Kerem Kırçuval
“Filistinli anne çocuğunu iki kez taşır”
Gördüğüm o karikatür değil, karikatürün altında yazanlardı beni dehşete düşüren bir kez daha.
İki pencereliydi karikatür, ilk pencerede doğum yapması yaklaşmış Filistinli bir kadını görüyoruz, eli karnında… İkinci penceredeyse tabutta çocuk ve aynı anne tabutun bir sapını tutmuş alnı dik yürüyor.
İki pencerenin altına şöyle yazmıştı adına bir türlü ulaşamadığım karikatürist, özrümü lütfen kabul etsin:
“Filistin’de bir anne çocuğunu iki kez taşır…”
Bir cümle insanı bu kadar ezip geçer mi?
Nazilerin insanlıktan çıkmalarını, soykırımını, vicdansızlıklarını, insanlığın tükenişini ellerinde tuttukları sinema sektörünün yarattığı filmlerle öğrendik. O filmler bile yetmedi Musevilerin yaşadığı Hitler’in zulmünü anlatmaya.
Peki ya bugün? Tümden ortadan kaldırılmak istenenlerin torunları, çocukları bir milleti dünyanın gözü önünde, canlı yayında silmek istiyor.
Yaralıların, kimsesizlerin, aralıksız devam eden bombalardan kaçanların sığındığı hastanenin vurulması ne demek? Kim bunu nasıl izah edebilir?
Dünya utanç verici sınav veriyor. Aslında her savaşta yaşanıyor bu insanlık adına utanç. Ama bu kez kelimeler kifayetsiz kalıyor. Daha bir gün önce bomba yağdırılan Gazze'deki El-Ehli Baptist Hastanesi’nin bahçesinde çocukların, masumların oyunları ekrana geliyordu. “Her şeye rağmen Gazze’de hayata devam ediyor” denilerek.
Küçücük alana sıkıştırılmış insanlar, hayattan, umuttan, barıştan uzaklaştırılmış, adı ‘Bay Güvenlik’ olan sersemin iki dudağı arasında ne zaman ve nasıl geleceği belli olmayan ölümü bekliyor.
Örgütleri var dünyanın sözde kurumları. İki dünya savaşı yaşadıktan sonra acılarına yeni acılar eklememek için kurulan bu dünya birliktelikleri. Neredeler?
Devlet terör örgütünden daha acımasız olabilir mi? İki dünya savaşının ardından hukuk yazdılar, sözleşmelere imza attılar. “En acımasız halde dahi, meşru müdafaa da buna dahil, hastaneler, okullar, mabedler bombalanamaz” demediler mi?
Gittiği her yere adına özgürlük diyerek, barış diyerek, demokrasi diyerek ölüm getiren sözde süper gücü arkasına alan İsrail, yeni mi savaş suçu işliyor? Elbette hayır. Ama bu işlediği savaş suçlarının da çok ötesinde.
Ve en önemlisi bu suça herkes ortak. Kimse geriye çekilmesin. Herkes ortak ve ortak olmaya devam ediyor. Kimse İsrail’in uyguladığı teröre aynıyla karşılık verilmesini ne istiyor ne bekliyor? Üstüne üstlük katliamlarına gerekçe yaratılmasından, hatta bu gerekçeleri yaratanların bu devlet ile ortak hareket edip etmediğinden şüphe ediliyor. Zira devletler ve coğrafyalar tarihi bu ihanet sayfalarıyla dolu.
Ama ve peki ortada somut bu katliam karşısındaki sessizlik.
İnsanlığın öldüğü anlardır, masumların, çocukların, kadınların, yaralıların, yaşlıların bombayla öldürülmesi. Din kitaplarında yazmaz mı, peygamberler söylemez mi, ‘bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş sayılır’ diye…
İsrail, masumları öldürmeye devam ediyor, kendisi kadar sersem gücü de arkasına aldığından belli ki öldürmeye devam edecek.
İşte bizim büyük yalnızlığımız burada başlamıyor mu?
Yukarıda Rusya? Çok mu farklı? Batı’nın oyuncağı haline gelmiş Ukrayna… Sıranın kendisine gelmesini bekleyen İran ve Çin…
Medeniyet dedikleri bu mu? İstiklal şairimizin dediği gibi tek dişi kalmış canavar mı, yoksa dişlerini mazlumların ölümleriyle güçlendirmiş neobarbarlar mı?
Bir annenin doğurduğu evladını iki kez taşıyacağını bilerek sevmesi, hayatta kalan çocuğun intikam hisleriyle büyümesi hangi insanlığa sığar ve bu insanlık ne kadar yaşar?