Serap Durusoy
Yüksek Faiz Zorunluluğu
TÜİK tarafından geçen hafta yılın ilk enflasyon rakamı açıklandı. Birçok ülke enflasyonun artması yönünde politika uygularken ülkemiz maalesef yüksek enflasyonla mücadele etmek durumunda kalıyor. TÜFE’nin yıllık bazda yüzde 14.97 aylık bazda da yüzde 1.68, ÜFE’nin ise yıllık bazda yüzde 26.16 aylık bazda da yüzde 2.66 olduğu belirtildi. Açıklanan rakamlar beklentilerin üzerinde bir enflasyonun gerçekleştiğini gösterdi. TÜFE rakamlarına göre ana harcama grupları bazında yıllık yüzde 20,61 ile gıda ve alkolsüz içecekler 3. sırada yer aldı. Aylık bazda ise gıda da yüzde 2.53 yakın bir artış söz konusu. Her yıl ocak ayında enflasyon sepetine ilişkin yapılan düzenleme çerçevesinde bu yıl TÜİK’in hesaplamasında gıda ve alkolsüz içecekler, konut, ev eşyası, haberleşme ve sağlığın ağırlığı artırıldı. Sepetteki en yüksek pay yüzde 22.77 den yüzde 24 ‘e çıkarılarak gıdaya verildi. Kuşkusuz bu değişimde pandeminin etkisi büyük. TÜİK’in gıda sepetinde çeşitli oranlarla ağırlıklandırılmış gıda maddeleri bulunuyor. Ancak hane halkının alım gücünü, temel gıda maddelerinde (yumurta, et ve süt, balık yağ, şeker, sebze ve meyveler ) yaşanan artışların belirlediği ve dar gelirlinin harcama kaleminin büyük bir çoğunluğunun gıdadan oluştuğu göz önüne alındığında hane halkının hissettiği ve açıklanan enflasyon arasındaki fark umarım bu düzenleme ile azalır.
Açıklanan rakamlarda dikkati çeken bir diğer nokta ÜFE’de değerin daha yükselmesi ve TÜFE ile makasın genişlemesi. Buna rağmen genel olarak enflasyona ilişkin kamuoyunda manşet enflasyon, yani TÜFE daha fazla dikkat çekerken ÜFE’ye ilginin daha az olduğu görülmekte. Oysaki ÜFE hem enflasyonla mücadele de hem de reel sektörün dinamiklerini göstermesi açısından oldukça önemli. Her ne kadar ocak ayından itibaren kurlarda bir düşüş olsa da ÜFE üzerindeki etkisi daha sonraki aylarda kendini gösterecek. Çünkü kur etkisi ÜFE üzerinde gecikmeli olarak görülüyor. Bunun da nedeni, üreticilerin girdilerini daha önceki aylarda yüksek fiyatlardan almış olmaları. Yani girdilerin kurlar yüksekken alınmış olmasından dolayı kur düşüşünün etkisi hemen görülemiyor. Öte yandan ÜFE’ de emtia fiyatlarındaki artış da etkili oluyor. Metal, demir-çelik ve bakır fiyatlarındaki artışlarla birlikte, ücret artışları da maliyetleri artırıyor ve üretim fiyatlarını etkiliyor. Emtia fiyatlarındaki artışın kalıcı olması pandeminin kalıcı bir etkisi olarak görülebilir. Fakat buradaki asıl sorun, ÜFE’deki artışın TÜFE’ye yansımasının henüz görülmemiş olması. Üretici bu artışları tüketiciye yansıttığında önümüzdeki bahar döneminde TÜFE’nin daha yüksek bir düzeye çıkma ihtimali çok fazla. Bu nedenle ÜFE artışına yol açan yapısal sorunlar ve hukuk sistemi gibi dinamiklere yönelik iyileştirmeler çok büyük bir önem taşıyor.
Diğer yandan hem TÜFE hem de ÜFE bazlı enflasyon rakamının yüksek çıkması ve MB başkanının sıkı para politikasındaki ısrarlı olunacağı yönündeki açıklamaları, yabancı yatırımcılarda önümüzdeki günlerde faizlerin düşmeyeceği ve yüksek faizin uzun süre devam edeceği yönünde bir eğilim oluşturacaktır. Bu da haliyle daha çok döviz girişine neden olarak TL’ nin değerindeki artışı desteleyecek ve TL’ye güveni artıracak. Nitekim kamu bankalarının rezervlerinde önemli artış oluşmaya başladı. Ancak Türkiye’deki bireysel tasarrufların TL’ye dönmesi yani ters dolarizasyonun gerçekleşmesi çok kolay görünmüyor. Çünkü tasarruflar uzun süredir yabancı para cinsinden yapılıyor. Dolayısıyla hane halklarının dövizden TL’ ye geçmesi ve kamu bankalarının rezerv biriktirme süreci para politikasındaki mevcut sıkı duruşun sürdürülebilmesine bağlı. Ayrıca enflasyonun seyrinin yukarı yönlü risklerini azaltmak için bütünleşik politikaların uygulanması da önemli. Özellikle maliye politikası bağlamında kamunun fiyat ayarlamalarıyla ( otoyol zamları ve köprü geçişleri gibi) yardımcı olması gerekiyor. Kuşkusuz sıkı para ve maliye politikasının pandemi döneminde ekonomiyi desteklemeyi zorlaştıracağı ve yüksek faiz politikasının gelir dağılımındaki adaletsizliği artırabileceği ihtimalini de mevcut. Ancak ekonomideki pek çok sorunun öncüsü olan enflasyonla mücadelede bu duruma katlanmak bir zorunluluk haline geldi.