Oğuz Pancar
Asklepios’un Ölümü
“Ona bir isim buldun mu?” diye sorar Artemis, “aynı küçük bir domuz yavrusuna benziyor.” “Bütün insan yavruları buna benzer” diye karşılık verir Apollon, “Ona Asklepios adını vereceğim”
Zeus’un takışmadığı tanrı kalmamıştır ama içlerinden biri var ki onunla yıldızı hiç barışmamıştır, Apollon. Bunda herhalde eski Yunanlıların Doğu’dan gelebilecek tehlikelere karşı duydukları korkunun bir rolü olmalı çünkü Apollon, Olimpos tanrıları arasında en eğreti, en yabancı durandır, asıl kökeninin Mezopotamya ve Anadolu olmasından kaynaklanır. Bunun yanında Apollon’un Zeus’u tahtından etme gücüne en yakın tanrı olması da bir etkendir; Zeus her zaman bir gün Apollon’un diğer tanrıları ayartarak kendisine başkaldıracağı korkusu içindedir. Bahtsız Asklepios’un başına gelenler bu ikisi arasındaki su yüzüne çıkmayan düşmanlığın bir sonucu.
Apollon bir gün Koronis adında bir ölümlüye aşık olur; delice tutkundur bu kadına. Koronis de başlangıçta ilgisiz değildir bu aşka ancak o yaşam dolu bir kadındır, bir tanrıyla sevgili olmanın onu bu çok sevdiği yaşantısından sonsuza dek uzaklaştıracağını, kısıtlayacağını da bilir. Bu nedenle Apollon’la çok yakınlaşmaktan kaçınır.
Koronis başka erkeklerle de birlikte olmaktadır. Bu adamlar onu birkaç geceliğine sever, sonra ilgileri biter ama Koronis de bu durumdan şikayetçi değildir, kimseye bağlanmayı istemez o da.
Seyrek görüşmelerinin birinde Koronis, Apollon’dan hamile kalır. Ama bu arada başka biriyle daha tanışmıştır. Bu adam ne zeki ne de yeteneklidir, kuvvetli de değildir ve soylulukla da bir ilgisi yoktur; ama çok yakışıklıdır. Koronis bu adamla evlenir. Zavallı bir ölümlüyü Apollon’a tercih etmiştir, üstelik karnında onun çocuğunu taşırken!
Apollon’un uzun süre bundan haberi olmaz. Günlerini Koronis’le her zaman buluştukları çeşmenin başında saatlerce bekleyerek geçirmeye başlamıştır; ama ne çare, Koronis ortalarda görünmez.
Kargadan Al Haberi
Bir gün Apollon’un yanına ak bir karga gelir ve ona her şeyi anlatır. “Senden çocuk bekleyen sevgilin Koronis başka bir adamla evlendi” diye yetiştirir Apollon’a. Tanrı inanmak istemez ama ak karga devam eder, “Evet” der, “Koronis evlendi. Bu düzensiz hayattan bıktığını söylüyor.” Apollon öfkeden deliye döner. Gök gürültüsünü andıran bir sesle karganın suratına gürleyince, kuşun beyaz tüyleri korkudan kapkara kesilir. O günden bu yana kargaların tüyleri siyahtır.
Apollon’un öfkesi dinmek bilmez; bilirsiniz, bir tanrının öfkesi yabana atılır bir şey değildir. Apollon, ikiz kız kardeşi Artemis’i ziyaret ederek ona, “Koronis’i okla vurmanı istiyorum! Al canını bu aşağılık ölümlünün! Onun yüzünü bir daha görmek istemiyorum, hatta öldürmek için bile ona bakmak istemiyorum” der. Artemis, kardeşinin dileğini yerine getirir, Koronis’i tek okla öldürür. Genç kadın ölmeden önce Artemis, avcıların yaptığı gibi Koronis’in karnını deşerek bebeği çıkarır ve Apollon’a uzatır, “Onu da öldürmemi ister misin?” diye sorar sonra duygusuzca. “O senin oğlun, yani bir yarı-tanrı. Önce sana sorayım dedim.” Apollon, pembe renkli et yığınını eline alır, “Hayır” diyerek yanıt verir Artemis’e. “Ona bir isim düşündün mü?” diye sorar Artemis, “Tıpkı küçük bir domuz yavrusuna benziyor.” “Bütün insan yavruları buna benzer” diye karşılık verir Apollon, “Ona Asklepios adını vereceğim” der sonra. “Nasıl istersen” diye karşılık verir Artemis, sözlerini bitirir bitirmez de ayrı kaldığı ormanına geri dönmek için uzaklaşır.
Kısa süre sonra Apollon vicdan azabı çekmeye başlar; o ilk öfke anında Koronis’in ölümünü istediği için pişmandır ve hatasını onarmak ister. Oğlu Asklepios’u, en iyi eğitimi alması için, bilgeliği ve tıp bilgisiyle tanınan kentaur(1) Chiron’a götürür. Chiron, Jason, Akhilleus ve onun babası Peleus’a da eğitim vermiş çok ünlü bir öğretmendir. Asklepios’u yetiştirme görevini de seve seve kabul eder. “En çok neyi merak ediyorsun?” diye sorar küçük oğlana. “Görünmeyen her şey” diye karşılık verir Asklepios. “İyi bir yanıt” der Chiron, “Fakat bunu biraz açıklaman gerekiyor. Bana görünmeyen bir şey söyler misin?” “Örneğin” der Asklepios, “insanların içten nasıl göründükleri.” “Gerçekten çok iyi!” der Chiron Apollon’a dönerek; “Çok başarılı olacak, gelmiş geçmiş en iyi öğrencim olacak.”
Chiron, tüm bilim dalları arasında en çok tıbbı sever, Asklepios’u da dünyanın en iyi hekimi yapmaya karar verir. İzleyen yıllarda tüm bilgisini bu meraklı çocuğa aktarır. Asklepios çok zeki ve hevesli bir öğrencidir. Yıllar geçer, Asklepios büyük bir hekim olur. Ünü dört bir yana yayılır, büyük saygınlık kazanır. Özellikle hiçbir iyileşme umudu kalmamış insanlara yardım etmektedir. Asklepios’a gelip de derdine çare bulmayan hasta yoktur.
Tıp Tanrısı
Apollon oğluyla gurur duymaktadır. Günün birinde, tüm tanrıların Olimpos’ta bulundukları bir anda onlara bir öneri sunar, “Aramıza bir tıp tanrısı almaya ne dersiniz? İnsanlar hekimlere güveniyor ve onlara büyük saygı gösteriyorlar. Oğlum Asklepios’u ölümsüz kılarak tanrılaştırmayı öneriyorum.” Yarı kardeşi Athena bu teklife sıcak bakar, kız kardeşi Artemis de ilk onaylayanlardandır. Demirci Hephaistos da hemen ikna olur, “İnsan sonuç olarak bir makineden başka bir şey değildir” der, “tanrıların aksine makinelerin arada bir sökülüp takılmaları gerekir.”
Neredeyse tüm tanrılar Apollon’un önerisini kabul etmişken Zeus “Hayır!” diye bağırır. “Peki neden?” diye sorar Apollon babasının suratına bakmadan. “Çünkü ben hayır diyorum!” diye yanıtlar Zeus.
Apollon hışımla tanrıların sofrasından kalkarak oğlu Asklepios’un yanına gider, “Oğlum, işini yap, bilgini konuştur! Elinden gelenin en iyisini yap. Benim korumam altındasın. Her ne yaparsan yap, bil ki, daima senin arkanda olacağım.”
Asklepios hekim olarak çalışmalarını sürdürür. İnsanlara umut verir, şifa dağıtır. Bu arada evlenir ve iki oğlu olur. Onların her ikisini de hekim olarak yetiştirir Asklepios. Oğullarından biri cerrah, diğeriyse ruh hekimi olur. İkisi de başarılı birer hekim olmuşlar ve Asklepios’un yükünü de azaltmışlardır.
Asklepios’un aklını tek konu kurcalamaya başlar, insan nasıl ölümsüz kılınabilir? Hatta daha da ileri gider, ölmüş bir insan Hades’ten geri getirilebilir mi diye merak eder.
Asklepios uzun çalışmalardan sonra olanaksız görünen hedefine ulaşmayı başarır; artık nefes almayan, bedenleri soğumuş ölüleri tekrar yaşama döndürebilmektedir! Hiçbir ölümlüye nasip olmayan bir üne kavuşur kısa sürede. En uzak diyarlardan bile insanlar akın akın ona gelip karşısında diz çökmekte ve neredeyse bir tanrıymış gibi saygı göstermektedir. “Ben tanrı değilim! Ayağa kalkın!” der gelenlere. “Ben yalnızca bir hekimim. Tanrı olan babam Apollon’dur. Eğer birisine tapınmak istiyorsanız ona tapının!” İnsanlar Asklepios’un dediğini yapar, her yerde Apollon tapınakları kurulmaya başlar. Apollon en gözde tanrı olmuştur kısa sürede; babası Zeus’tan bile önemlidir insanların gözünde. Zeus’un içini inanılmaz bir kıskançlık kaplar. Olimpos’tan aşağıya baktığı zaman kulağına yalnızca Apollon’a edilen dualar ulaşmaktadır. Asklepios’u yok etmek için büyük bir istek duysa da insanların bu denli sevdiği birini hiç bahanesiz öldürmekten de kaçınır; diğer tanrıların tepkisinden ve ona karşı başkaldıracaklarından çekinmektedir.
Aradığı bahaneyi hiç beklemediği bir anda kardeşi Hades sunar. Şöyle der Zeus’a, “Doğrusunu istersen, insanların artık ölmemesi beni pek rahatsız etmiyor. Hatta ölmüş insanların Asklepios tarafından geri alınmasından bile şikayetçi değilim. Beni asıl rahatsız eden, adaletsizlik. Ya tüm insanlar ölümsüzdür ya da tümü ölümlüdür. Ya tüm insanlar Hades’e gönderilir ya da tüm insanlar Hades’ten çıkartılarak yeniden yaşama döndürülür. Hepsinin sıcak güneş altında yaşamak için yanıp tutuştuğunu biliyorum. Fakat bazılarına ayrıcalık tanınarak yaşama döndürülmesi ama başkalarına bu şansın tanınmaması, beni çok rahatsız ediyor. Eğer Asklepios sanatını bu şekilde yürütmeye devam ederse” der Hades, “o zaman krallığımın kapılarını kendi ellerimle açacağım ve ölülerin tümünü yeryüzüne salacağım. Yeryüzünde büyük bir karmaşa başlayacak, tüm insanları kıskançlık, kin, nefret ve intikam duyguları kaplayacak. Çünkü dünyada ölülerle dirilerin birlikte yaşamasına yetecek kadar yer yok!”
Hades'in söyledikleri tam da Zeus’un duymak istedikleridir. Hemen diğer tanrılara dönerek "Hades'in dediklerini duydunuz, bir şey yapmak zorundayız" der ve Apollon'a karşı çıkacak zaman bırakmadan yıldırımlarından birini savurur yeryüzüne ve Asklepios'u, hekimler hekimini oracıkta öldürür.
Ölümünden sonra Asklepios adına pek çok şifa tapınakları açılır ve bunlara Asklepion adı verilir. Bu tapınaklar uzun süre hastaların fiziksel ya da ruhsal sorunlarına şifa buldukları yerler olarak hizmet verir herkese. En ünlüleri Titan-Trika, Rodos, İstanköy, Epidauros, Atina ve Bergama’da olanlardır. Günümüze kadar ayakta kalan tek Asklepion, Bergama’da olandır; fırsatınız olursa mutlaka görün, o kadar huzurlu bir yerdir ki Asklepios’un ruhunun hala orada dolaştığına yemin edebilirsiniz.
1-Yarı at yarı insan yaratık, sentor