Haftanın ekonomi gündemine dair

Bu haftaya yoğun bir ekonomi gündemi damgasını vurdu. AB’nin yaptırım söylemi dışında ABD Temsilciler Meclisi’nin de Türkiye’ye yaptırımı öngören tasarıyı imzalaması, asgari ücrete ilişkin görüşmeler, BDDK kararı, KGF kredisi ve açıklanan işsizlik rakamları, bu haftanın gündemi en çok meşgul eden konuları oldu. Kuşkusuz her birinin olası etkileri söz konusu.
AB’nin, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki sondaj faaliyetlerini gerekçe göstererek yaptırım kararını dillendirmesine rağmen Liderler Zirvesi’nden Türkiye’ye yönelik bir karar çıkmadı ve kararın Mart 2021’de yapılacak zirveye ertelendiği açıklandı. ABD’nin de yaptırım kararı dışında AB ülkeleri ile imzaladığı anlaşmalar göz önüne alındığında Türkiye için uluslararası ilişkiler denkleminin değişmeye başladığı ve yeni politik -ekonomik ittifak arayışına girmek zorunda kalacağı söylenebilir.
Diğer yandan asgari ücret tartışmalarında sona doğru yaklaşılırken ILO’nun geçen hafta ülkelerin asgari ücretten yaptıkları vergi ve prim kesintilerine ilişkin yayınladığı raporda, Türkiye’nin 5. sırada yer aldığına yönelik tespitinin ardından asgari ücretten gelir vergisi alınmasın yönündeki görüşlerde yoğunluk kazandı. 2014 verilerine göre, Türkiye’deki kayıtlı çalışanların yüzde 40’nı oluşturan asgari ücretlinin, gelirinin yüzde 23’lük bir kısmını vergiye ödedikten sonra kalan geliriyle ancak gıda harcamalarını karşıladığı düşünüldüğünde, gıda enflasyonundan en çok etkilenen kesimin asgari ücretliler olduğu görülmektedir. Bu bağlamda, asgari ücret belirlenirken yeni dönemin iyi tanımlanması ve düşük ücretli rekabet politikasından vazgeçilerek çalışanların gelir kayıplarının göz önüne alınması önem taşımaktadır. Aslında geçen haftalarda Asgari Ücret Tespit Komisyonu görüşmeleri öncesinde Türk-İş, Hak-İş ve DİSK ortak bir açıklama yaparak, asgari ücretteki vergi yüklerine dikkat çekmişti. Açıklamada, özellikle asgari ücret kadar bir gelirin, ücretli çalışanlar için vergi dışı bırakılması yönünde tüm sosyal taraflar arasında görüş birliği oluşmasına rağmen bugüne kadar hiçbir adım atılmadığı belirtildi.


SADECE İŞLERİ DEĞİL ÜMİTLERİ DE YOK


Emek piyasasına dair bir diğer önemli gelişme de kuşkusuz perşembe günü TÜİK tarafından eylül dönemi için açıklanan işsizlik rakamları oldu. İşsizlik oranının 1.1 puanlık azalışla yüzde 12.7 seviyesinde gerçekleştiği belirtildi. Bir yıllık dönemde 15 yaş üstü çalışma çağındaki nüfus 1 milyon 159 bin artmasına rağmen TÜİK’in bu dar tanımlı işsizlik rakamındaki düşüşün, işi olmamasına rağmen iş aramadıkları için işsiz sayılmayan nüfustaki artışla gerçekleştiği görülmektedir. Aslında işsiz olduğu halde iş bulma ümidini kaybetmek, ekonomimiz için işsizlikten daha büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Rakamlarda dikkati çeken bir önemli gelişme de meslek ve teknik okul mezunlarının işsizlik oranının daha yüksek olması. Bu işsizlerin büyük bir çoğunluğunun hizmetler sektöründe çalışmasından ötürü sektörün önemli oranda bir kan kaybı yaşadığı söylenebilir. Ayrıca açıklanan işsizlik rakamının turizm ve inşaat sektörünün canlı bir dönemini oluşturan 3. çeyreğe ilişkin olduğu dikkate alındığında önümüzdeki aylara ilişkin işsizlik rakamlarına dair maalesef iyimser bir bakış sergilemek güç. Çünkü salgın nedeniyle yaşanılan kapanmalardan dolayı kazanılmış olan istihdam da kaybedilecek. Bu durumu ancak aşıya yönelik gelişmeler ve salgının seyri tersine çevirebilir.
Bu haftaya ilişkin bir diğer önemli gelişme de ABD, Japonya ve İngiltere’de art ardına teşvik paketleri açıklanırken Türkiye’de de reel sektörü rahatlatmak amacıyla ekonomideki normalleşme arayışının bir yansıması olarak BDDK kararı ve KGF kredi kararının alınması oldu. BDDK kararı ile altın ve döviz işlemlerindeki 1 günlük valör uygulaması kaldırıldı, kredi ödemelerindeki gecikmelere esneklik tanındı, gecikmeye giren kredilerin takip hesaplarına aktarılacak süresi 180 güne çıkarıldı. Ayrıca kart borçları için de bankaların ödemesiz dönem tanıyabilecekleri belirtildi. 30 Haziran 2021’e kadar bankaların kredi ödemelerindeki kötü alacakları da ertelendi. Benzeri olarak KGF’den KOBİ’lere sektör ayrımı yapmaksızın finansmana erişimini kolaylaştıracak ve istihdam seviyesini koruyacak yeni destek paketi açıklandı. Proje kapsamında bankalar tarafından KOBİ’lere yaklaşık 7,5 milyar lira tutarında kredi kullandırılmasının hedeflendiği belirtildi. KOBİ’lerin 1 yıl ödemesiz, 60 aya kadar vadeyle yararlanabileceği kredinin faizinin ise piyasa şartlarına bağlı olarak bankalar tarafından belirleneceği açıklandı.


Gerek tüm kredileri kapsayan BBDK kararına bağlı olarak gerekse de tüm sektörleri kapsayan KGF kredilerinin geri dönmeme ihtimali göz önüne alındığında bu kredilerin kur üzerinde yine baskı yaratarak enflasyonu tetikleyebileceği olasılığı düşünülmelidir. Ayrıca iş yapma iştahının olup olmadığı göz önüne alındığında kredi desteğinden öte doğrudan gelir desteğinin daha büyük bir önem taşıdığına yönelik görüşler de dillendirilmektedir. Görülen o ki önümüzdeki günlerde geleceği ipotek altına alan bu genişlemeci politikaların ve palyatif çözüm arayışlarının bir sonucu olarak bu defa borçluluğa ilişkin konuşmaya ve yazmaya başlayacağız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serap Durusoy Arşivi