Mert Yılmaz
Enflasyon raporu’ndan notlar…
Dün Ankara’da yılın üçüncü Enflasyon Raporu, Başkan Fatih Karahan tarafından sunuldu. Sunumu yerinde izlemek hatta soru sorabilmek için ben de Ankara'da Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası binasında idim.
Enflasyon Raporu’nun sunum tarihi yaklaştıkça piyasada “Acaba Merkez Bankası %38 olan enflasyon tahminini yukarı yönde revize eder mi?” sorusu sorulmaya başlanmıştı. Şahsi görüşüm ise bir değişikliğe gidilmeyeceği ve 2024 yılsonu enflasyon tahminini %38’de bırakacağı yönünde idi. Beklediğim gibi oldu ve Merkez Bankası yılsonu için %38 olan enflasyon hedefini değiştirmedi.
Ama gerek Başkan Karahan’ın sunumunda gerekse Başkan Yardımcısı Akçay’ın konuşmasında nokta tahminin çok da doğru olmadığını, tahmin aralığına odaklanmanın daha doğru olacağının altı çizildi. Türkçesi Merkez Bankası dedi ki; %38 enflasyon tutmayacak şimdi hedef %42. Görünen o ki; %42 olan yılsonu enflasyon tahmini ya kıl payı tutacak ya da kıl payı aşılacak. Başkan Karahan sunum sırasında %3,23 olan Temmuz enflasyonunun 1,4 puanlık kısmının yapılan elektrik zammı ve vergi düzenlemelerinden kaynaklandığını söyledi. Temmuz’da yapılan ve Ağustos hesaplamasına dahil edilecek olan %38’lik doğal gaz zammı da Temmuz kadar olmasa da Ağustos enflasyonun yüksek çıkmasına neden olacak.
Bu arada Merkez Bankası 2025 ve 2026 yılları için daha önceden belirlediği enflasyon hedeflerini de değiştirmedi. 2025 yılsonu enflasyon hedefi %14, 2026 yılsonu enflasyon hedefi %9.
2025 yılı enflasyon tahminine ilişkin de ilginç bir nokta var. Tahmin aralığı orta noktası %14 olmak üzere %7-21. Orta noktadan aşağı ve yukarı yöne yedi puanlık bir marj çok fazla.
Toplantıdan birkaç küçük not daha paylaşıp sonra kendi baktığım pencereden önemli gördüğüm bir riski paylaşarak yazımı sonlandırayım.
Sunum başlar başlamaz Başkan Karahan, dezenflasyon sürecinin başladığını, içeride ve dışarıda pek çok şeyin değiştiğini, değişmeyen tek şeyin ise para politikasındaki kararlı duruş olduğunu vurguladı.
Kredi artış hızının yavaşladığı,
İç talebin ikinci çeyrekte beri zayıflamakta olduğu ve önümüzdeki dönemde de zayıflamaya devam edeceği,
Cari İşlemler Açığı’nın gerilemesini sürdürdüğü,
İkinci çeyrek sonu itibari ile Cari İşlemler Açığı’nın, GSYİH’nin %2,5’ine gerilemesinin beklendiği,
Dış talep görünümüm yatay seyrettiği,
Hizmet enflasyonundaki katılığın sürdüğü,
TL mevduatının toplam mevduat içindeki payının %50’yi aştığı,
Merkez Bankası’nın rezervlerindeki iyileşmenin sürdüğü, 22 Mart-2 Ağustos tarihleri arasında swap hariç net rezervlerdeki iyileşmenin 93,1 milyar USD olduğu gibi önemli başlıklara değinildi.
Toplantının en önemli gündem maddelerinden biri ise elbette faiz indirim konusu idi. Başkan Karahan, defalarca sıkı para politikası duruşunun sürdürüleceğinin altını çizdi. Ancak gerek Karahan gerekse Akçay
faiz indirimi yapılırken de sıkı para politikasının sürdürülebileceğini söylediler. Bunu faiz indirimi için kapıyı aralamak olarak değerlendiriyor ve 2024 yılsonu için politika faizinin %45 olması yönündeki beklentimi sürdürüyorum. Kuvvetle muhtemel Ekim ayında yapılacak yılın son Enflasyon Raporu sunumu sonrasında Merkez Bankası faiz indirimi için adım atacaktır.
Başkan Karahan, soru sormam için söz verse idi “Uygulanan politikanın orta-uzun vadede resesyon ya da stagflasyon gibi bir risk içerip içermediğini, öyle bir risk söz konusu ise Türkiye’nin öyle bir riske siyasi-ekonomik ve sosyolojik olarak hazır olup olmadığını” soracaktım. Söz verilmediği için ben soramadım ama toplantıda yer alan bir başka arkadaşımız benzer içerikte bir soru sordu.
Başkan Karahan, Türkiye’nin büyüme sorunu olmadığını, uygulanan politikanın büyüme oranı üzerinde bir miktar baskı yaratmasının muhtemel olduğunu ancak resesyon ya da stagflasyon riski görmediklerini, yapmak istenilenin büyüme kompozisyonunu değiştirmek olduğunu, iç talep ile dış talebin ağırlığını değiştirmenin hedeflendiğini söyledi.
2025 yılına ilişkin pek çok soru işareti var kafamda ama bir tanesini bu yazıda paylaşayım. Diğerlerini bir sonraki yazıya bırakayım.
Sıkı para politikası devam edecekse iç talep zayıf kalmaya devam edecektir ki; istenilen de bu ancak döviz kurları kontrol altında iken dış talep nasıl büyümeye katkı verecek? Kuru bırakırsan da bir dalga daha enflasyon gelecek?