Mutlu Hesapçı

Mutlu Hesapçı

“HER FESTİVALİN KENDİ KARAKTERİ OLMALI Kİ ORAYA GİTMENİN ÖZEL BİR ANLAMI OLSUN”

Ayvalık ülkemizin en güzel yerlerinden biri. İnsan ne zaman oraya gitse kendisini hep iyi hissediyor. Doğal coğrafyasına kültür ve sanata dair yapılan etkinlikler anlam katıyor. Sinema söz konusu olduğunda Ayvalık daha bir güzelleşiyor. Filmi izledikten sonra Ayvalık sokaklarında dolaşmanın tadı da bir ayrı olacaktır diye düşünüyorum. Bu anlamda Ayvalık Uluslararası Film Festivali’nin varlığı beni ayrı heyecanlandırıyor. Festival 16-21 Eylül tarihleri arasında düzenleniyor. Festivalin direktörlüğünü üstlenen Azize Tan ile festivale dair konuştuk.

Ayvalık Uluslararası Film Festivali’nin sinema festivalleri içindeki yeri ve önemi nedir?
Ayvalık Uluslararası Film Festivali Seyir Derneği tarafından ilk kez düzenlenecek. O nedenle festivaller arasındaki yerini ilerleyen zamanlarda konuşmak daha doğru olur. Ama hem Türkiye hem de uluslararası festivaller takviminde adı anılan festivaller arasında olmak için çalıştığımızı söyleyebilirim.

“Her festivalin birbirine benzemesinin de anlamsız olduğuna inanıyorum”

Festival, Cannes Film Festivali gibi bir uluslararası festivale dönüşsün istiyorum. Cannes Fransa’da küçük bir sahil beldesiyken festivalle birlikte başka bir önem kazandı. Sizin de Ayvalık ile ilgili böyle planlarınız var mı?
Cannes pek çok film festivaline ilham kaynağı oluyor. Çoğu festival buraya öykünüyor ama Cannes olabilmek için çok farklı şartların yerine gelmesi gerekiyor. Cannes, Fransa gibi sanat sinemasının kalesi sayılabilecek bir ülkede İkinci Dünya Savaşı’ndan beri hem yerel yönetimin hem de Fransız hükümetinin büyük katkısıyla düzenleniyor. Yıllar içinde sponsorların da ciddi katkısıyla büyüyen festival aynı zamanda önemli bir market. Yani Cannes’ı sadece kırmızı halı ve buraya gelen ünlülerden ibaret görmek hata olur. 75 yıllık bir geleneğe sahip büyük bir organizasyon. Ayvalık için benim hayalim Cannes’a benzemek yerine buraya özgü ama uluslararası standartlarda düzenlenen bir festival yapmak olur. Örneğin Cannes Film Festivali için 2000 kişilik bir kongre binası özel olarak inşa edilmiş. Ayvalık’ta mekân sorununu çözmemiz lazım. Her festivalin birbirine benzemesinin de anlamsız olduğuna inanıyorum. Her festivalin kendi karakteri olmalı ki oraya gitmenin özel bir anlamı olsun. Ayvalık’ı Cannes’a benzetmeye çalışmak yerine Ayvalık Film Festivali’nin uluslararası arenada da adı anılan bir festival haline gelmesi için çalışmak daha doğru. Bu da kaynak, emek ve zaman istiyor.

Festival programı ve film seçkisi

Nitekim açılış filmi de Cannes Film Festivali’nde ‘En İyi Yönetmen’ ödülü kazanan ‘Ayrılma Kararı’ filmi olacak. Programı nasıl belirlediniz ve film seçkisinden bahseder misiniz?
Park Chan-wook da festivali açmak için ideal bir seçim oldu bizim açımızdan. ‘Ayrılma Kararı’ dışında da oldukça güçlü bir uluslararası seçkimiz var. Son bir yılın merak edilen, çok konuşulan ödüllü filmlerini, yeni keşifleri ve sinema klasiklerini harmanlayan bir program yaptık. Jerzy Skolimowski, George Miller, Claire Denis, Kore-Eda Hirokazu, Dardenne kardeşler, Mia Hansen-Løve’ın en son filmlerini göstereceğiz. François Ozon’dan bu yıl Berlin Film Festivali’nin açılış filmi olarak gösterilen Peter von Kant’la birlikte filme ilham olan Fassbinder’in Petra von Kant’ın Acı Gözyaşları da programda. Güneş Sonrası, 1976, Beş Şeytan gibi gelecek vaat eden yönetmenlerin ilk filmlerine de yer veriyoruz. Medusa Deluxe de bizim programda keşfedilecek ilk filmlerden.

Ressam, fotoğrafçı, seyyah Ulrike Ottinger bu yıl 80 yaşında. Biz de bu özgün sanatçının çektiği belki de en karakteristik filmi olan Dorian Gray’in Magazin Basınındaki Portresi’ni göstereceğiz programda. Küratör Çağla İlk ile de filmden önce Ulrike Ottinger ile ilgili bir sohbet yapacağız. Anılarına bölümünde de bu yıl kaybettiğimiz Erden Kıral’dan Vicdan, Cüneyt Arkın’dan İki Başlı Dev, Peter Brook’dan Yedi Gün… Yedi Gece…, Cem Madra anısına da Cassavetes’ten Faces filmlerini göstereceğiz. Nurgül Yeşilçay da Vicdan’ın gösterimine katılacak ve birlikte Erden Kıral’ı anacağız.

Yerli seçkimiz de uzun metraj, belgesel ve kısalar olmak üzere üç bölümden oluşuyor. Tayfun Pirselimoğlu’nun Yabancı Film dalında Oscar adayı olduğu filmi Kerr, Ela ile Hilmi ve Ali, Diyalog, Çilingir Sofrası, Zuhal, Mendirek, Yaban, boyun eğmeyen bir kadın hikâyesi Suna, beni çok duygulandıran Eat Your Catfish, bu yıl çok ses getiren Aşk, Mark ve Ölüm bu filmlerden bazıları. Kısa film seçkimizi özellikle öneriyorum: Belki Bir Gün Gideriz, Lekesiz, Our Ark, Rüzgar İçinde, Sıradan Bir Gün, Stiletto, Susam göstereceğimiz kısalar.

“Cüneyt Cebenoyan sevdiğimiz bir dostumuzdu, ismini bu şekilde anıyor ve yaşatıyor olmak kaybının acısını biraz hafifletiyor”

Cüneyt Cebenoyan Çocuk ve Sinema Buluşmaları’ndan özellikle bahsedelim istiyorum. Cüneyt Bey benim de çok sevdiğim değerli bir isimdi. Onun anısına düzenlenen bu etkinlikte neler var ve Cüneyt Cebenoyan’a dair duygularınızı da almak isterim.
Cüneyt çocukların sinemayla tanışmasına önem veriyordu. Vefatının ardından eşi Ayşegül Cebenoyan, kızı Elif Cebenoyan ve dostları onun adına Cüneyt Cebenoyan Çocuk ve Sinema Buluşmaları adında bir oluşumu hayata geçirdi. Çocuklara filmler gösterip atölye çalışmalarıyla görsel okur-yazarlık kazanmalarını hedefleyen bu oluşumla işbirliği yapıyoruz biz de. 17 ve 18 Eylül’de çocuklar için Sabancı Üniversitesi Yaratıcı Teknolojiler Atölyesi’nde ücretsiz film gösterimleri ve atölye çalışmaları yapacağız. Cüneyt sevdiğimiz bir dostumuzdu, ismini bu şekilde anıyor ve yaşatıyor olmak kaybının acısını biraz hafifletiyor.


“Amacımız nitelikli filmleri bir araya getirmek”

Yılın en çok konuşulan filmlerini nasıl belirlediniz, sizi bu filmler nasıl heyecanlandırdı ve ölçütünüz ne oldu da bu filmleri programa aldınız?
Takip ettiğimiz yönetmenler var. O yıl dünya festivallerinde neler gösterilmiş, neler konuşulmuş, hangi filmler övgü toplamış takip ediyoruz. Biz de festivallere katılıyor ve bol bol film izliyoruz. Seyircilerin de merakla beklediği filmler olduğunu biliyoruz. Amacımız nitelikli filmleri bir araya getirmek.

“Ayvalık Uluslararası Film Festivali’nde gençleri desteklemeye önem veriyoruz”

Ayvalık Uluslararası Film Festivali’nin diğer festivallerden farkı tek bir ödül var ve sinemanın her alanında ya da aşamasında olan bir yapıma, kişiye bu ödül gidebilir. “Yeni Bir…” ödülü için seçici kurulu nasıl belirlediniz ve bu ödüle dair neler söylersiniz?
Festivalde bu yıl “Yeni Bir…” ödülünü vereceğiz. Ressam Levent Aygül, yazar yönetmen, oyuncu Ercan Kesal, yapımcı Nadir Öperli, oyuncu Tülin Özen ve yönetmen Aslı Özge’den oluşan jürinin ödüllendirdiği isim 16 Eylül akşamı açılış töreninde açıklanacak. Son bir yıl içinde vizyona girmiş ya da ulusal festivallerde gösterilmiş uzun metraj kurmaca filmlerden birindeki başarısıyla dikkat çeken genç bir sinemacıya Mey|Diageo katkılarıyla. 40.000TL takdim edilecek. Ayvalık Uluslararası Film Festivali’nde gençleri desteklemeye önem veriyoruz. Örneğin festival kapsamında Türkiye’nin farklı yerlerinden gelen 30 üniversite öğrencisini ağırlıyoruz ve festivali onlarla birlikte yapıyoruz. Bu ödülle de kariyerinin başındaki bir sinemacıyı teşvik etmeyi amaçlıyoruz.

Dijital platformalar sinemayı ne kadar ve nasıl etkiledi? Festivallerin eski önemi ve ağırlığı sizce kadı mı?
Pandemiyle birlikte dijital platformlar belki önümüzdeki beş yıl içinde gerçekleşeceğini öngördükleri büyümeye 4-5 ayda ulaştılar. Dijitalleşmenin film izleme alışkanlıklarımızı tamamen değiştirdiği bir gerçek ama festivallere olan ilginin azaldığını düşünmüyorum. Belki sinemalar bu durumdan daha çok etkilendiler ama son iki yılda mecburi izolasyon nedeniyle yalnızlaşan insanlar yeniden sosyalleşmek ve kendi ilgi alanlarını paylaşan insanlarla bir arada olmak istiyor. Bu ihtiyaç hiç geçmeyecek. Festivaller de bu anlamda bir fırsat. Biz de Ayvalık’ta sinemacıların, seyircilerin ve öğrencilerin rahatça bir arada olabilecekleri, sinema üzerine sohbet edebilecekleri alanlar yaratmaya çalışıyoruz. Ama festivaller de bir dönüşüm sürecinde. Birbirine benzeyen festivallerden çok, kendi kimliği olan festivallerin bu süreçte ayakta kalmalarının daha kolay olacağını düşünüyorum.

“Küçük festivaller daha insani oluyor”

Sizin için en iyi dediğiniz ‘film festivali’ hangisi?
Her zaman daha küçük ölçekli film festivallerinin film izlemek, tanışmak ve kaynaşmak için daha iyi olduğunu düşündüm. Küçük festivaller daha insani oluyor. Bir zamanlar Toronto’yu çok severdim çünkü bir yılın en iyilerinden oluşan güzel bir seçkisi ve büyüklüğüne rağmen samimi bir havası vardı. Ama son yıllarda Venedik’le rekabet içinde, Amerikan film endüstrisinin Oscar adaylarını lanse ettiği bir yere dönüştü. Prömiyer yapmak uğruna program kalitesi düştü. Polonya’daki Wroclaw Film Festivali’ni hem düzenlendiği şehir hem de alternatif programı nedeniyle çok severim. Cannes’ı ise tabii bir kenara koyuyorum çünkü hangi filmi isteseler programlarına dâhil etme güçleri var ama Cannes’da film izlemek gerçekten de çok yorucu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mutlu Hesapçı Arşivi