküldüğünde bile bunu dert etmedim. ;))) Bu yeterli bir yanıt mı? Kibir veya egodan uzak durmaya çalıştım. Bu, kişisel gelişimim ve mesleki bakış açımın bir parçası olarak gördüğüm bir şeydir.

“Cemal Hocam “sen aktör olmalısın” derdi, aktör ne demek bilmiyordum”

Yeteneğinizi kim keşfetti?

Edebiyat hocam Cemal Bey, nurlar içinde uyusun. Ortaokulda ses tonumdan dolayı her şeyi bana okutur ve “Sen aktör olmalısın” derdi, ben de içimden “Aktör ne demek?” diyordum. Daha sonra aktörün ne olduğunu öğrendim. Babam bana ne olacaksınız diye sordu “Aktör olacağım” dedim, “O ne demek” dedi; “Tiyatro sanatçısı” dedim bana kızarak “Bizden öyle şeyler çıkmaz” dedi.

Mesleğinizi nasıl tanımlarsınız? Sizce oyunculuk bir meslek mi, yoksa hayatınızın bir parçası mı?

Oyunculuk benim için bir meslek olmanın ötesinde, hayatımın bir parçası. Benim için meslek ve hayat arasındaki sınır bazen belirsizleşebiliyor. Ancak, işimi profesyonel bir şekilde yapmaya özen gösteriyorum. Bu, hem sahnedeki performansımı hem de kişisel hayatımı etkiliyor. Tiyatro ve sanatla ilgilenmeye çok erken yaşta başladım ve bu alandaki yeteneğimi geliştirdim. Bu süreçte aldığım eğitimler ve gözlemler, oyunculuk kariyerimi şekillendirdi.

“Gerçek ödül, izleyicinin takdiridir”

Ödüller hakkında ne düşünüyorsunuz? Ödüller sizin için ne ifade ediyor?

Ödüller, sanat yolculuğunda bir tür onur ve takdir anlamına geliyor. Ama benim için esas olan, yaptığım işin ve sanatın değerli bulunmasıdır. Ödül almayı beklemektense, yaptığım işin kaliteli ve tatmin edici olmasını ön planda tutuyorum. Ödül alırken, genellikle teşekkür etmekle yetiniyorum çünkü gerçek ödül, izleyicinin takdiridir.

“Her rol, bir yaşam dersi gibi”

Tiyatro ve sinemada yaşadığınız deneyimlerin, hayatınıza nasıl etkisi oldu?

Tiyatro ve sinema, bana yaşamın farklı yönlerini gösterdi. Yaşadığım zorluklar ve deneyimler, hayatı daha derin bir şekilde anlamama yardımcı oldu. Sanat, bana kendimi ifade etme ve başkalarına dokunma fırsatı sundu. Her rol, bir yaşam dersi gibi. Tiyatro ve sinemanın yaşamıma kattığı değerler, benim kişisel ve profesyonel gelişimimde büyük rol oynadı. Hayatta en önemli şey, kendinizi sürekli olarak yeniden doğurabilmek. Sanat, bu anlamda bana büyük bir yaşam enerjisi ve mutluluk sağlıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mutlu Hesapçı Arşivi