Aytuna Tosunoglu
KIMIL VİZYONU
İnsanlığın evrensel doğruları onca acı yaşayarak, kanını heba ederek, can vererek, gözyaşı dizerek düzenlediği bir bilgi bütününü elinin tersiyle itip “Bizde içtihat var, iç hukukumuz var, İstanbul Sözleşmesi’ne gerek yok, biz biliyoruz, en çok biz biliyoruz” yollu açıklamalarda bulunmakla sahip oldukları vizyonu bir kez daha gösterdiler. Kımıl vizyonu. İnsanlığın emeğine ve geleceğine zarar vererek varlığını sürdüren kımıllar…
Bir baba, erkek arkadaşı var diye kızını öldürdüğünde bizdeki içtihat katil babanın mahkeme heyeti önünde giydiği ceket, gömlek, kravat üçlüsü ve yüzüne oturttuğu “etkin pişmanlık şeysi” ile ağır cezadan paçayı kurtarmak oluyor. İstanbul Sözleşmesi yürürlükteyse kılığa kıyafete ve yüzdeki şeye bakılmadan, cezayı ağırlaştırıcı hale getirebiliyor. Çünkü, İstanbul Sözleşmesi’ne göre o baba bu cinayeti töre cinayeti kapsamında yapmıştır ve cezası ağırdır. Birkaç yıl hapis yatıp çıkmak yoktur. Kımıl vizyonu bizdeki içtihatta ısrar etmekle takım elbise satışlarını arttırabilir, bir de yeni kadın cinayetlerinin önünü açar. İkincisi birincisi kadar önemli değildir.
İstanbul Sözleşmesi’nde kımılları rahatsız eden şu mu acaba? Eşcinsel evlilikleri bu sözleşmeyle yürürlüğe girebilir, gerçekleşebilir diye mi kendinizi, en efendi söylemle komik duruma düşürüyorsunuz? Eşcinsellere yaşam hakkı tanınması mı, sizi ürkütüyor? Hafazanallah oğlunuz ya da kızınız kendi cinslerinden biriyle evlenir, istediği gibi bir hayat kurar, yaşamı acı ve tatlı yönleriyle kucaklarlar diye mi? Üzülmeyin, kımıllar çünkü edindiğim bilgiye göre eşcinsel evlilikleri kamu güvenliğini tehlikeye sokma olarak görülüyor. Dolayısıyla, devletin hukuki işlemlerine yönelik düzenlemelerine karışamıyor, İstanbul Sözleşmesi. Hem siz daha bir kadınla bir erkeğin evlenmeden aynı evde yaşamasını, sevişmiş olup evlenmemesini ve hatta ayrılmalarını sindiremiyorsunuz. Ne diyorum, ben…
İstanbul Sözleşmesi kadınları korumaya yöneliktir. Kadınların daha özgür, kendini gerçekleştirebilen dolayısıyla mutlu yaşamalarını sağlayan bir insan hakkı uygulamasını ellerinden alamazsınız. “Kadının insan hakları” diye bir kavramı yavaş yavaş öğrenmeye başlayınız, sayın yetkili kımıllar. Siz kendiniz için bunları talep etmeyi aklınızdan bile geçirmemiş olabilirsiniz ama hazır olun, çocuklarınız ev tutarak ayrı yaşama hakkı, kendi cinselliğini yaşama hakkı, tecavüzsüz, tacizsiz, enseste maruz kalmadan yaşama hakkı, doğum kontrolünü kullanma veya kullanmama hakkı, sağlıklı yaşama hakkı, kadının bedeninin yalnızca kendine ait olması hakkı gibi konularda çoktan bilgi sahibi oldu. Belki de fazlası…
Anladığım kadarıyla İstanbul Sözleşmesi bir kişinin kararı ve imzası ile kaldırmak mümkün değil. Hal böyle olunca, birilerine güzel görünmek ve gündemi fokurdatmak için yapılan, içi boş hamlelerden biri mi, diye de düşünüyor insan. Her hal ve karda, sözleşmeyle uğraşmayın. Aksi takdirde, kocası, babası, eski kocası, erkek kardeşi, amca oğlu, nişanlısı, sözlüsü, sevgilisi, patronu tarafından öldürülmüş binlerce kadının vebali üstünüzdedir.
İstanbul Sözleşmesi bizim.
Vazgeçmiyoruz.
Göz göre göre aptal yerine konmaktan da bıktık!