Mœbius - I

ABD II. Dünya Savaşı’nda Nazi Almanyası ve Japonya’ya karşı savaşırken kötülerle aynı şekilde mücadele eden bu süper kahramanlar, -savaş sonrası daha da belirgin olacak- ABD hegemonyasının örtük düşünsel taşıyıcılarıdır aynı zamanda

Bu haftaki sanatçımız, genellikle resim sanatı içinde kabul edilmeyen illüstrasyon, ya da Türkçesiyle “resimleme” sanatında çok kalıcı etki bırakmış bir çizer, Jean Giraud, ya da daha bilinen takma adıyla Mœbius(1).

Jean Giraud, Fransa-Belçika’nın köklü bande dessinée geleneğinde yetişmiş bir çizer; Amerikalıların comics olarak adlandırdıkları, Türkçede “çizgi roman/resimli roman” olarak geçen bu türün kökleri çok eskilerde aslında. İsa’dan çok önce Çin ve Japonya’da elyazmalarında kenar süsü ya da açıklayıcı resim olarak kendine yer bulan resimlemeler, Batı’da ilk önce Hristiyanlıkla ilgili metinlerde yer alırken zamanla dinsel ya da dünyevi her türlü elyazmasının vazgeçilmez unsurları olagelirler. Matbaanın icadından sonra, kitaplara ahşap ve gravür kalıp baskılarıyla aktarılan resimlemelerin önü 18. yüzyılda Avrupa’da ilk gazetelerin yayınlanmaya başlamasıyla iyice açılır. Zaten bundan önce Avrupa’da sergi, konser duyurularında ve reklam amaçlı el ilanlarında resimlemeler vazgeçilmez hale gelmiştir çoktan. 1700’lerin başında Fransız Francois Boucher ve Jean-Honore Fragonard ile İngiliz William Hogarth’ın kısa resimli öyküleriyle ilk örnekleri yaratmasından sonra, hemen her gazetede kendine yer bulur çizgi öyküler. 19. Yüzyıl ortalarında haftalık ve aylık dergilerin de sahneye çıkmasıyla birlikte resimlemenin altın çağı başlar. Bu dönemde ilkörnek (prototip) fotoğraf makinaları ortaya çıkmış olsa da henüz bunların kullanımı kolay değildir; doyurucu kalitede bir fotoğraf elde etmekse daha da zordur; tüm dergiler resimlemelerle dolup taşar.

Gustave Doré, İlahi Komedya, Cennet, Kanto 31, 1855

[Resimleme bir sanat dalı mıdır sorusu sıklıkla tartışılır ve genellikle verilen yanıt, olmadığı yönündedir. Bir resim eseri, sonradan ressamı tarafından kopyaları yaratılsa da, tek örnektir; sahipliğini elinde bulunduran kişi, müze ya da vakfın oluruyla, müze ya da sergilerde görülebilir halk tarafından. Resimlemelerse çok sayıda ve genel tüketim için üretilir; poster ya da el ilanları için olsun, dergi ya da gazeteler için olsun, resimlemeler belli ve basit bir mesajı çok sayıda kişiye en doğrudan şekilde iletmek üzere tasarlanırlar ve bu yüzden çoğunlukla resimdeki derinlikten, çok katmanlılıktan yoksundur.

Tüm bunlar doğru olsa da bir yaratının sanat eseri olup olmadığının onun nasıl “tüketildiğiyle” açıklanması pek yerinde gelmiyor bana. Bu ölçüte göre Gustave Doré ya da Alfons Mucha’nın çoğu çalışmasının sanat eseri olarak kabul edilmemesi gerekir ki bu ikisinin kimi çalışmalarına kısa bir göz atmak bile bunun tersine ikna olmak için yeterlidir.]

Joe Shuster, Süpermen Sayı 1, 1938

Süpermen

20. yüzyıla doğru ABD’de günlük gazetelerde görülmeye başlanan sürmeceli(2) çizgi öykülerle birlikte, resimleme alanındaki öncülük yaşlı Avrupa’dan ABD’ye geçer. 1930’larda önce Süpermen, sonra da Batman, Wonder Woman ve Kaptan Amerika gibi süper kahramanların sahneye çıkmasıyla birlikte çizgi romanlar ilk kez gazete ve dergilerden ayrı olarak satılmaya başlar. Action Comics, National Comics (sonradan DC Comics) ve Timely Comics (sonradan Marvel Comics) önemli birer yayınevi durumuna gelir.

[Süper kahramanların, I. Dünya Savaşı sonrası ABD’nin ekonomik/askeri bir süper güç haline gelmesiyle aynı zamanlarda ortaya çıkması rastlantı değildir. ABD II. Dünya Savaşı’nda Nazi Almanyası ve Japonya’ya karşı savaşırken kötülerle aynı şekilde mücadele eden bu süper kahramanlar, -savaş sonrası daha da belirgin olacak- ABD hegemonyasının örtük düşünsel taşıyıcılarıdır aynı zamanda. Bir yanda kötülerle çarpışan süper kahramanlar; diğer yanda rakibi/düşmanı önce kötü ve şeytani olarak sunan, ardından kötülüğe karşı savaşmanın ahlaki üstünlüğüyle rakibine saldıran ABD arasındaki benzerlik açık bana göre (ABD’nin Vietnam, Körfez ya da Afganistan savaşlarını düşünün).]

Bob Kane, Batman Sayı 1, 1940

Resimlemenin çizgi romanlar, gazete ve dergiler dışındaki en verimli alanı elbette ki tanıtım ve reklamlar. O yüzden, televizyonların olmadığı bu dönemde, basılı reklamlar ve onları süsleyen resimlemelerdeki büyük patlamanın, reklam sektörünün çok gelişmiş olduğu, kapitalizmin kabesi ABD’de olması şaşırtıcı değil.

[1930’lardan başlayarak hızla gelişen fotoğrafçılık tarafından tahtı biraz sarsılsa da resimlemenin reklamlardaki rolü uzun bir dönem sürecektir.]

Hergé, Tenten Sayı 1, 1929

Avrupa

ABD’de bunlar olurken Avrupa da elbette bunun dışında kalmaz; zaten Avrupa, Albrecht Dürer’le başlayarak, İngiliz Aubrey Beardsley, William Hogarth, Arthur Rackham, John Tenniel, Walter Crane ve Fransız Gustave Doré, Jean-Baptiste-Marc-Antoine Borel, Honoré Daumier, J.J. Grandville, Alfons Mucha gibi ressam/resimlemecileriyle bu konuda köklü bir geçmişe ve kültüre sahiptir.

Avrupa’da çizgi romanlar konusunda başı çeken Belçika ve Fransa olur; özellikle, 19. yüzyıldan başlayarak gazetelerde yoğun olarak kullanılan sürmeceler sayesinde çizgi öyküyle uzun süredir tanışan Belçika’da görüyoruz ilk bande dessinée örneklerini; bunların en önemlisi de Georges Remi ya da daha bilinen takma adıyla Hergé’nin Tintin’i.

I. Dünya Savaşı sonrasında küresel egemen güç olma üstünlüğünü ABD’ye kaptıran Avrupa bir süper kahraman çıkar(a)maz; onun yerine yarattığı kahraman, gazeteci bir çocuk-adamdır, bizde Tenten adıyla bilinen Tintin. Çizerin, Katolik Le Vingtième Siècle(3) gazetesinin haftalık eki için 1929’da yarattığı dizisini, Spirou et Fantasio, Blondin et Cirage, Buck Danny, Les Schtroumpfs (bizde Şirinler), Asterix, Lucky Luke (bizde Red Kit) ve Corto Maltese gibi popüler çizgi romanlar izler.

[İlginçtir, bu iki ülkede çizgi romanlar günümüzde bile neredeyse resim sanatına yakın bir saygınlığa sahiptir.]

Jean Giraud 1938’de Paris’in bir banliyösü olan Nogent-sur-Marne’de doğduğunda çizgi romanlar çoktan popüler birer kültürel üründür.

Sonrasını haftaya anlatalım…

Jean Giraud’un bu takma adı “Möbius Şeridi”nden esinlendiği söylenir. Möbius şeridi, geometrik olarak uzunca bir şeridin bir ucunu 180 derece bükerek diğer ucuyla birleştirilmesiyle elde edilen bir yüzeydir.
Her gün yayınlanan; tefrika.
“20. Yüzyıl” anlamına gelir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Oğuz Pancar Arşivi