Futbol dünyasındaki aktörler arasında, güvensizliğin egemen olduğu açıkça görülüyor. Her kulüp, kendine göre komplo teorileri geliştiriyor ve bu teoriler, kısa zamanda taraftarlar arasında değer bulup, husumetlere yol açıyor.
Güvensizliğin merkezinde Futbol Federasyonu yer alıyor. Kulüpler yıl içinde yaptıkları açıklamalarda, hep Futbol Federasyonu’nun kararlarını eleştirdiler. Bununla ilgili yüzlerce örnek sıralamak mümkün. Futbol Federasyonu son iki hafta, üzerindeki baskıyı azaltmak için maçları aynı saatte başlatmak zorunda kaldı. Birbirlerine ve özellikle de futbol federasyonuna güvenmeyen kulüplerin maçlarını aynı saatte oynaması kararı, maalesef en çok bizim ülkemizde görülen bir karar.
Kulüplerin sezon içindeki maç sonu demeçlerine bakınca, güvenilmeyen klasmanında ikinci sırada hakemler ve hakem atamalarını yapanlar bulunuyor. Kulüpler hakem atamalarına, oyuncular hakemlere güvenmiyor.
Örneğin; Samsunspor’un play-off oynayacak olan takımının Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam, hafta içinde yaptığı açıklamada, “kirlenmiş futbol düzeninde temiz kalmak, şampiyonluktan çok daha önemli” diyebiliyor, süper lige çıkan rakiplerine gönderme yapabiliyor.
Böylesine çelişkiler içinde, elbette her şeyi bilen teknik adamlarımızın olması da dikkat çekici. Örneğin Fatih Terim, son haftadan önce rakipleri Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın yenileceğini biliyor ve bu kalbinden gelen sesi oyuncuları ile paylaştığını ifade ediyor. Sonrasında, iç sesi gerçek oluyor.
Fenerbahçe çalıştırıcısı Emre Belözoğlu, Ankaragücü’nü son saniye golü ile yenerken, bu galibiyeti taraftarların duaları ile elde ettiklerini maç sonunda TV ekranlarında söylüyor ama bir hafta sonra Sivasspor maçında niye yenildiklerini açıklayamıyor, “kabahat bende” diyor. Galibiyet, her Müslümanın her zaman ettiği dua ile geliyorsa, herkes Emre Belözoğlu’ndaki kabahatin ne olduğunu elbette merak ediyor.