Boray Acar
İlk Geldiği Yeri Unutan İnsan Ruhunun Azgınlığı!
Yılmaz Karakoyunlu tarafından yazılan ve Varlık Vergisi’ni konu alan “Salkım Hanım’ın Taneleri” isimli bir roman vardır. Daha sonra sinemaya uyarlanmıştı da keyifle seyretmiştik. Romana göre nüfus kayıtlarından dönme olduğu anlaşılan Halit Bey (Kamuran Usluer); Aşkale’ye sürgüne gitmek üzere görkemli konağını terk ederken konağın kim tarafından satın alındığını sorar ve konağın yeni sahibinin, konağın eski hizmetlisi Durmuş (Zafer Algöz) olduğunu öğrenir (Durmuş, bu serveti cinayet işleyerek ve hırsızlık yaparak edinmiştir). Halit Bey, bavulunu taşıyan kâhyasına “İnsan ruhu ilk geldiği yerde barınamayacak kadar açgözlüdür.” der ve arabaya binerek uzaklaşır. Durmuş, köyden geldiğinde sığındığı konağın da Halit Bey’in metresi Nefise’nin de (Zuhal Olcay) yeni sahibidir artık. Durmuş, siyasi hatalar ile dejenere olan toplum ahlakının simgesidir bir yerde.
Türkiye; son bir haftadır, iktidar partisinin Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ’ın danışmanı olan Kürşat Ayvatoğlu’nun lüks bir aracın içerisinde uyuşturucu alırken sosyal medyaya düşen görüntülerini ve burundan nefes yolu ile aldığı maddenin kokain değil, pudra şekeri olduğu yönündeki ifadesini konuşuyor. Pudra şekeri, alışılagelmiş “aptal yerine koyma” girişiminden ibaretti ve herkes tarafından bıktıracak kadar da kullanıldı. Kürşat, siyasi iktidarın gücüne yaslanarak hızla zenginleşen ve zenginleştikçe azan güruhun bir üyesidir. Kürşat, hızlı zenginleşmenin getirilerini günden güne fakirleşen toplumun gözleri önünde ezmekte sakınca görmeme pervasızlığının bir örneğidir. Durmuş nasıl ki milliyetçi saikler ile toplumun naturasına yapılan müdahalenin malul mahsulü ise, Kürşat da İslami değerleri referans alarak iktidara gelen siyasi anlayışın yarattığı kültürel iklimin çirkin bir neticesidir.
Konu her yönü ile siyasidir. Dolayısıyla Süleyman Soylu gibi düşünmüyorum. Kendisinin de bu konuda samimi fikrini paylaşmadığı ortada. Her ne kadar makam odalarına girebilecek kadar yakın olsa da, konuyu genç adamın siyasetçiler ile çektirip sosyal medya hesabından paylaştığı fotoğraflar üstünden yorumlamak basite indirgemektir. Ayrıca; fotoğraf çektirmek için, gördüğü ünlünün yakasına yapışan insanların yaşadığı ülkede bunu açıklamak da son derece kolaydır. Çünkü edilgen olan, ünlü olandır. Bu fotoğrafın makam odasında çekilmiş olması da ikna olmaya teşne toplum kesimi açısından pek bir anlam ifade etmez. Soylu, siyasi iktidarın uyuşturucu ile mücadeledeki başarısına da değinmiş. Bunun da planlı bir strateji ile yapılan dezenformasyon olduğu belli. Çünkü herhangi birisinin ağzından, eleştirel olarak “Uyuşturucu ile mücadelede başarılı olunsa idi böyle olmazdı.” dendiğini de duymadım.
Siyasal İslam’ın ayırt edici özelliklerinden birisi sebebi ne olursa olsun yaşananlar karşısında insanları tevekküle davet etmektir. Bu durumda da herhangi bir bilim dalının veya ideolojinin evrensel ölçekte kabul görmüş doğrularının ve gerçeklerinin, manevi hassasiyetlerle yaşayan toplum nezdinde bir önemi kalmaz. Pandeminin de etkisi ile ağır ekonomik şartlar altında ezilen topluma Cuma hutbelerinde yoksulluğun ve açlığın bir imtihan olduğu söylenerek sabretmeleri salık veriliyor. Ayet’e atıfla “Sabredenlere müjdele!” denirken, sabretmek dışında başka bir şansı olmayanları da teskin etmek gibi bir amaç güdüldüğünü görüyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığı, kuruluş maksadının dışına çıkarak siyasi iktidarın borazanlığını yapmak yerine, siyasi iktidar çevresinde kümelenmiş olanların ahlaki çöküntüsünü ele alsa ülke için daha hayırlı bir iş yapmış olacaktır.
“İtibardan tasarruf etmemek” ile gerekçelendirilen “ihtişamlı yaşam” maalesef süfli bir Ortadoğu geleneğidir. Bu geleneği benimseyen siyasi anlayışın hâkim kıldığı görgüsüzlük de endemik olarak kendi çevresinde – geçtiğimiz hafta gördüğümüz gibi – “ruhu ilk geldiği yerde barınamayacak kadar açgözlü” insan tipleri yaratıyor. Bu hastalığa tutulmuş siyasi anlayışın özeleştiri yapmasını, kendine ve çevresine çeki düzen vermesini beklemek safdillik olsa da, bizler için toplumu bu gerçekle yüzleştirme gayreti göstermek imkânı bakidir.