Boray Acar
Fatih Terim’in hikâyesi…
Nasıl adlandıracağımı bilemedim. Netflix’te yayınlanan “Terim” isimli dizi, belgesel değil. Bir belgeselden beklenen; her şeyi tarafsız bir dille, olanca açıklığıyla ve konu atlamadan aktarmasıdır. Bu dört bölümlük serinin tamamen övgü üstüne kurulduğunu ve başarısızlıkların bile “obje” dışında saikler ile gerekçelendirilerek kusursuz bir imaj, bir efsane yaratılmaya çalışıldığını görüyoruz. Filmin sonundaki “Hikâye henüz bitmedi!” mesajı hakkındaki yorumu yazının sonuna bırakalım.
Politik iradenin; kültür, sanat, spor gibi alanları, boşluk bırakmadan etkisi altına almaya çalıştığı, toplumun ilgi duyduğu her köşeye imza atma gayreti içerisinde olduğu bir dönemin, “yerli ve milli” çıktılarından birisidir Fatih Terim. Türkiye tarihinde görülmemiş bir başarının altına imza atan takımın teknik amiri olarak ismini ölümsüz kılmayı başarmış olması, onu evrensel bir değere dönüştürememiştir. Dünya ölçeğinde Türkiyeli, Türkiye ölçeğinde de Galatasaraylı olmaktan öteye gidememiş, daima “mahallesinin abisi” olma konforunu tercih etmiştir. Kısa süren İtalya macerası esnasında yaşananlar ve sonrasında yazılıp çizilenler, tercihindeki haklılığının göstergesidir. Kolektif çabanın içinde bir birey olan Terim’in motivasyonu, tüm başarıların kendi hanesine kaydedilmesi üstünedir.
Yeni bir dönem başlıyordur artık. “Zeki, çevik ve ahlaklı” meslek erbabı paradigmasının yerini, “pragmatist yeni imaj” almıştır. Başarıya giden yolda politika ve medya başta olmak üzere tüm enstrümanları kullanmak mubahtır. Kitleleri peşinden sürükleyen futbolu; saha içinde çirkinleşerek, saha dışında da bir iletişimin nesnesi hâline getirerek oynatmak ve sonuca gitmek bu döneme özgüdür. Terim de bu kültürün önemli temsilcilerinden birisidir.
Derin ilişkiler ağının içinde adı geçen şaibeli ve güçlü politik figürler ile olan yakın ilişkisi, güce olan ihtiyacının bir sonucudur. Mangal gibi yüreğinin koru olan bu güç sayesinde; salt muarızları ile değil, zayıf ve eksik hissettiği geçmişi ile de hesaplaşacaktır. Terim’in milli takımdan atılmasına sebep olan ve kendince nedenlerle meşrulaştırmaya ve masum göstermeye çalıştığı “kebapçı vakıası”, bu gücün saha dışına taşmasının somutlaştığı bir olay olmasının yanında, “topluma örnek olması gereken insan” ethosunu da çöpe atar. Başarının evrenselliği, “başaran”ın yerel ve lümpen aidiyetlerinden vazgeçmeyen bir külhanbeyi olarak kalmasına mani değildir(!) Üstelik kendisi bundan rahatsızlık duymamakta, bilakis bununla övünmektedir.
Her külhanbeyi gibi koruyucu ve kollayıcıdır. Gece kulüplerine giden futbolcularını takip eder, hesaplarını öder ve onlara görünmeden de mekândan ayrılır. Bu denli kusursuz bir yönetici, hatta ağabey veya baba profili; bazı öğrencilerinin idmanlardan ve maçlardan sonra Fethullah’ın salyalı çaylarını içip pis çoraplarını koklamaya gitmelerini nasıl karşıladı, bilinmez. Takımın içinden neredeyse bir örgüt çıktı.
Yeni Türkiye’nin yönetici iradesi ile ne kadar da benzeşiyorlar. İsmi ve imajı her şeyin önünde, teflon kaportalı, hırslı, kural tanımayan ve alametifarikası öfke olan yönetici profili… Derin bir kriz sonrasında, doğru planlanmış bir sürecin üstüne oturan bir politik figür. Derwal, Piontek gibi önemli futbol adamlarının mirasına oturan bir futbol adamı. Şans, daima yanlarında… Damadının da söylediği gibi, “Tavlada bile tam saha baskıyı bırakmayan, yenilgiyi kabul etmeyen” Terim; -satranç değil- iyi bir tavla oyuncusu.
Nereden nereye geldik… Türkiye’yi yönetenlerin muhayyilelerindeki sosyal formu hayata geçirdikleri bir ilçemiz var, Başakşehir. Bu ilçenin bir de futbol takımı var. Mazisi olmayan, geleneği olmayan, taraftarı olmayan bir takımı kendi cenahlarından yöneticiler atayarak ve para dökerek şampiyon yaptılar. Futbolun politize olduğu ve saha dışında da oynanmaya başlandığı dönemin ürünü bu güzide(!) kulübümüzün güzel stadının adı da adeta bir dönemi anlatıyor; Fatih Terim Stadyumu… Yatırımı kendisine yapan, yılların birikimini kendi ikbali için tüketen ve her şeyden evvel parayı önceleyen bir anlayış sayesinde, adını daha evvel duymadığımız bir ülkenin takımına yenilecek duruma getirildik… Ülkenin futbolu da, siyasetine benzetildi. Ne siyasette rasyonalite kaldı geriye, ne futbolda stil, ne teknik, ne taktik, ne de etik. Hocamızın da dediği gibi, bundan sonra “Bam! Bam! Bam!…”
Fatih Terim’in, serinin sonundaki “Hikâye daha bitmedi” mesajı, muhtemelen başkanlığa hazırlandığına işaret ediyor. Biz ülke olarak bir yanlış yaptık, hâlimiz malum; sevgili okur. Umarım Galatasaray camiası, kadim ve entelektüel geleneğine bu yanlışı yapmaz…