Serap Durusoy
Fed’in Para Politikası Nasıl Şekillenecek?
Geçen hafta Fed Başkanı Powell’ın ABD Senatosu Bankacılık Komitesi’ndeki yaptığı yarı yıllık para politikası sunumu merakla bekleniyordu. Aslında Fed tutanaklarında enflasyon yüzde 2’ye doğru devamlı düşüş patikasına girene kadar kısıtlayıcı politikanın sürdürüleceği ve mali koşulların gevşetilmesinin daha sıkı para politikası gerektirebileceği vurgulanmıştı. Ancak Powell komitede yaptığı açıklamada ekonominin gücünün zirve faiz oranının önceden tahmin edilenden daha yüksek olacağını belirtti. Son verilerin beklenenden güçlü gelmesine bağlı olarak arz - talep dengesizliğinin altını çizen Powell iş gücü piyasasının katılığına işaret etti. Ayrıca çekirdek enflasyonun umulduğu kadar hızlı düşmemesi nedeni ile daha gidecek çok yol olduğunu ve fiyat istikrarından çok uzak olunduğu değerlendirmesini yaptı. Aslında Powell önceki konuşmalarında da ileriki dönemde izlenecek faiz politikasına karar verirken tarım dışı istihdam ve enflasyon verisinin, bakılacak en önemli iki veri olduğunu belirtmişti. Nitekim Fed’in agresif faiz artışlarına rağmen cuma günü şubat ayına ilişkin açıklanan tarım dışı istihdam verisinin ne denli güçlü kaldığı görüldü. 311 bin net tarım dışı istihdamla 225 bin olan beklentinin üzerinde bir istihdam artışı gerçekleşti. Bu veriye karşın işsizlik oranı ise yüzde 3,6 ile beklentilerin üstünde oldu. ABD’ de 10 aydır tarım dışı istihdam verisinin yüksek gelmesi faiz artışlarının hızlı olacağı ve yılın ikinci yarısından itibaren aşağı ineceği yönündeki görüşleri de zayıflattı. Faiz artışlarına bir süre daha devam edileceği ve faizin daha uzun bir süre bu yüksek seviyelerde kalacağı yönündeki görüşleri güçlendirdi.
Fakat geçen hafta sonu ABD’de peş peşe Silvergate Capital, Signature Bank ve Silicon Valley Bank (SVB) iflas etmesi üzerine Fed’in para politikasına ilişkin nasıl bir yol izleyeceği karmaşık bir hal aldı.
Peki bu bankalar neden iflas etti? Silvergate Capital ve Signature Bank’ın batış nedeni kripto para piyasası ile ilişkili iken SVB’nin batış nedeni daha farklı. SVB teknoloji şirketlerini fonlayan bir banka. Bu şirketler pandemiyle birlikte uzaktan eğitim ve uzaktan çalışmanın yaygınlaşmasına bağlı olarak yüksek karlar elde ettiler. Bu karlar risksiz yatırım aracı olarak görülen hazine tahvillerine yatırım yapılmasına neden oldu. Ancak hem faiz oranlarındaki artış hem de pandeminin bitmesinin ardından teknoloji şirketlerinin yatırım iştahı azaldı. FED’in enflasyonla mücadele etmek için geçen yıldan beri kademeli olmayan agresif bir faiz artırımı politikası uygulamasıyla birlikte SVB müşterisi teknoloji şirketleri için kaynak yaratmak maliyetli hale gelince şirketler SVB’ ye yatırılan mevcut fonlarını kullanmak zorunda kaldılar ve likidite ihtiyaçlarını karşılamak için para çekmeye başladılar. Yaşanılan panik havası nedeniyle girişim sermayesi yatırımcılarının şirketlere paralarını bankadan çekmelerini tavsiye etmesi sonrası bankanın vadeli piyasasında kayıpların sürmesiyle işlemler askıya alındı ve fon açığı ile karşı karşıya kalan SVB perşembe günü yaptığı açıklamada bu açığı kapatmak için 2 milyar doların üzerinde hisse senedi satacağını duyurdu. Ancak pek çok banka gibi SVB’nin de müşterilerin mevduatlarını kullanarak tahvil satın alması ve tahvillerin değerinin yükselen faiz oranlarıyla birlikte düşmesi üzerine 2 milyar doların üzerinde sermaye artırımına gideceğini duyurmasının ardından hisselerinde sert düşüş (yüzde 60) yaşanması bankanın iflasına neden oldu. Bu durum Federal Mevduat Sigorta Kurumu’nun Kaliforniya Finansal Koruma ve İnovasyon Departmanı (FDIC) tarafından sigortalı mevduatları korumak için bankaya kayyum atamasını gerektirdi. Kuşkusuz bu sorun bankalar da hissesi olanların da mağduriyetini artırdı. Ancak mevduat sahiplerinin diğer bankalara hücum etmesini engellemek ve 2008’deki gibi domino etkisinin yaşanmasına mani olmak amacıyla sadece müşterileri korumak için mevduat garantisi verildi. Nitekim Yellen da yaptığı açıklamada da bankaları ve hissedarlarını değil mevduat sahiplerini koruyacaklarını ve bir kurtarma paketi yapmayacaklarını belirtti.
Öte yandan banka iflaslarına bağlı olarak ABD’nin resesyona girme ihtimalinin güçlenmesi ve bu hafta salı günü açıklanan enflasyon rakamları Fed politikasına yönelik senaryoların değişmesine yol açtı. Aslında 3 senaryo oluştu. İlk senaryo Nomura Securities ekonomistleri gibi Fed’in 25 baz puan indirime gideceği ve bilanço daraltmaya son vereceği. İkinci senaryo JP Morgan’ın da dile getirdiği FED’in 25 baz puan faiz artırmaya devam edeceği. Üçüncü senaryo ise Wells Fargo ve Goldman Sachs’ın banka iflaslarının ekonomik görünüme büyük ölçüde belirsizlik kattığı ve 22 Marttaki toplantıda faiz artırım döngüsünde beklemeye geçebileceği yönünde.
ABD Çalışma Bakanlığı verilerine göre şubat ayında yıllık enflasyon yüzde 6,4’ten yüzde 6’ya geriledi. Ancak çekirdek enflasyonun yıllık bazda yüzde 5,6’dan yüzde 5,5’e gerilemesine rağmen aylık yüzde 0,4’ten yüzde 0,5’e yükselmesi Fed’i faiz kararı açısından zorlayacak gibi duruyor. Bu veri bağlamında bana göre Fed mart ayında faiz artışından vazgeçmeyecek. Çünkü böyle bir adım Fed’in panik olduğu kanaatini artırdığı gibi Fed’e güveni de zedeleyecektir.
Görüldüğü üzere ABD’deki banka iflasları, bankaların enflasyonun çok altında yüzde 8-9 faizle devlet tahvili almaya zorlandığı Türkiye için aslında önemli bir örnek olay. Her ne kadar ülkemizde karar alıcılar için Fed’in faiz artışı kararının ne denli hatalı olduğunu dillendirilen bir ortam oluşsa da yaşanılan bu iflaslarda ABD’deki bankaların risk yönetimini iyi yapmamaları, vade uyumsuzluğu, bankaların sermaye yeterlilikleri sorunları ve piyasaların Fed’in bu kadar net olmasına rağmen kendilerini hazırlamamasının da etkili olduğu göz ardı edilmemeli.