Serap Durusoy
Gevşetilen Merkez Bankası Metni
MB, piyasaların merakla beklediği faiz kararını geçen hafta perşembe günü açıkladı. Naci Ağbal’ın başkanlığa getirilmesinden sonra gerçekleştirilen ilk toplantıda 475, ikinci toplantıda ise 200 baz puan olmak üzere toplamda 675 baz puan faiz artışına giderek politika faizi yüzde 10.25'ten, yüzde 17 seviyesine çekmişti. Ocak ve şubat aylarında yapılan toplantılarda ise faiz oranını değiştirmeyen Ağbal, mart, nisan ve mayıs aylarında enflasyonun yüksek çıkacağı beklentisi ve ABD’deki 10 yıllık tahvil faizlerindeki artışa bağlı olarak finansman ihtiyacı olan Türkiye’nin getiri sağlayabilmesi için önden yüklemeli olarak faiz oranını 200 baz puan artırmıştı. MB’nın bu aksiyonu, siyasi otoritenin yine reaksiyonuna neden oldu ve Ağbal görevden alındı.
Ağbal’ın görevden alınma şekli ve zamanlamasının diğerlerinden daha farklı olması nedeniyle ülke ekonomisinin, “piyasa ekonomisinden” “otoriter ekonomiye” doğru şekillendiği argümanını güçlendirdi. Ekonomi politikasının çok önemli bir ayağını oluşturan para politikası uygulayıcısı MB Başkanları’nın bu kadar sık değişimi hiç şüphe yok ki para politikasını yönetilebilir olmaktan uzaklaştırmakla kalmayıp, önünüzdeki dönemlerdeki faiz düşüşüne de gölge düşürdü. Bu olumsuz havayı ortadan kaldırabilmek için yeni başkan Kavcıoğlu göreve gelir gelmez takvimde bir revizyon ve politika değişikliği olmayacağını, enflasyonla mücadelenin birinci öncelik olduğunu açıklasa da para politikasındaki belirsizlik, güvensizliği de beraberinde getirdi.
Kavcıoğlu’nun geçen hafta açıkladığı para ve kur politika metni ve bu toplantıda verilmesi beklenen mesajlar oldukça önemliydi. Piyasaların beklentisi, Merkez Bankası'nın faiz değişikliğine gitmeyeceği yönündeydi. Nitekim pek çok ekonomik aktörün beklentisine paralel bir karar alındı. Faiz değişikliği yapılmadı ve banka, politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 19 seviyesinde sabit bıraktı.
Ancak asıl değişlik metinde oldu ve politika metni net ve açık mesajlar içermedi. Metinde sübjektif ifadelerin yer alması ve ortaya çıkan belirsizlik, sonraki süreçte daha radikal adımların atılması zorunluluğuna da zemin hazırladı. Ayrıca yukarı yönlü enflasyon risklerinin devam ettiği bir ekonomide önemli bir adımın atılmaması ve mart ayı PPK metninde yer alan “Gerekmesi durumunda ilave parasal sıkılaşma yapılacaktır” ve “sıkı para politikası duruşu kararlılıkla uzun bir müddet sürdürülecektir” ifadelerinin bu metinde yer almaması, önceki yönetimle yaklaşım farklılığını ortaya koyduğu gibi metnin sözel yönlendirme açısından da zayıf yönünü oluşturdu. Bu bağlamda sözel yönlendirmenin net ve öngörülebilir olmaması, kamuoyunca yakından takip edilen ifadelerin bu metinde yer bulmaması, aksine enflasyon beklentilerini kontrol eden cümlelerin çıkarılması ve enflasyonda yukarı yönlü risklere daha az vurgu yapılması piyasada güven kaybına yol açtı.
Metinde fiyat istikrarının temel amacı doğrultusunda MB’nin elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanmayı sürdüreceği, enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar politika faizinin, güçlü dezenflasyonist etkiyi muhafaza edecek şekilde, enflasyonun üzerinde bir düzeyde oluşturulmaya devam edileceği ifadeleri önemli bir yönlendirme olarak metne eklenmekle birlikte metnin tamamında yüksek enflasyon ortamında nasıl bir davranış sergileneceğinin net olarak açıklanmamış olması ve karmaşık cümlelerin kurulması, MB’nin bu konuda istekli olmadığı yönündeki endişeleri güçlendiriyor.
Metinde dikkati çeken bir diğer nokta ise ticari kredilerde ılımlı bir seyir gözlenirken, finansal koşullardaki sıkılaşmaya rağmen bireysel kredi büyümesinde yükseliş eğilimi görüldüğünün ifade edilmesi. Bu açıklamalar gevşetilen bir metindeki çelişkili bir söylem olarak değerlendirilebilir.
Bu bağlamda metin, her ne kadar parasal sıkılaştırma adımlarını tersine çevirmede MB’nin aceleci davranacağına ilişkin kaygıları hafifletse de metnin politika belirsizliği içermesi ve öngörü sağlayamaması dördüncü çeyrekten önce faiz indirimine gidileceği yönündeki beklentileri de güçlendiriyor. Eğer kurda bir istikrar sağlanana kadar yüksek faiz politikası takip edilmez ve enflasyon beklentilerinde kalıcı bir düşüş sağlanmadan yani sabırsız bir faiz indirimi gerçekleşir ise ekonomide kartların yeniden dağılımı söz konusu olacak ve trendin yukarı yönlü olduğu bir enflasyon ortamında gelecek bir faiz indirimi, döviz kurlarında dalga boyunu artıracağı gibi var olan dolarizasyonu ve sermaye çıkışını daha da tetikleyecektir.