Kerem Kırçuval
Bitti demeden biter mi?
Ard arda yapılan iki seçimin ardından yarışa katılan, katılmayan tüm partilerin ortak açıklaması, “Millettin verdiği mesajı” aldık oldu.
Sahiden de seçimler dışında bas bağırsa da, masanın üzerine çıkıp zıplasa da, meydanlarda halay çekip miting de yapsa milletin sesi duyulmaz. Ahali de sandığı fırsat bilip mesajını verdiğini düşünür.
“Aldık” diyorlar, milli iradeden dem vuruyorlar ve ekliyorlar;
“Sandıktan çıkan takdir, hangi yönde olursa olsun saygındır, makbuldür, başımızın üzerinde yeri vardır. Siyasetçinin milletin iradesini küçümseme, yok sayma, görmezden gelme hakkı yoktur ve olamaz.”
Ama gelin görün hiç de öyle değil.
Kimsenin milletin mesajını aldığı falan yok.
O yüzden kendi derdimize yanalım. Almış olsalar, bir gün katılımın düşüklüğünden yani ahalinin istenen ölçüden sandığa gitmemesinden ertesi gün bütün milleti emekli yerine koyma kolaylığına girişmezlerdi.
O mesajı almış olsalardı, istatistik bilimini çöpe atan hesaplamalar yapıp işlerine gelen rakamları sıralayarak algı operasyonlarına kalkışmazlardı.
Almış olsalardı sandıkları patlatan ahaliye sırtlarını dönmez, müteahhitlerin garanti ödemelerine yılda dört kez ‘kur güzelliği’ yapmazlardı.
Merkez Bankası’nın 818 milyar lira zarar etmesini dünyaya da ilan edenler, o mesajı anlasalardı bu noktaya nasıl gelindiğini izah edebilirlerdi.
Ama yok…
Mesaj alınmış olsaydı, iyimser bir “iklim değişikliği” tartışması yaşanmaz, kısa sürede ortaya konan eylem ve söylemlerle “Huylu huyundan hiç vaz geçer mi?” denmezdi.
İklim neden değişsin, neden değiştirilsin? Bu iklim ayakta tutuyor iktidarı, küresel ısınma dalgası değil.
Doğruların eninde sonunda ortaya çıktığını bile bile İsrail’e satılan mallar için “Yok” demediler mi? Bu gerçeği ortaya çıkaranlara etmedik hakarette bulunmadılar mı? Tam 186 gün boyunca birbiri ardına giden gemiler İsrail’in soykırımına destek olmadı mı? Kısıtlanan ürün listesini gözden geçirin, başka söze gerek bırakmıyor.
Şimdi bozulan moralleri “şahlanacağız bu davanın kutlu insanları” diyerek yeniden toparlanma zamanı. Ki o kutlu insanlarla yürünen her seçimde partinin oyları biraz daha eriyor.
İşin özeti ne ders alınıyor ne de mesaj.
Şimdi gündemi değiştirmek gerekiyor. Yoksulluğu hangi operasyonlarla unutturacaklar ya da ahalinin giderek yükselen öfkesini nasıl yatıştıracaklar bilinmez ama her seçimin ardından can simidi yine yeni anayasa mevzusu.
Böyle bir meseleye acil de ihtiyaç var. Seçimleri unutturacağı gibi ahaliye uygulanacak ağır ekonomik yaptırımları da güya gündem ötesine atacak.
Ancak pazara, markete, bakkala gidenler için anayasayı baştan aşağı yeniden yazsalar durum değişecek gibi durmuyor.
Daha şimdiden asgariye ücretliye ara zammın olmayacağını söylüyor Çalışma Bakanı. Sayın TÜİK memur, emekli ve işçilerin temmuz ayındaki yasa gereği yapılması zorunlu artıştan “en iyi” şekilde yararlanması için kolları şimdiden sıvadığından şüphe edeniniz var mı?
Böyle krizlerin sihirli kavramları da vardır. ‘Kamuda tasarruf’ onlardan biridir. Çok şükür o da kullanıldı. Yatıştırıcıdır ama etkisi çabuk geçer, uyarayım.
Hakkında alengirli alışveriş iddiaları çıktığı için soluğu Yunanistan’da alan imparator lakaplı Fatih Terim, Galatasaray’ın başında iken söylemişti bu sözü, “Biz bitti demeden bitmez” demişti.
Şimdi en yüksek yerden en yüksek perdeden dinliyoruz.
Bazen de bittiğini gördüğünüzde çok geç olur.