Aytuna Tosunoglu
GERÇEK, EN ÇOK GERÇEK
Aslına bakarsanız niyet iyiydi. İnternetin merak eden ve soru soran insanların karmaşık meseleler hakkında daha iyi bilgi sahibi olmalarını sağlayarak bilgiyi demokratikleşmesi gerekiyordu. Bu gerçekleşti mi, emin değilim. Ancak görünen, hepimizin kapalı bilgi döngülerinde gizlenmemizi mümkün kıldığıdır. İnternetin tüm inanç ve davranış şekillerini eşit derecede geçerli göstermesi filtre yetersizliğinden… Demokratikleşmeyle uzaktan yakından ilgisi yok.
Her zaman oradan buradan tepemize değen “kanıtlar” en saçma sapan olanları bile bir “desteklenen fikir” haline gelebiliyor. Birbirinin içine geçmiş (sütlü muhallebi içinde kıyma et bulunca sevinmenin de dahil olduğu bir karmaşa) ve gerçek olanı kurgudan ayırt etmek için üzerinde anlaşmaya varılamayacak kavram öbekleri bir otorite olmak için tepişiyor. Çok kısa sürelerle hüküm sürüyorlar, silinip gidiyorlar.
Televizyondaki tartışma/haber programlarının performansı bir egemenlik yarışı halinin mayoyla podyumdan geçişi gibi. Fanatikler hala aptallık derecesinde kendinden emin, biraz akıl sahibi olanlar da durum çözümlemesinde şüphecilikten sınıfta kaldı. Oysa şüphe duymak iyi bir şeydi, biz bıraktığımızda. Şüphe doğru soru sordururdu, araştırmaya yönlendirirdi. Şimdi herkes komplo teorisyeni oldu. Böylelikle önümüze konan kıymalı etli sütlü muhallebiyi yemek zorunda hissediyoruz. “Kamuoyunda tartışılan gerçekler” dediğiniz zaman durum iyice bulanıklaşıyor.
Beklentilerimiz, onları kırma/yok etme noktasına zorlayan istatistiklere ve uzman tanıklığına emanet. Politik argüman içinde “gerçek” sadece bir kılıf: içini açınca retorik silah olup size doğrultuluyor. O zaman da “gerçeklik”le tanışıyorsunuz. Oysa, yaşamın dolaysız şartlarına yakın olmak “gerçek”tir. Hep söylerim bunu. Yerelleşme ne denli hüküm sürerse, insanlar da içtenliğin ve karşılıklı açıklığın karşına çıkan bütün dayatma, de facto yönetim engellerini yıkabilir. Yerelde gerçek, o gerçeği onaylamak için bir uzman istemez. Kamuoyu dediğimiz ve sosyal bilimler içinden heyecanla ve hoyratça kopartılıp alınan bu kavram elinde parası da olan bir uzman tarafından yine ve yeni bir gerçeklikle şekillendirilebilir. Yerelde bunlar işlemez. Gerçek herkesçe bilinen ve zaten var olandır. Üzerinde hemfikir olunması için çaba, program, çizim, uyarlama, analoji gerektirmez.
Popülist hareketler sosyal medya ile harika bir birliktelik yaşıyor. Bireyler, medya tüketimini kendi görüşleri, önyargıları, kendi gerçekleri etrafında şekillendirme konusunda artan fırsatlara sahiptir. Popülist liderler de onları teşvik etmeye hazırdır. O liderlerin danışmanları da “kanıta dayalı politika” üretme konusunda çok bilgililer. 2000’li yılların başında üniversitelerden mezun olup, taze taze bilgilerle geldiler, çünkü. Bugünkü sorunun adını koymak gerekse: Gerçeklik fazlalılığı derim. Belirli bir çalışmayı kimin finanse ettiği göz önünde tutularak ve ulaştığı kalabalığın büyüklüğüne bağlı olarak, çok fazla güvenilirlik düzeyi yüksek ve çok fazla kaynak var. Bir amacı olan uzman tasarımı sayesinde sayılar, veriler çok hızlı üretiliyor.
Gerçeğin yoğurduğu insan topluluğundan bir veri topluluğuna geçtik. Kamusal yaşamda bilginin ve sayıların kesin durumu gerçeğin kendisinin terk edildiği duygusunu daha da şiddetlendiriyor.
Gittiğimiz her yerde, durduğumuz her noktada, uyurken bile veri bırakıyoruz.
Veri dünyasında yaşamak mümkün ama gerçekler nerede? Yok! Sosyal, ekonomik ve çevresel sorunların doğası hakkında nasıl bir fikir birliğine varacağız?