Abdullah Biricik
MADIMAK’TAN FUTBOLA!
Yayınlanma:
Madımak’ta katledilen, diri diri yakılan aydınlarımızın 28. yılı!
Daha dün gibi, alışmadım alışamayacağım. Kabullenemiyorum. İnanamıyorum. Belki de inanmak istemiyorum. Çok eski değil çünkü!
- YY’da, ülkemizde, İç Anadolu Bölgesi’nde, Sivas’ta! Yani Nuh’a beşikler verdiğimiz coğrafyanın tam ortasında! Bir otele sıkıştırdığımız sayısız aydınımızı diri diri yaktık!
Aradan 28 sene geçti!
Hiçbir yetkili bedel ödemedi!
“Çok şükür, otel dışındaki halkımız bu yangından zarar görmemiştir!. Halktan kimsenin burnu kanamamıştır ve ölenler de çıkan yangından boğularak ölmüşlerdir. Olayı bu kadar büyütmek yanlış, bir futbol maçında da bu kadar insan ölebilirdi” diyen dönemin başbakanı Tansu Çiller de dahil!
Onun Başbakanlığı döneminde ayyuka çıkan faili meçhuller, gizli çeteleşmeler, derin devlet yapılanmaları, beyaz Toroslar da cabası!
Merak etmeyin, hiç kimse herhangi bir bedel falan ödemedi! Ne emniyet müdürü, ne vali, ne de Tansu Çiller! Yüce Divan’da falan da yargılanmadı! Aksine denize karşı bir yalıda zevküsefa sürüyor!
Yapanın yanına kâr kaldığı enteresan bir coğrafyada yaşıyoruz! Coğrafya kader midir bilemem ama coğrafyada işlenen suçlar ile ilgili herhangi bir bedel ödememenin, kaderden öte yüzleşemediğimiz bir realite olduğundan eminim.
Hatta, hata yapanların yönetemeyenlerin mükafatlandırıldığı, “ödüllendirildiği” enteresan bir topluma evrildik! Tolstoy’un “Suç ve Ceza”sını Tansu Çiller’in Madımak’ı futbol ile ilişkilendirmesi referansı ile “Suç ve Ödüllendirme” olarak ele alalım.
Beşiktaş’ı yönetemediği için “Yeter Yıldırım Demirören” tezahüratına mazhar olan Yıldırım Demirören’in yıllarca Türk futbolunu yönetmesi ve aldığı bilabedel kredi ile medya patronu olması futboldaki en somut “ödüllendirilme” örneklerinin başında geliyor. Daha sonra Yargıtay kararı ile kumpas olduğu açıklanan şike olaylarında, İbrahim Akın dışında hiçbir futbolcu, yönetici ve kulübün ceza almaması yakın zamanda şahit olduğumuz sayısız “ödüllendirilme” olaylarından bir diğeri!
Aziz Yıldırım ile birlikte Fenerbahçe tarihinin en başarısız dönemlerinde imzası olan Nihat Özdemir’in, Türkiye’nin en çok ihale alıp zenginleşenlerinden olması ve akabinde de Türk futbolunu yönetmesi yine sıcak “ödüllendirilme” örneklerinden.
A Milli Takımı küme düşüren Şenol Güneş ile Euro 2020’ye çıkılması, Euro 2020’den 0 puan ile dönmesi sonrasında bedel ödemek yerine ileriye dönük hedeflerden bahsedip Bodrum’a tatile gitmesi ve Bodrum’da insanların onunla fotoğraf çekme yarışına girmesi, bahsedilen “ödüllendirme” kültürünün futbola ve topluma nasıl hakim olduğunu gösteren sosyolojik bir olgu olarak önümüze çıkıyor! Kendisine ödenen 3,2 milyon euro ise “ödüllendirilme”nin de biraz ötesinde…
Bu liste bu şekilde uzayıp gidiyor.
Suçlu veya başarısız olmak bizlere herhangi bir bedel ödetmediği gibi bizleri “ödüllendiriyor”!
Artık Köroğlu’nu, Karayılan’ı, Meçhul Askeri, Pir Sultanı ve Bedrettin’i sevmiyoruz!
Ve ne yazık ki; artık nazlı seher sabah uykularımızı parçalayanları ve üzerimize haraç salanları seviyor, “ödüllendiriyor”uz!
İskender’i, Şah’ı ve Sultan’ı da baş tacı yapıyoruz!
Sevgilerimle…