Kerem Kırçuval
Erdoğan nasıl bir oyun kuruyor?
Erbakan Hoca’ya siyasi yasak geliyor, Fazilet Partisi kapatılıyor. AK Parti içindeki Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Bülent Arınç’ın başını çektiği ekip, Hoca yaşadıkça o partide ancak ve sadece unsur olacaklarını iyi biliyor. Ki Abdullah Gül Cumhurbaşkanı oldu, ama Erbakansız kongrede bile Recai Kutan’a kaybetti hatırlayın.
Dolayısıyla DSP ile MHP, CHP, ANAP efendim DYP ile uğraşmanın manası yok. İş Necmettin Erbakan’da. “Tamam yenilikçiyiz de gömlek de birdenbire çıkarılmaz. Başörtüsü meselesini, 28 Şubat’ı kime bırakacağız?” diyorlardı.
Erbakan’ın siyaset dışı kalmasında, hatta kayıp trilyon davası nedeniyle ev hapsinde tutulmasında o dönem kendilerine “yenilikçi” diyenler çok çaba gösterdi. Daha çok da Erdoğan’ın etrafına katılan eski Anavatan Partililer.
2002 senesinde AK Parti büyük bir zafer elde etti etmesine de Erdoğan yasaklı, vekil bile olamıyor, Abdullah Gül Başbakan, Arınç var, Abdüllatif Şener var, Recep Tayyip Erdoğan yok.
Milletin de gücüne gitti, sandıkları patlatanların hele de. Neyse mesele o değil.
Recep Tayyip Erdoğan, o dönem tıpkı şimdi olduğu gibi yumuşak görünen bir siyaset izliyordu. Dönemin CEHAPE Lideri Baykal ile görüşmeler, parti genel merkezi dahil, İstanbul Kaşıbeyaz’da yemek yemeler filan. Dert Baykal değildi ki.
Deniz Baykal’ın bir meseleyi okuduğu az görülmüştür zaten, parti programında kaldırma sözü verdiği YÖK’ün kaldırılmaması, yani başörtü yasağının sürmesi için çırpınıp durdu.
Neyse gelmiş gitmiş Baykal’ı anlatacak değilim.
“Yahu bu kadar reyi biz de beklemiyorduk, reyi aldık iktidarı verecekler mi?” Birçoğuna benim de katıldığım Avrupa Birliği turuna çıktı yasaklı Erdoğan. Yetmedi, Çin’e kadar uzandı. AB ülkelerinin liderlerine öyle güçlü mesajlar veriyordu ki, “Demokrasi diyorsanız bana sahip çıkmak zorundasınız” misal. Bunlar hep unutuldu.
Erdoğan, yeni bir oyun kuruyor, kurmak zorunda. O dönem siyasi yasağının kalkması gerekiyordu, yasak kalktı, Başbakanlık koltuğuna oturuldu, askere özellikle iş bilmez askere gereken ayar çekildi; ne AB kaldı ne demokrasi.
Eski tas eski hamam bile aranır oldu. Her geçen gün sertleşen, kutuplaştıran, dışlayan bir politika, liyakatin yerini “Bizim çocukların” aldığı dönem başladı.
FETÖ denen alçak örgüt yeterince kadrosu olmayan bu ekibin içine güzelce sızdı. 15 Temmuz alçaklığından sonra siyasi rakiplerine karşı yine yumuşadı Erdoğan, OHAL elindeydi ama bir de Yenikapı ruhu gerekiyor, bu ruhla darbeyle ele geçirilen devletten ziyade darbenin hedef aldığı lider vurgusu yapılmalıydı.
Darbe darbedir, girişimi dahi alçaklıktır bunda beis yok.
Gelelim bugüne. Aslında mayıs seçimlerinde kaybettiğini gördü. İlk turda ekseriyet “Seni seçmiyoruz” demişti Erdoğan’a. Bay Kemal yalnız adam, masanın altında tekme yiyor, masanın üstünde binbir numara dönüyor, devletin tüm ama tüm unsurları yani ordusu, maliyesi, polisi tek bir adaya çalıştı. İstihbaratçı siyasetçiler oyun üzerine oyun, plan üzerine plan kurdu. Buna rağmen az bir farkla kaybetti.
Yani 31 Mart’ın geleceği Mayıs’tan belliydi.
Şimdi Erdoğan şunu yapıyor; “Yıllarca size etmediğim hakaret kalmadı tamam, kutuplaştık tamam, ekonomide sıkıntı büyük tamam. Artık bakın değiştim sizi muhatap alıyorum. Hem de yeni bir anayasa ile milletti şereflendirme şansı da veriyorum. Bunları konuşalım. Beni 2028’e kadar rahat bırakın.”
Tablo bu. Plana sadık kalan Akşener’i görmediniz mi nasıl da şendi?
Çünkü daha bitmedi mesele.
Bu tablonun Türkiye’yi 5 sene daha götürmesi mümkün mü? Muhalefet istemiyor ama çarşıya, pazara tarlasına giden “Yeter” diyor. Emekli “Yeter” diyor, atanamayanlar, hala mülakat zımbırtısı ile uğraşıp kaybedenler, işçiler, memurlar, adalet bekleyenler “Yeter” diyor.
Dolayısıyla ciddi bir yumuşama ihtiyacı duyuyor sayın Cumhurbaşkanı. MHP Lideri de tabloyu iyi okuyor. Dünkü grup toplantısında “İstediğiyle görüşebilir” derken ses tonu biraz mahcup biraz kırgın gibiydi ama o da ahalinin halini Cumhurbaşkanı’na hatırlatıyor. Hele sonrasında sosyal medya hesabında paylaştığı, üzerinde “Allah bana yeter” yazılı yüzük resmi kayda geçmeli. Kime söylüyor? Bence kendi tabanına.
Erdoğan’ın CHP Genel Merkezi’nin girişinde forsu da asılarak Cumhurbaşkanı gibi karşılanıp 12’nci kattaki makam odasında genel başkan olarak ağırlanması da başka bir detay.
Eli boş gelmemişti Cumhurbaşkanı. Özgür Özel’in mesir macunu ikramı herkesin malumu ama Erdoğan’ın hediyesi daha kıymetli. Görüşmeye gelirken haberler düştü ajanslara Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz'ün tahliyesine karar verildi.
Hediye dediğin böyle olur.
Yetmedi öldürülen Sinan Ateş’in eşini de hemen görüşme sonrasında kabul etti Cumhurbaşkanı. Bunlar önemli adımlar.
Kıbrıs Barış Harekatı ve CHP güzellemesi yaptı, 50. yıl bağımsızlık törenlerine Özgür Özel’i davet etti, Sayın Özel de davete icabet edeceğini duyurdu.
Siyasette yumuşamayı, istişareyi çok önemseyen gazetecilerden biriyim ama deyim yerindeyse “istikşafi” görüşmelerin kimseye yarar getirmediğini, geçmişe bakınca hatırlarım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Devlet Bahçeli’yi dışarıda tutarsak siyasetin en deneyimli ismi. Yeni bir oyun kuruyor. Gizlemeden açıktan kuruyor.
Ya oyun bozulacak ya da plana sadık kalınacak.