Aytuna Tosunoglu
PARANIN OLMAMA HALİ
Diyalektik bir analiz bize şunları şıp diye söyletir: Sınıf eşitsizliği, belli bir gruba adanmış fırsatların sadece paraya bel bağlamış olmasından doğar. Sonuçta güç dediğimiz şey, azınlığın elinde yoğunlaşan şeydir. Kapitalist sınıfın sosyal statüsü ile aşikâr hale gelen şeydir, kapitalizm. Irkçılık, mezhepçilik ve cinsiyetçiliğin altında yatan neden de budur.
Sosyalist demokraside para olmaz, dolayısıyla ekonomik gücün belli bir grubun elinde toplanması mümkün olmaz. Para yoksa başkalarına hükmetme motivasyonunun kendisi ortadan kalkar. Hiçbir ırk veya cinsiyet bir diğerini sömürme gücüne sahip olmaz, para yoksa. Fırsat eşitliği o zaman bir norm haline gelir. O zaman çocuklarımız, onların çocukları, despotik ayrıcalıklarını korumak ve iktidarlarını sürdürmek için küçük bir sınıf tarafından kontrol edilen bir medya ve eğitim sistemi tarafından zihinlerine yerleştirilmiş sistem propagandasına maruz kalmazlar.
Güçlü bir azınlığın iradesini çoğunluğa zorlayacak hiçbir siyasi devlet veya polis gücüne ihtiyaç yoktur. Barışın ve kolektif refahın gelişmesi için herkesin huzurla bir işte çalışıyor olması ve cömertçe ödüllendirilmesi ve bireysel ihtiyaçlarını gidermekte özgür olması bir gerekliliktir. Hiç kimse bir başkasının pahasına bir şey kazanmamalıdır, bunun yerine herkes kolektif refahı korumak için canla başla çalışmalıdır. Geldik, gidiyoruz. Bu uzamın arasını kamu yararına işler yaparak geçirmek hayata olan borcumuzdur. Sağdan da saysak, soldan da saysak dünya üzerinde sadece üç ırktanız ve iki cinsiyetiz. Daha başka “biz” yok. Kapitalizmin, iki cinsiyetten ve üç ırktan oluşan bizlerin birbiriyle savaşmasından, birbirimizle rekabetinden semirdiğini görelim, artık. Sınıfsallığın kötülüğünü ortadan kaldırmak için örgütlenmeye başlar başlamaz din dahil her konuda reform mümkün olur.
2 Eylül tarihli Evrensel Gazetesi’nde Elif Ergin’in bir yazısı yayınlandı. Yazının bir yerinde diyor ki, “Yaşadığınız çaresizlik, kaygı, umutsuzluk gibi duyguların motivasyon noktaları değişkenlik arz edebiliyor. Ama yaşamın toplamı ve temeli aynı şekilde örgütleniyor; kapitalizmin kodları ile. Benci olmayı öğütlüyor, “kendi kabuğunda” mutluluk vaadediyor, “milyonda bir şans da olsa kurtulabilirsin” diyor masallar. İnanmayın! Aldatıldık! Hem de öyle böyle değil! Masallara, ninnilere kulak vermeye devam etmek daha çok yıpratacak genç kadınları. Mücadele etmek yalnızca çok acil ve yakıcı hale gelmiş bir duruma ses çıkarmak değil; bu sistem ve krizlerinin omuzlara yıktığı tüm sosyal sonuçlara ve temellerine karşı birlikte hareket etmektir.” (Yazının tamamını okumak isteyenler gazetenin web sayfasından ulaşabilir.)
Sınıflara bölünmüş herhangi bir toplum onu oluşturan yurttaşların çoğunluğu için yine bir ekonomik ve sosyal eşitsizlik sistemi olmaya devam edecek. Özellikle kadınların kapitalizm ile eşitsizlik arasındaki bağlantıyı görmesi bir gereklilik.
Bizim vergilerimizle alınan logolu otobüslerin tepesinden kafanıza çay torbası atılmasını istiyorsanız, seçtiğiniz vekillerin kibir, bencillik ve büyüklük duyguları içinde hem paranızı hem umutlarınızı emmesine izin veriyorsanız, bazılarının sağlık hizmetlerine erişiminin sizin erişiminizden daha öncelikli olma halini dert etmiyorsanız, aramızda dolanan magandaların kimlerden cesaret aldığına, kimi örnek aldığına dair kafa patlatmıyorsanız, değişim bende başlar demiyorsanız üç kulhuvallah bir elham okuyun. Belki giderler.