Aytuna Tosunoglu
Sarmaşığın ardı
Bunlar yeni sürüm.
Çatı ve sundurma arasında kalan daracık alanda doğdu hepsi. Her sene tekrarlanıyor, yaşam döngüsü. Sundurma girintisinde uçma yaşına kadar anne ve baba gözetiminde bekliyorlar. Sonra ilk uçma deneyimleri başlıyor. O noktadan sonra çetin bir yaşama savaşı içindeler. Terasın üstünü kaplayan iri yapraklı sarmaşıkların arasına gelip bu sene de yerleştiler. Minik dallara tutunarak takla atıyorlar, sıçrıyorlar, nefis sesler çıkartarak ötüyorlar bir yandan. Genç, bunlar. Önümüz kış. Bir an önce tecrübelenip değişen hava koşullarına uyumlu hale gelmeleri lazım. Çünkü bunlar göç etmiyor. Bildiğimiz serçe, hepsi.
Sözlerinin geçtiği bir dönem var. O dönem, sarmaşıkların arasında geçen dönem. Seneye yeni sürümler gelene kadar, sarmaşıklar izlerini tutuyor. Sonra döngü yeniden başlayacak. Andre Vltchek için de öyle oldu. Aidiyet duygusu olmayanlar bilir. Dünyalı olmak, bir nefes kadarında gelmiş geçmiş tüm varlıkların yurdu olmaktan başka vatan bilmemek… Onun hayatının özeti, bu.
Andre’nin dünyada gitmediği çok az yer var. Onca ülke içinde, “Bir türlü anlayamadım” dediği Türkiye’de kalmış. Hiçbir zaman emekli olmayacağını söylerken bunun teyidi gibi sayısız çalışması ve şiirleri şurada duruyor, işte. İnsanı şaşırtacak derecede yüksek merakı ve bilgisi onu batılı ülkelerin pek de ilgi alanına girmeyen ülkelere gitmeye, sosyalizm örneklerini toplamaya ve anlaşılır hale getirip batıya anlatmaya yöneltmiş.
Barış Terkoğlu yazmasaydı, haberimiz olmayacaktı. Oysa haber ilk defa karşımıza çıktığında altını daha önce verili bilgiyle dolduruvermiştik. Erişkin dünyamızın oyun malzemeleri öylece ve orada dururken tetiklendiydi. Çünkü haberin başlığı, “İstanbul’da şüpheli gazeteci ölümü” şeklindeydi. Hemen altında, “ABD’li gazeteci Karaköy’de ölü bulundu. Andre Vltchek gerçekten bir gazeteciydi ancak o kendisine savaş muhabiri denmesini tercih ediyordu. Ölmüştü, evet. İzi belli olmasın diye parmak arasına zerk edilen bir zehirle değil, çayına atılan bir zehirle de değil… Ya da yüksekten düşmeyle. Ölümünün ardında karanlık gölgeler de yok. En iyisi Terkoğlu’nun 1 Ekim 2020 tarihli Cumhuriyet gazetesinde çıkan yazısını okuyun. Kalbi solda atanlar anlayacaktır.
Sarmaşık yaprakları arasında serçenin izi…
Basit gerçekliklerden yılmayan ruhumuzu korumak için doğaya bakmaya devam. Kendiliğindenliğin gücüne sahip çıkarsak yirmi birinci yüzyılda bizim yarattığımız ve etrafımızı sarmasına izin verdiğimiz “şey”lerin hiç de kalıcı, korkunç, mantıklı ya da önemli olmadığını görürüz.