Efe Sıvış
Deniz Akkaya Siyaseti
Deniz Akkaya’nın kızı ile yaşadığı gerilim haftanın en çok konuşulan konusuydu. Bilen de konuştu, bilmeyen de ama asıl meseleye parmak basana pek rastlanmadı. Bir anne kolay kolay evladını esirgeme kurumuna vermeye yanaşmaz. Yanaşıyorsa bu Deniz Akkaya’nın kızının babası ile yaşadığı gerilime ilişkin herkese işaret vermeli ve aynı zamanda ders olmalı. Ders alınacak örnek isimse Cem Yılmaz’dan, dolar üzerinden nafaka alan Ahu Yağtu’dan başkası değil.
İlk düğmeyi yanlış ilikleyince sonu da kötü geldi. 2009 yılında “ezkaza” hamile kalan Akkaya, o dönemdeki erkek arkadaşı Efe Önbilgin’e rağmen kızı Ayşe’yi doğurdu. Akkaya, partneri istemediği halde ve ortada bir nikah akdi olmamasına rağmen doğum yapan ilk kadın değil… Fakat geçmiş örnekleri iyi okuyamadı, literatür taramasını iyi yapmadı. Zoraki doğumun hayır getirmeyeceğini öngöremedi. Efe Önbilgin 2000’lerin ilk yıllarında Aydın Doğan’ın damadı Mehmet Ali Yalçındağ’la olan yakın ilişkisinin de etkisiyle CNN TÜRK ve TNT televizyonlarında genel müdürlük yaptı. Fakat Akkaya bu kariyerin ileride kendisine ya da kızına fayda getirmeyeceğini anlayamadı.
Geçtiğimiz haftalarda Demet Akalın’ın kiracısını yazmıştım. Türkiye’de zamana karşı yenilen üç ödeme sistemi vardır. Bunlardan biri ev kirasıdır. Kiralar zaman içinde rayicin altında kalır, kuşa döner. İkincisi sabit maaşlardır. Aylık ücretle çalışan ortalama bir kişinin söz gelimi İstanbul’dan bir daire satın alma ihtimali her yıl biraz daha azalır. Üçüncüsü ise Deniz Akkaya vakasındaki nafaka meselesidir. Biyolojik baba ne kadar varsıl olursa olsun, ödediği nafaka zaman içinde Türkiye’nin enflasyon canavarı karşısında diz çöker, biter gider. En cukkalı nafakalar bile çok değil, 3-5 yıl içinde adeta bir evcil hayvan gideri seviyesine düşer. Çünkü nafakalar TÜİK’in TEFE/TÜFE hesabına göre artarken, reel enflasyonda yani gerçek hayattaki artışlar çok daha büyüktür. Bu durumda kadın ise ana yüreği… evlattır atsan atılmaz, satsan satılmaz prensibiyle çocuğun yükünü çoğu zaman kendi başına sırtlanır. Kaldıramadığı yükü anasıyla babasıyla üleşir. Bir bakmışsınız çocukların yeni bakıcıları anneanneleri, yeni babaları da dedeleri olmuştur. Anne ise kendi anne-babasına yük olmanın mahcubiyeti bir yandan, işe gidip para kazanma mecburiyeti diğer yandan hayatın içinde törpülenir durur.
Bu duruma düşmemek için ise Türk kadınlarının önünde farklı bir yol bulunuyor. O yolun mucidi, nafaka meselesinde Türk lirası değil dolar siyaseti takip eden Ahu Yağtu’dur. Yağtu, boşanmış kadınlar ve zoraki doğum yapanlar için takip ettiği dolar siyasetiyle adeta bir kutup yıldızı mertebesine yerleşti.
Çünkü eşeğini sağlam kazığa bağlayıp Cem Yılmaz'dan aldığı nafakayı dolara bağladı. Yılmaz, her ay 10 bin doları eski eşine paşa paşa ödemeyi sürdürse de bu durumdan hiç memnun değil. Fakat Ahu Yağtu da boş değil.. Cem Yılmaz'ın Türk lirasına dönmek için açtığı davaları itinayla savuşturmayı becerdi.
Bir anne için kızını Çocuk Esirgeme Kurumu’na verme kararı kolay verilecek bir karar değil. Bu durum bıçağın kemiğe dayandığını, Akkaya’nın dayanacak gücü kalmadığını gösteriyor. Konu ne kızının cep telefonunu zapt etmesi ne basit bir balkon kavgası ne de rutin bir anne-kız uyuşmazlığı…
Akkaya’nın cinnet geçirmesinin nedeni yükünün ağır gelmesi… İşin başında zoraki doğumla kızı Ayşe’yi dünyaya getirirken böyle bir yükü sırtlayıp sırtlamayacağının hesabını iyi yapmaması… Bir çocuğun bakımı için babanın maddi ve manevi desteği elzem… Eğer manevi destek yoksa o zaman en azından yükü hafifletmek için maddi desteğin dolara endeksli olması gerekiyor. Deniz Akkaya’nın vakasından böylece Türk kadınları için 2 sonuç çıkıyor.
- Partneriniz istemiyorsa asla doğum yapmayın. Serdar Bilgili’den zoraki doğuran Aysel Yolaçan, Hasan Bülent Kahraman’dan zoraki doğuran ismi belirsiz sevgilisi ve daha niceleri… Bu işten hayır gören olmadı.
- Gözü kararttıysanız, zoraki doğum konusunda niyetiniz katiyse önce çelik gibi sinirlerinizin olduğuna emin olun. Çünkü bir çocuğun doğum ertesi, ilk gençlik, ergenlik, lise ve üniversite yıllarının yükünü tek başına sırtlanmak kolay iş değil. Eğer Yağtu örneğinde olduğu gibi baba yabancı para kazanmıyorsa. Yağtu, dolar nafakasına ilişkin gerekçesini Cem Yılmaz’ın İngiltere’de yaptığı gayrimenkul yatırımlarına bağladı: Sterlin’le kira alıyor, dolarla ödesin.
Turkcell CEO’su Ne Kadar Maaş Alır?
2007-2015 yılları arasında Turkcell’in kaptan köşkünde oturan Süreyya Ciliv, anılarını yayınladı. Kronik Yayınevi’nden Global İş Dünyasında Sıradışı Bir Lider başlığıyla yayınlanan bu kitap, Ankara Fen Lisesi’nden çıkıp ODTÜ’ye yerleşen, 80 darbesi öncesi politize ortamda doğru düzgün bir eğitim alamayınca geleceğini ABD’de arayan kararlı, disiplinli ve yaşından çok önce olgunlaşmış, gerçeklerden kopmayan hayalci bir çocuğun öyküsünü anlatıyor. Ciliv’in Michigan Üniversitesi’ndeki mühendislik eğitimine oradan Harvard’a uzanan bu yolculukta gemisini ABD’nin zorlu sularında yüzdürmek için sarf ettiği insan üstü gayret, ülkesinden uzakta geçirdiği yıllar, ailesiyle ilişkisi, okuyucuyu kendi hayatıyla bir muhasebeye sokuyor.
Ciliv, Harvard sonrası ABD’de yaklaşık 5 yıl çalıştığı Metagraphics şirketinden tatsızlıkla ayrılsa da 1987’de 29 yaşında Boston’da arkadaşı Robin ile kurduğu NovaSoft şirketiyle 6 ay içinde 500 bin doların sahibi oluyor. Kısa sürede IBM’den yatırım alıyor ve şirketinin yüzde 10’unu IBM’ye satıyor. Fakat iş hayatı acımasız… Kendi kurduğu şirketin yatırımcıları bir süre sonra Ciliv’in yönetim tarzını beğenmeyip onu CEO’luk görevinden alıveriyorlar. Yerine daha tecrübeli bir CEO getiriyorlar. Ciliv bu süreçte kendiyle ilgili uzun bir iç yolculuğa ve özeleştiri turuna çıkarken aradığı ilhamı siyasetçi Adnan Menderes’te buluyor. Şevket Süreyya Aydemir’in Menderes’in Dramı kitabında okuduğu şekliyle merhum başbakanın iyi niyetli ama gerçeklerden kopuk olduğunu, yanındakilerin önerilerine rağmen kendine fazla güvendiğini ibret alarak okuyor. Ciliv, bu kitabı okuduktan sonra kendi kendine soruyor:
Acaba ben de Menderes gibi miyim? Ben de kendi düşündüklerimin olması için fazla mı ısrar ediyorum? Belki de NovaSoft’un CEO’luk görevine daha tecrübeli biri gelirse gerçekten de şirketi uçuracak.
Peki en çok merak edilen soru yani Turkcell’in CEO’sunun ne kadar maaş aldığının yanıtı kitapta var mı? Bu gizemli soru 217. Sayfadaki bir dipnotta karşımıza çıkıyor. Ciliv’in 2006’daki maaşının şirketin cirosuna göre 100 ila 200 bin dolar olduğu bilgisi yer alıyor. Girişimcilik, kurumsal hayat, yurtdışında eğitim gibi konularda perspektif sahibi olmak isteyenler ve başarının nelere mal olabileceğini peşinen görmek isteyenler bu kitabı okumalı…