Uğur Ergan
Orhan Taylan ve Ramiz Aydın
Bu hafta 2023’ün son döneminde kaybettiğimiz Türk çağdaş resminin iki önemli isminden bahsetmek istedim. İlki Orhan Taylan. 4 Kasım 2023’de 82 yaşında kaybettiğimiz Taylan, hepimizin belleğinde yer etmiş, İstanbul Taksim meydanında eski Atatürk Kültür Merkezi’ne asılan zincirlerini parçalayan işçi resminin, 1 Mayıs kutlamalarının simge afişi, dünyayı avucuna sığdırmış havaya kaldıran nasırlı ellerin ressamıydı.
Yakın çevresinden öğrendiğime göre Taylan, daha önceden planlanmış Ankara sergisi için sağlık koşulları elverdikçe aralıksız çalışmış. Sanatçının yeni ve önceden yapılmış resimlerinden oluşan sergisi 5 Ocak Cuma günü Ankara’da Taurus AVM’de Platform A’da açılacak. Bir anlamda Orhan Taylan’ı anma niteliğinde olacak ve 10 Şubat’a kadar sürecek sergide, sanatçının değişik ebatlarda çalışmalarının yanı sıra heykelleri de yer alacak.
Platform A, sergi nedeniyle bir manifesto hazırlamış. Manifestoya göre Taylan, İstanbul-Asmalımescit’teki atölyesini şöyle tanımlamış: “Hiç bir atölye başka bir sanatçının atölyesine benzemez. Her biri, otuz-kırk yılın birikimleriyle dolup taşmış, her biri benzersiz bir araştırma-deneme birikimi oluşturmuş ve ressamın bugünkü çalışmalarına ışık tutan bir yaşanmış maceralar ortamıdır. Meraklısı için, engin bir keşif serüvenidir.”
Manifestoda Taylan’ın kişiliği de şöyle anlatılmış:
“Selanik kökenli, Samsun doğumlu ve İstanbul’ludur. Ressam Seniye Fenmen’in oğlu, Robert Kolej ve Roma Güzel Sanatlar Akademisi mezunudur. Orhan Taylan’ın eserleri dünyanın ve Türkiye’nin çeşitli müzelerinde bulunmaz. Karma sergilere katılmaz. Adını, Türk resim sanatı seçkilerine katmamak için çabalayanlara aldırmaz. Yurt dışında sergi açarken, oralarda ünlenmek hevesine kapılmaz. Hapishane anıları yazmak ya da sülalesiyle böbürlenmek gibi merakları yoktur. Başka sanatçıları yargılamak anlamına gelen resim jürilerinde ve bilirkişi heyetlerinde yer almaz. Sakal bırakmaz, pipo içmez. Resimde ustalık geleneğini küçümsemez. Gravür yapmaz, heykellerini çoğaltmaz. Resim öğretmenliğinin yaratıcılığa katkısı konusunda kuşkusunu saklamaz. Resimlerin önemsenmesi için uçuk fiyatlar konması gerektiğine inanmaz. Suluboya kullanmaz. Yağlıboyasını kendi yapmayı, oğlu Ferhat’ı, edebiyatı, Macintosh’unu ve büyük atölye düzeninin keyfini bir şeylere değişmez. Akşam içkisini ihmal etmez. Solaktır. Resmini, akımlar içinde adlandırmaz. Avangardizmin, deneysel-kavramsal çalışmaların resim sanatı yerine dayatılmasının sanatseverleri yanıltabildiğine inanmaz. İnsan hakları kavramını küçümsemez. Polis devletine de, şeriat devletine de karşı
demokrasiyi savunmayı bir erdem sayar.”
BOZKIRIN FIRÇASI
Geride bıraktığımız yılın son haftasında kaybettiğimiz bir diğer isim, Türk resminin çınarlarından Prof. Dr. Ramiz Aydın oldu. Aydın, eserlerinde yaşadığı coğrafyanın insanlarından yaşam öykülerini anlatmaya önem verirdi. Kardeşi Mehmet Aydın’ın deyişiyle Ramiz Aydın, “Bozkırın fırçası, bozkırın rengi, Anadolu’nun sesiydi.” Rengiyle, temasıyla buram buram Anadolu kokardı Ramiz hocanın resimleri. Anadolu’dan insan tiplemeleri ve yöresel konular ile toplumsal sorunlar üzerine yoğunlaşmış bir sanatçıydı Ramiz Aydın. Anadolu düğün alayları çalışmalarında önemli bir yer tutar, kadın ve at neredeyse sanatçının vazgeçemediği figürlerdi. Çanakkale ve Kurtuluş Savaşlarını anlatan eserleri de, Aydın’ın tuvale yansıttığı önemli konu başlıkları arasında yer alırdı.
“Yok edilene ağıt benim resimlerimdedir” diyen Aydın, Nuri İyem ve Nedim Günsur gibi özellikle sanayileşme ile birlikte köyden kente göç konusuna ayrı bir önem vermiş sanatçıydı. Aydın, asker babasının görevi nedeniyle çocukluğunda sürekli yer değiştirmek zorunda kalmasının da “Göç” konusunu işlemesinde önemli bir etken olduğunu belirtiyordu.
NOT: Herkese sağlık, huzur ve mutluluk dolu bir yeni yıl diliyorum. 2024’ün Türkiye’de demokrasinin, insan hakları ve adalet duygusunun yükseldiği, baskıcı idare yönteminin ortadan kaybolma sürecine girdiği bir yıl olmasını temenni ediyorum.