Eratosthenes

Mısırlılar daha çok Nil boyunca ve kıyı Akdeniz’de sefer yaptıkları için konum ölçmeye çok da gerek duymuyorlardı ama açık deniz seyri yapan Fenikeliler için durum farklıdır.

Yerküre, Londra’nın güneydoğusundaki Greenwich’ten geçtiği kabul edilen sıfırıncı boylamın doğusu yönünde 180 ve batısı yönünde 180 olmak üzere 360 boylama bölünür. En doğudaki 180. boylam Kuzey Kutbu’ndan başlayarak Rusya’nın Çukotka Yarımadası’nı kateder, Büyük Okyanus’a iner, Fiji ve Kiribati Adaları’nı keserek Güney Kutbu’na kavuşur.

Bu boylam Uluslararası Tarih Çizgisi olarak kabul edilmiştir(1); yani yeni tarihli gün ilk olarak bu boylamda başlar ve saatin ters yönünde dönen yerküre üzerinde batıya doğru hareket eder. O yüzden her yılbaşında yeni yıla ilk giren yer olarak Kiribati adı anılır televizyon kanalları ve sosyal medyada, sonra da gelecek yılbaşına kadar unutulur bu küçük ülke.

[Kiribati tek bir adanın değil, 1979’da bağımsızlığını kazanmış bir ülkenin adı; geniş bir alana yayılmış takımadalardan oluşuyor. En büyük adası Kiritimati (Christmas) adını taşıyan ülkenin yüzölçümü yalnızca 811 km2 ve toplam nüfusu 110 bin civarında.]

Greenwich

Tarih boyunca denizci uluslar farklı boylamları referans olarak almış olsalar da 19. yüzyılda ülkeler ve kıtalar arası yoğunluk kazanan deniz ticareti dünya genelinde benimsenen bir sıfırıncı boylamı gerekli kılar. 1884’te Washington’da toplanan Uluslararası Meridyen Konferansı’nda referans olarak Greenwich’ten geçen boylam kabul edilir.

Bu seçimin nedeni, Birleşik Krallık’ın dünya deniz ticaretindeki büyük ağırlığı sonucu pek çok ülkenin sıfırıncı boylam olarak zaten Greenwich’i kullanagelmekte olmasıdır. 1675’te Kral II. Charles tarafından bu küçük kasabada kurulan Kraliyet Gözlemevi’nin yıllar süren gözlemler sonucu hazırladığı, Güneş, Ay ve yıldızların konumlarına göre boylamları gösteren tablolarda zaten Greenwich referans alındığı için bu seçim doğaldır bir yerde. Ama bugün bile kimi yerlerde karşınıza, Greenwich’in seçilme nedeni olarak boylam kavramını İngilizlerin bulduğu safsatası çıkabiliyor. Oysaki boylam ve enlem kavramlarının ortaya çıkışı İsa’dan çok öncesine uzanır.

Uzak mesafeler arasında yük ve insan taşıyan en eski denizciler Mısırlılarla Fenikelilerdir. Mısırlılar daha çok Nil boyunca ve kıyı Akdeniz’de sefer yaptıkları için konum ölçmeye çok da gerek duymuyorlardı ama açık deniz seyri yapan Fenikeliler için durum farklıdır. Güney Avrupa ve Kuzey Afrika kıyılarında pek çok koloni kuran Fenikeliler, İspanya’nın Atlantik Okyanusu kıyısındaki Cádiz kentini M.Ö. 1100 gibi erken bir tarihte kurmuşlardır. Bütün Akdeniz’i katederek okyanusa açılabilen bu denizciler yalnızca kör seyirle, yani geminin hızı ve denizde geçirdiği süreyi esas alarak sefer yapmış olamaz. Fenikeli denizcilerin gündüz Güneş, geceleri de Ay ve özellikle Büyükayı-Küçükayı takımadalarının gökyüzündeki konumlarını kullanarak varış limanlarına ulaşabildikleri kesindir. Düz bir rota izlemek için güneşin konumuna göre kestirdikleri bir enlem kavramına sahip oldukları bilinse de henüz enlem ve boylam kavramlarını matematiksel bir temelde tanımlayacak bilgiden yoksun olmalılar. Bunun şerefi başka bir Akdenizliye, “Afrika’nın Atinası” olarak anılan Kirene kentinden Eratosthenes’e ait olacaktır.

Kirene

M.Ö. 276-273 yılları arasında, günümüzde Libya sınırları içinde yer alan ve M.Ö. 7. yüzyılda Santorini Adası’ndan gelen Yunanlılar tarafından kurulan Kirene kentinde doğar Eratosthenes. Babası Aglaos, Kirene kralı Magas’ın danışmanıdır. Çocukluğunda iyi bir eğitim alır; sonrasında eğitimini ilerletmek için Atina ve çeşitli Yunan adalarındaki ünlü okulları dolaşır. Kıbrıslı Zenon, Sakızlı Aristo, Pitaneli(2) Arkesilaos gibi dönemin ünlü düşünürlerinden dersler alır. Platon’un matematiksel temelleri üstüne yazdığı kitabı iki şiir kitabı izler. Bunlar dışında, Truva Savaşı’ndan itibaren meydana gelen önemli olayları yıl yıl sıraladığı Chronographia(3) adlı yapıtı bu türdeki ilk örnektir.

Yapıtları Yunan kentleri dışında kendi ülkesinde de tanınmaya başlayan Eratosthenes, M.Ö. 245’te Ptolemaios kralı III. Euergetes tarafından İskenderiye'ye, kentin ünlü kütüphanesinin başına geçmek üzere davet edilir. Antik çağın Bergama ile birlikte en önemli kütüphanesinde geçirdiği yıllar boyunca coğrafya, matematik, astronomi, felsefe ve edebiyat gibi farklı alanlarda çalışmalar yapar. Hemen her konuda sahip olduğu engin bilgisiyle haklı bir üne ve saygınlığa kavuşan Eratosthenes, halk arasında 5 dalda birden yarışan en yetenekli sporcular için kullanılan Pentathlos(4) adıyla bilinir.

Günümüzde bile kullanılan “Eratosthenes Kalburu” yöntemiyle asal sayıları saptamak için bir yöntem de geliştiren düşünürün en önemli buluşları arasında coğrafyayla ilgili olanlar yer alır, hatta “Coğrafya” sözcüğünü bile ilk kullanan odur. Eski Yunanca “geo” (dünya) ve “graphia” (yazmak) sözcüklerinin birleşiminden oluşan ve “dünyanın tasviri” anlamında kullanılan bu sözcük, Eratosthenes’in 3 ciltlik eserinin de başlığıdır. Bu eserde bilinen dünyanın oldukça detaylı bir haritası yer alır, 400’ü aşkın şehrin konumlarının gösterildiği harita en kuzey ve güneydeki kutuplara da yer vermesiyle öncekilerden ayrışır. Yerküreyi ikisi soğuk, ikisi ılıman ve biri tropik 5 iklim kuşağına ayıran bu harita ekvator çizgisini de doğru yerde göstermektedir. Haritada enlemler dışında boylamlar da yer alır ki bu kavramlarla ilk kez bu yapıtta karşılaşıyoruz. Bu olağanüstü düşünürün, zamanının ilkel ölçüm olanaklarına karşın yerkürenin çevresini, eksen eğikliğini ve -muhtemelen- Dünya’nın Güneş’e uzaklığını gerçeğe çok yakın biçimde hesaplaması her türlü övgüyü hak ediyor! Unutmayın ki onun Dünya’nın yuvarlak olduğunu bilip çevresini hesaplamasından neredeyse 18 yüzyıl sonra bile Avrupa’da dünyanın yuvarlak olup olmadığı tartışmaları sürmektedir.

1.jpg
Eratosthenes

Eratosthenes’in yerkürenin çevresini hesaplamada kullandığı yöntem dahicedir. Eratosthenes, yaz gündönümünde (21 Haziran) Syene kentinde(5) güneş ışınlarının tam dik olarak geldiğini, öğle saatlerinde dikey nesnelerin hiç gölgesinin olmadığını duymuştur birilerinden. Anlatanlar, o gün ışığın en derin kuyu tabanına bile ulaştığını söylemişlerdir.

Dünya’nın Çevresi

Eratosthenes bir 21 Haziran günü İskenderiye’de bir gnomon(6) yardımıyla yaptığı ölçümlerde güneş ışınlarının dikeyden 7.2 derecelik bir açıyla saptığını bulur. Bu açı, bir çemberin çevresi olan 360’ın tam 50’de biridir. Yani yerkürenin çevresi, İskenderiye ile Syrene arasındaki mesafenin tam 50 katı olmalıdır.

İki kent arasındaki uzaklık, o günün ölçü birimiyle 5 bin stadion(7) olarak bilinmektedir; bu şekilde gezegenimizin çevresini 50x5 bin=250 bin stadion olarak hesaplar Eratosthenes, ki bu da günümüz ölçü birimiyle 39.375 km’ye karşılık gelir; bugün çok hassas teknoloji aletleriyle ölçtüğümüz 40.075 km’ye çok yakın bir değer, görüyorsunuz.

[Aslında Dünya’nın çevresi nereden ölçtüğünüze bağlı olarak değişir biliyorsunuz. Bugünkü 40.075 km’lik değer, yatay ekvator çizgisini izleyerek yapılan ölçümün sonucudur. Hemen hemen aynı boylamda yer alan İskenderiye ile Syene’yi kullanarak yapılan ölçümse, yatay değil Kuzey-Güney doğrultusunu temel alır. Günümüz teknolojisiyle bu şekilde yapılan -dikey- ölçümlere göre yerkürenin çevresi 40.008 km’dir, yani Eratosthenes’in bulduğu sonuca daha da yakın.]

Yaklaşık M.S. 265-399 arasında yaşayan Caesarealı(8) Eusebius’un aktardığına göre, Eratosthenes Güneş ve gezegenimiz arasındaki uzaklığı da doğru hesaplamış olabilir. Eusebius’un verdiği rakamların iki türlü okunabilmesi nedeniyle iki farklı sonuca varılabilmesi nedeniyle bundan emin olamıyoruz. Eusebius’un yazdığı rakamlar hem 4,080,000 hem de 804,000,000 stadion olarak okunabilmektedir. İkinci seçenek kabul edilirse, Eratosthenes’in ölçtüğü uzaklık 149 milyon km’ye karşılık gelir. Gerçekte Güneş’ten uzaklığımızın 150 milyon km olmasına bakınca, Eratosthenes’in Güneş ve yerküre arasındaki uzaklığı doğru hesaplamış olma olasılığını daha yüksek görüyorum.

2.jpg

Julian Takvim

Eratosthenes’in ayrıca, Dünya’nın ekliptik düzlemiyle ilgili yaptığı çalışmalar sonunda, gezegenimizin Güneş çevresinde bir turu tamamlama süresini 365 gün olarak kabul eden bir takvim geliştirdiğini, ayrıca bu takvimin her 4 yılda bir 366(9) günü öngördüğünü de ekleyelim.

[Üç 365 günlük ve bir 366 günlük yılı temel alan takvimin ilk kez M.Ö. 46’da Roma İmparatoru Julius Sezar tarafından yürürlüğe konduğunu bilinir. Ancak Sezar’a bu konuda danışmanlık yapan kişinin diğer bir İskenderiyeli matematikçi ve coğrafyacı Sosigenes olduğundan pek az söz edilir. Sosigenes’in Eratosthenes’in yapıtlarını okumamış olmasını hayal edemiyorum.]

Ne yazık ki Eratosthenes’in üç ciltlik Geographika’sı günümüze ulaşamamıştır; bu eser hakkında bildiklerimizi ondan hemen sonra yaşamış Plinius, Polybius ve Strabo gibi yazarların aktardıklarından öğrenebiliyoruz. Günümüzde “coğrafya” dendiğinde daha çok başka bir İskenderiyeli, Klaudyos Batlamyus(10) akla gelse de Eratosthenes için “Coğrafya’nın Babası” deyimini kullanırsak abartmış olmayız diye düşünüyorum.

  1. Uluslararası Tarih Çizgisi genel olarak 180. boylamı izlese de, kestiği yerlerde saat-tarih bütünlüğünü sağlamak için bazı kısımlarda sağa ve sola kaydırılmıştır.
  2. Bugünkü Dikili.
  3. Kronolojiler.
  4. Bunlar koşu, disk atma, cirit atma, uzun atlama ve güreştir.
  5. Bugünkü Asuan ya da Aswan.
  6. Üstüne derece çizgileri kazınmış ve ortasına dik bir çubuk konmuş, güneş ışınlarının açısını, dolayısıyla saati ölçmeye yarayan düzenek.
  7. Değeri dönemsel olarak 150-210 metre arasında değişen uzaklık birimi.
  8. Kayseri demektir gelir ama Türkiye’deki değildir; bugünkü İsrail’de Hayfa’nın güneyinde yer alır.
  9. Günümüzde 4 yılda bir gelen 29 Şubat.
  10. M.S. 100-170 yılları arasında yaşamış İskenderiyeli bilim adamı ve düşünür. Astronomi, coğrafya, optik ve müzik kuramı konusundaki çalışmaları sonraki 15 yüzyıl boyunca tüm Akdeniz ve Avrupa’da bilime yön vermiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Oğuz Pancar Arşivi