Kerem Kırçuval
Kılıçdaroğlu'na git diyenler...
Daha önce yaşadığımız seçimlere benzemiyordu elbette bu seçim.
Millet İttifakı adı altında 6 siyasi partinin bir araya gelmesi, HDP’nin aday bile çıkarmadan Millet İttifakı'nın adayına açıktan destek açıklaması, yaşanan ekonomik bunalım, deprem felaketi, artık kurallaşan hukuksuzluklar, fırsat eşitsizliği karşısında sağlam, ayakları yere basan vaatler herkeste “Seçim kazanıldı” algısı oluşturdu.
Dolayısıyla seçimlerin kaybedilmesinin yarattığı hayal kırıklığı çok büyük.
Bu hayal kırıklığı sonrasında, ittifakın mimarı ve ortak adayı Bay Kemal’e gözlerin çevrilmesi, “Hesap vakti” denmesi, hatta “çekilmeye” çağrılması normal. Seçim sonuçlarının faturası elbette ödenmeli, ödenecektir.
“Seçmenin mesajı alındı, durumu değerlendiriyoruz, hatalarımızdan ders alacağız” sözleriyle meselenin soğutulacağı, üzerine yatılacağı, konunun kapatılacağı pek mümkün görünmüyor.
Bay Kemal’in sadece düşünceleriyle değil, elleriyle elektrik direklerine CHP bayrağı asanlar, köy köy gezip iftiralara yanıt verenler, ona yürekten inananlar, onunla duygudaşlığı kalben kuranlar, çocuklarının geleceği için sandıkları bekleyenler, ıslak imzalı tutanakları evlilik cüzdanı gibi koruyanlar, partinin emekçileri hiç kuşku yok ki derin hayal kırıklığı içinde ve umutsuzluk girdabında.
Onlar ki Bay Kemal’in yanında görünüp hançerleyen, iş çeviren, başarısız olması için dua eden, geleceğini, kariyerini yenilgiye göre planlayanlardan, fırsatçılardan kat be kat kıymetli.
Bu kıymetsizlere sonra geleceğim ama önce samimi olanlara, emek verip ter dökenlere değineyim.
Hakkınızdır istifaya davet etmek, hakkınızdır değişim istemek, hakkınızdır “Kaybetmekten yorulduk” diye bağırmak.
Evet olmadı.
Sizin gönlünüzün, ancak samimiyetle, neden olmadığının açık izahıyla kazanılacağı görülüyor.
Ben iyimserim. Kazanılır mı kazanılmaz mı o sizin kararınızdır. Ama sizin konuşmaya, eleştirmeye, bağırıp çağırmaya sonsuz hakkınız var.
Şimdi Brütüsler…
Sinsiler, iki yüzlüler…
Kendi çıkarları söz konusu olunca kendilerini bulundukları yere getiren liderlerine sadakatleri olmadığı gibi içlerinde en ufak millet ve vatan sevgisi bulunmayan tipler bunlar.
Kör ve ahmaklar.
Bay Kemal’i oyun dışında bırakınca önlerinin açılacağını; partiyi de, daha önemlisi memleketi de büyük siyasetleriyle kurtaracaklarını sanan zavallılar bunlar.
Bunlar hepimizin geleceğine bu iktidardan daha büyük zarar verdiler.
Peki bunda Bay Kemal’in sorumluluğu yok mu? Bal gibi var. Bay Kemal, seçim sonuçları kadar, bunlara sırtını neden döndüğünü açıklamak zorunda.
Siyasette kalan zamanını partisi, daha önemlisi ülkesi için en azından bu tipleri temizleyerek de geçirmeli.
Vitrinin camlarını silerek esaslı bayram temizliği yapılmaz. Paspaslar, halılar, koltuklar hatta ve yatak-yorgan tümüyle elden geçirilmeli ki ev mis gibi koksun.
Gelelim, ‘Git’ diyenler korosunun en utanmazlarına. Bunlar utanmaz ama sinsilere göre az da olsa delikanlı.
CHP’den kopmuş, kovulmuş, partiyle irtibatı olmayan, sabah akşam aynı kanallarda aynı nakaratlarla seçim öncesi yahut sonrası CHP ve Bay Kemal’e saldıranlar bunlar. Aralarında, partiden kovulmuş tiplerle beraber, tek özelliği babasının soy ismini taşıyan hanımefendi de var.
Bu utanmazların tarihinde tek seçim başarısı yok. Sülük gibi yapıştıkları partiyi tarihinde ilk kez barajın altında bırakma madalyonu da bunların boynuna asılı.
Tek özellikleri rahmetli Erdal İnönü’nün deyimiyle “Baykal ve arkadaş grubu” tanımlaması olan bu siyasi mevtalar, müzikten anlamadıkları için koroya alınmıyorlar. Yancılıkları değişmediğinden kenardan şarkılara eşlik etmeye çalışıyorlar.
Ayarsız, akortsuz bu grubun CHP’de milletvekillerinin, belediye başkanlarının ve hatta belediye meclis üyelerinin belirlenmesi sırasında yediği haltlar bilinmiyor mu? Öğrensek ya! Hayatları muhalefetle geçmiş, onu bile yüzlerine gözlerine bulaştırmışken bu serveti nasıl edindiler? Bir konuşuyorlar sanki dersin her biri birer Atatürk, birer İnönü, birer Ecevit. Alemi kör, milleti sersem sanıyorlar.
Bay Kemal gidecek, bunlar gelecek, CHP iktidar olacak. Çocuk inanmaz bunlara. Çocuklar akıllıdır.
Artık utanmalarını beklemek yersiz iyimserlik. Onları koca CHP’yi barajın altında bırakma madalyonu ile baş başa bırakıyorum.
Bu yazıda asla Kemal Kılıçdaroğlu kalmalı yahut gitmeli şeklinde bir düşünceyi tartışmıyorum. Düşüncemi de ortaya koymuyorum.
Bay Kemal’in önünde birkaç değil tek seçenek var. Siyasete devam edecekse, CHP Genel Başkanlığı’nı sürdürecekse kendine sormalı:
“Beni tüm kalbiyle destekleyenlerin ve milletimin kırılan umutlarını onarabilir, onları ortak geleceğimiz konusunda ikna edebilir miyim?”
Bay Kemal’in kendi dünyasında yanıt vereceği bu soru milletin de CHP’nin de kaderini belirleyecek.
Kemal Bey, akortsuz koroyu dinlemekle zaman geçirmek yerine, kendini dinlemeli her şeyden önce.
Bu satırları yazarken İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “isyan ateşi” olarak değerlendirilen sözleri düştü önüme.
İzah yahut yanıt gecikince kimsenin kimseye kızma hakkı yok dedim sessizce.