Barışcan İğrek
Galatasaray nereye koşuyor?
Süper Lig Ahmet Çalık sezonunun ikinci yarısında ilk dört hafta geride kaldı.
İlk devreyi kötü geçiren bazı takımlar, ikinci yarının başında toparlanma sinyalleri veriyor. Kötü bir ilk devre geçiren bazı takımlar ise, ikinci yarının başında bu kötü performanslarını katlamış durumdalar.
Süper Lig'in ilk devresinde ortaya koydukları kötü performansı, ikinci yarıda katlayarak devam ettiren ekiplerin başında -hiç şüphesiz- Galatasaray geliyor.
Sarı kırmızılılar; yönetim kurulu üyeleri arasında yaşanan fikir ayrılıkları ve anlaşmazlıklar, teknik direktör Fatih Terim ve ekibi ile yolların ayrılması ve mevcut oyuncu grubunun sahada adeta yokları oynaması gibi olumsuzlukların etkisiyle, deyim yerindeyse kabus gibi bir sezon geçiriyor.
Haziran ayında göreve başlayan Burak Elmas ve yönetim kurulu, kendi aralarında yaratmaları gereken kenetlenmeyi bir türlü sağlayamadı. Oysa ki, üstlendikleri görev kulüp tarihinin belki de en zor görevi.
Tükenme noktasına gelmiş, devlet desteği olmasa nereye varacağı kestirilemeyen bir finansal yapı. Kişi ve kurumlara olan dağları aşan borçlar… Bütün bu zorluklara ilave olarak, mevcut kadroya zamanında ödeme yapılmasına yönelik verilen uğraş…
Tüm bu zorlukların üstesinden gelebilmek için, birbirine kenetlenmiş ve amaca odaklanmış bir yönetim kurulunun olması gerektiğine inanıyorum. Var mı? Kesinlikle yok! Asıl amacın dışında, birbirleriyle çekişmeye odaklanmış bir yönetim kurulu görüyorum.
Hal böyle olunca, başkan Burak Elmas'ın ilerleyen günlerde bir olağanüstü genel kurul kararı almasını çok güçlü ihtimal olarak görüyorum. Güven tazelemek adına böyle bir hamle yapacaklarına eminim. Mevcut yönetimde, özellikle "aidiyet duygusu" bakımından ciddi zaafiyetler bulunuyor.
Saha içine dönecek olursak…
Peş peşe alınan başarısız sonuçların ardından, uzun yıllardır takımın başında bulunan ve camia ile özdeşleşen teknik direktör Fatih Terim ile yollar ayrıldı.
Fatih Terim ile yolların ayrılmasını yerinde bir karar olarak görüyorum. Terim, gerek Galatasaray çatısı altında kazandığı kupalar, gerekse yurtdışında çalıştırdığı takımlar ile Türk futbolunun gelmiş geçmiş en iyi teknik direktörü durumunda.
Ancak son yıllarda, karşılaşmalarda sergilediği aşırı agresif tavırlar sonucu uzun süreli cezalar alıyor ve gereksiz bir şekilde takımını yalnız bırakıyordu. Bir bakıma, Galatasaray'ın başında teknik direktör var mı? yok mu? belli değildi. Bu durum, Galatasaray gibi hedefleri olan bir camiaya zarar veriyordu.
Fatih Terim'den boşalan teknik direktörlük koltuğuna İspanyol teknik adam Domenec Torrent oturdu. Bu isim, Galatasaray camiasında ve Türk spor basınının belli bir bölümünde tartışmalara konu oldu. Ki, bana göre de tartışılması gereken bir isim.
Uzun süre, dünyaca ünlü İspanyol teknik adam Pep Guardiola'nın yardımcılığını yapması elbette çok büyük bir referans ama kariyerinde dişe dokunur hiçbir başarısı yok.
Böylesine riskli bir proje, gelecek sezonun başında gerçekleşseydi daha sağlıklı olurdu. Bana göre, bu sezon Okan Buruk, Bülent Korkmaz gibi camiayı ve Türk futbolunu bilen isimlerden biriyle tamamlanmalıydı. Zira puan cetvelinde bulunulan konum, maceracı projeler yerine gerçekçi stratejileri gerektiriyor!
Sahada mücadele eden oyuncu grubunda ise gözle görülür bir kalite eksikliği mevcut. Skor dezavantajına düştükleri zaman oyunu çevirecek isim yok.
Sezon başı takıma katılan isimlerden, Cicaldau ve Berkan Kutlu dışında belirli bir potansiyele sahip oyuncu gözüme çarpmıyor.
Mevcut kadroda, Galatasaray formasının ağırlığına yakışır şekilde mücadele eden ve belirli bir kalite düzeyine sahip olan tek isim, 2020 yılında Galatasaray'a transfer olan, 23 yaşındaki Kerem Aktürkoğlu… Hızlı ve oyun aklı olan, hücumlara dinamizm kazandıran hırslı bir oyuncu. Mevcut performansının üzerine eklemeler yapabilirse, kendisini yakın zamanda Avrupa'da izlememiz işten bile değil.
Peki, bu kadar olumsuz parametrenin bir arada toplandığı Galatasaray'ı nasıl bir sezon sonu bekliyor?
Bazı televizyon kanallarında, yaşanılan kötü gidiş nedeniyle, sezon sonunda Galatasaray'ın küme düşme ihtimali üzerine yorumlar yapılıyor. Bu yorumlara asla katılmıyorum.
Bu düşüncemin elbette birkaç nedeni var. Türkiye'de, diğer Avrupa ülkelerinden çok farklı bir futbol iklimi olduğundan, "Doğmamış çocuğa don biçmemek" adına, şimdilik uzatmak istemiyorum.
Sezon sonuna kadar, bu inişli çıkışlı performansın devam edeceğini düşünüyorum ve bu süreçte, yaz transfer dönemi için son derece doğru bir planlama yapılarak, gelecek sezona daha sağlıklı bir şekilde girilmesi gerektiğine inanıyorum.