Serap Durusoy
İyileşme rüzgarına kapıldık
İyileşme rüzgarına kapıldık ama…
İki haftadır içeride önemli makro ekonomik verileri karşılıyoruz. Geçen hafta TÜİK enflasyon rakamını açıkladı. Memur ve emekli maaşları ile asgari ücret başta olmak üzere birçok kalem için önem taşıyan kasım ayı TÜFE’nin yıllık yüzde 61,98 aylık ise yüzde 3,28 arttığı belirtildi.
İki yıldan fazla “faiz sebep enflasyon sonuç ve değersiz TL ile cari fazla yaratma” tezinden vazgeçilmesine rağmen ekonomiyi getirdiği durum ile yine yüzleştik.
Her ne kadar kasım tablosuyla birlikte politika faizi ile yıllık enflasyon arasındaki farkın 22 puana gerileyerek makasın daraldığı görülse de TÜİK verilerine göre bile 2003 yılından beri en yüksek aylık kasım enflasyonu ile karşı karşıya kalındı.
Öte yandan İTO yıllık enflasyonu yıllık yüzde 73 aylık yüzde 3,8 olarak açıklarken ENAG yıllığı yüzde 129 aylık enflasyonu ise yüzde 5,58 olarak hesapladı.
TCMB yayımladığı enflasyon değerlendirmesinde yıllık enflasyonun gıda ve temel mal gruplarında gerilediğini ancak meyve ve sebze dışı gıdada fiyat artışlarının gücünü koruduğunu ve doğalgazda bedelsiz kullanım sınırının aşılmasının etkisine vurgu yaptı.
Rakamın açıklanmasının ardından Sayın Cumhurbaşkanı, enflasyonun ateşinin düşmeye başladığı ancak para politikasının gecikmeli etkisi nedeniyle Haziran 2024’ten itibaren enflasyonun hızlı bir şekilde düşeceği değerlendirmesinde bulundu. Sayın Yılmaz ise dezenflasyon politikasının devamlılığı sağlanarak 2025’te istikrar dönemine geçilerek enflasyondaki gerilemenin hız kazanacağını belirtti. Sayın Şimşek’in yorumu ise “Cesaret verici” şeklinde oldu.
Bu hafta ise TÜİK’in şapkasından sanayi ve işsizliğe ilişkin olumlu veriler çıktı. Sanayi üretiminin ekim ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 1,1 artış kaydettiği ancak aylık bazda yüzde 0,4 azaldığı belirtildi. Böylece aylık bazda sanayi üretiminde aralıksız 4. kez düşüş olmasına rağmen işsizliğin yüzde 8,5’e gerilediğinin ve işsizliğin 11 yılın en düşük seviyesine geldiğinin açıklanması TÜİK’e ilişkin zaten var olan güvensizlik algısını daha da artırdı. Ayrıca zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranının 2023 yılı Ekim ayında bir önceki aya göre her ne kadar 0,5 puan azalarak yüzde 21,3 olduğu belirtilse de dar ve geniş tanımlı işsizlik oranı arasındaki makasın bu denli geniş olması, iş aramayıp çalışmaya hazır olanların ve iş arama umudunu kaybedenlerin artmış olduğu gerçeğini değiştirmedi.
Ayrıca TÜİK’e göre işsiz sayısı 2,9 milyon olarak açıklanırken DİSK-AR tarafından TÜİK verilerinden yararlanarak yapılan hesaplamaya göre mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsiz sayısının ise Ekim 2023’te 8 milyon 143 bin kişi olarak gerçekleştiği belirtildi.
Bu hafta gelen bir diğer önemli makro veri cari denge oldu.
TCMB’nin açıkladığı ödemeler dengesi verilerine göre, Ekim 2023’te cari işlemler hesabında 186 milyon dolar fazla ile üst üste ikinci kez cari fazla verildiği böylece Temmuz-Ekim 2021 dönemindeki dört aylık serinin ardından ilk kez iki ay üst üste cari fazlanın gerçekleşmiş olduğu görüldü.
Ödemeler dengesi tanımlı dış ticaret açığı, ekimde 4 milyar 866 milyon dolar olarak açıklandı. Bu dönemde hizmetler dengesi kaynaklı girişler 6 milyar 35 milyon dolar, seyahat kaleminden kaynaklanan net gelirler de 4 milyar 748 milyon dolar olarak gerçekleştiği görüldü. Birincil gelir dengesi kaleminde 1 milyar 1 milyon dolarlık net çıkış olurken, ikincil gelir dengesi kaleminde ise 18 milyon dolar net giriş kaydedildi. Ancak açıklanan bu olumlu tablonun sürmesi bir yandan dış talep koşullarına bir yandan da iç talebin dış talebe dönmesine bağlı. Euro bölgesinde süren ekonomik aktivitedeki daralma ve ihracat iklim endeksinin eşik değer olan 50’nin altında kalması bunun çok kolay olamayacağını gösteriyor.
Nasıl ki enflasyon rakamı MB’nin ve OVP’nin tahminine yakın olduğu için olumlu bir gelişme olarak yorumlandıysa kümülatif cari açığın da OVP 2023’ün tümü için öngörülen 42,5 milyar dolarlık tahminle uyumlu bir seviyeye geldiği, ekonomide dengelenme sürecinin başladığı ve Sayın Erdoğan’ın “faziletli döngü” diye ifade ettiği sürece giriliyor görüşünü güçlendirdi. Nitekim cari denge, sanayi üretimi ve işsizlik rakamlarını değerlendiren Sayın Şimşek de “Uygulamaya koyduğumuz politikalarımızın sonuçlarını her gün alıyoruz, program hedeflerimiz bir bir gerçekleşmeye devam edecek” açıklamasında bulundu.
Elbette ki bu söylemlerle kamuoyunda ekonomi kurmaylarının başarılı olduğu izlenimi verilmeye çalışıyor. Ancak TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı’nda da vurgulanan “ekonominin temel önceliğinin ne pahasına olursa olsun büyümeyi sağlamak olmaması gerektiği; büyüme, enflasyon düşüşü ve ithalatın azalmasının hepsinin bir arada olabilmesinin güç olduğu ve enflasyonunun suçlusunun ücretliler olmadığı gerçeği”nin kabul edilmesi gerekiyor.
Özellikle alım gücünün kontrol edilerek enflasyonun önlenmeye çalışılması fedakarlığın sadece ücretlilerden beklenmesine yol açıyor.
Asgari ücret görüşmelerinin başladığı şu günlerde asgari ücretin enflasyonun altında ezilmemeyi sağlayacak, hak ihlali yaratmayacak, refahı adil paylaşacak, ücret barışını sağlayabilecek şekilde belirlenmesi ve iyileşme rüzgarının ücretler üzerine de esmesi dileğiyle.