Hüseyin Tapınç
KANAL
Ülke gündemi yine alt üst; gündem arsızı ülkemizde altında zaten ezildiğimiz yoğun ve ağır konu başlıkları bir anda unutuldu ve Kanal İstanbul, Montrö Sözleşmesi derken bir anda kendimizi darbe tartışmalarının içinde buluverdik. Gazete Pencere’nin manşetten duyurduğu gibi “Bir Kaşık Suda Fırtına” koptu.
Darbe tartışmasında birinci düzeyden konunun tarafı olan aktörler (emekli askerler ve iktidar), konuya sonradan dahil olan ittifak üyeleri (MHP ve Millet İttifakı partileri) ve darbe tartışmasına kıyısından köşesinden eklemlenenler (Jandarma, Polis teşkilatı, Boğaziçi Üniversitesi, Danıştay, Yargıtay, Tapu ve Kadastro Erzincan 24. Bölge Müdürlüğü vb.) üzerine söylenecek çok şey olduğu muhakkak. Bunları bir yana bırakıp, tartışmaların göbeğinde duran ve tüm bu çalkantıya zemin yaratan Kanal İstanbul üzerine odaklanmak istiyorum.
Kanal İstanbul meselesi iktidarın toplumdan koptuğu, ayrı düştüğü projelerin başında geliyor. Hepimiz son dönemde net bir şekilde fark ediyoruz, Hükümet’in bazı tercihleri artık kamuoyu desteğinden mahrum ve bu tür tercihlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Toplum ve Hükümet arasındaki köprüler atılıyor. Bunun en önemli örneklerinden birisi İstanbul Sözleşmesi; bu sözleşme toplum tarafından desteklenirken, iktidar bir gece yarısı tek bir imza ile Sözleşme’den çıktı. Bu karar topluma rağmen alınmış bir karar olarak kayıtlara geçti. Benzer bir durum şimdi Kanal İstanbul için de geçerli.
Geçtiğimiz yılın Ocak ayında Sia Insight tarafından üç büyük ilde yaşayan seçmenler arasında yapılan bir araştırmada Kanal İstanbul projesinin bilinirlik oranının son derece yüksek olduğunu görmüştük. Metropollü seçmenler arasında projeyi destekleyenlerin oranı yüzde 42 olarak ölçülmüştü, seçmenlerin yüzde 44’ü de projeye karşı çıkıyordu. Projenin en önemli destekleyicileri 18-24 yaş grubu seçmenler ile orta ve alt sosyo-ekonomik grup mensupları olarak tespit edilmişti.
Bugün geldiğimiz noktada, Kanal İstanbul projesine karşı olan seçmenlerin oranı geçtiğimiz ay içinde yüzde 48’e yükseldi, destekleyenlerin oranı da yüzde 27’ye kadar düştü. Projenin destekleyici profilinde hemen hiçbir şey değişmezken, projeye karşı olanların profili daha da netlik kazandı. 35 yaş ve üzeri seçmenler ile orta üst ve üst sosyo-ekonomik grup mensupları Kanal İstanbul projesine karşı çıkıyor.
Araştırma sonuçlarının bize net olarak gösterdiği gibi Kanal İstanbul projesine destek veren metropollü seçmenlerin oranı ciddi bir erime içinde bulunuyor ve bu kitle artık proje ile ilgili bir çekince taşıyor. Projeye karşı olanların oranı da son bir yıl içinde dört puan yükselmiş bulunuyor.
Bu dönüşüm özellikle İstanbullu seçmenler arasında daha belirgin bir düzeyde bulunuyor. Kanal İstanbul’a karşı olan İstanbulluların oranı destekleyenlerin tam iki katı.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Montrö ve darbe tartışmalarının gölgesinde pazar günü yapmış olduğu sosyal medya paylaşımında, “Kanal İstanbul’u yapacağız. Şimdi her zamankinden daha çok inanıyoruz” diyerek Hükümet’in pozisyonunu bir kez daha netleştirdi. Bu açıklamanın sonrasında da Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan alternatifi bulunana kadar Montrö Sözleşmesi’ne ve kanal fikrine bağlılığını açıkladı. Bakalım Hükümet halkın tercihi karşısında geri adım atacak mı yoksa kanal projesi kamuoyuna rağmen gerçekleştirilmeye çalışılacak mı?