Serap Durusoy
Ekonominin Dinamikleri Bozulurken
Kış mevsiminde olmamıza rağmen yaşamakta olduğumuz bahar havasına ilave olarak ekonomide ve siyasette de sıcak bir iklim hakim. Her alanda yaşanmakta olan bu yalancı baharın olası sonuçlarını tahmin etmek zor değil.
Nitekim model olduğu söylemiyle her fırsatta yatırım, büyüme, istihdam ve ihracat odaklılığa yapılan vurgu ve bu yolda enflasyon pahasına tek haneye indirilen politika faizinin ne yazık ki makro veriler üzerindeki etkisi hiç de beklendiği gibi olmadı. Rekabetçi kur politikası ile cari fazla yaratma söylemi başarı sağlamadı ve ödenen bedel de gün geçtikçe ağırlaşıyor. Buna rağmen Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Nebati milli gelirin büyük kısmının artık, faize değil yatırıma harcandığı ve Türkiye’nin borçla ve faizle değil, yatırımla ve üretimle büyüdüğü değerlendirmesini yaptı. Benzeri olarak Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Varank 579 milyar liralık yatırımın önünü açtıklarını dile getirdi.
Oysaki Türkiye 2023’e yüksek dış ticaret açığı, yüksek cari açık, yüksek enflasyon ve düşük büyüme ile girdi. Nitekim TÜİK’in kasım ayına ilişkin sanayi üretim verisine göre pandemi sürecinden bu yana ilk kez yıllık bazda bir önceki yılın aynı dönemine göre 1,3 daralma yaşandığı görüldü. Sanayi üretiminin öncü göstergesi olan PMI’ın 9 aydır 50 eşik değerinin altında kalması da aslında bu daralmanın bir göstergesi idi. Ancak dün İSO’nun ocak ayına ilişkin açıkladığı PMI verisinin 50,1’e yükseldiği belirtildi. Böylece PMI’daki 10 aylık daralma döneminin sona erdiği ve Türk imalat sektörünün yakında büyümeye geri dönebileceği yönündeki beklentileri güçlendirdi.
Diğer yandan salı günü Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) dış ticaret verilerini açıkladı. Aralık ayında dış ticaret açığı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 42 artarak 6,83 milyar dolardan, 9,7 milyar dolara yükseldiği görüldü. 2022 yılının tamamında ise dış ticaret açığının yüzde 137 artarak 46,2 milyar dolardan, 109,5 milyar dolara yükseldiği belirtildi. Yani yıllık bazda rekor bir açık kaydedildi. İhracatın aralıkta bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 3 artarak 22,9 milyar dolar, ithalatın ise yüzde 12,2 artarak 32,6 milyar dolar olarak gerçekleştiği belirtildi. Zaten ihracat iklim endeksi değerinin de aralıkta 48,5 değerinde gelmesi Türk imalatçılarının ihracat koşullarındaki yavaşlamanın sürdüğü sinyalini vermişti.
Yarın da merakla beklenen ocak ayı enflasyon rakamı açıklanacak. Baz etkisinin devreye girmesi ile aralık ayında beklendiği gibi yıllık enflasyon yüzde 64,27 olarak belirtilmişti. Bir önceki yılın aynı ayına göre artışın en yüksek olduğu ana grubun yüzde 79,83 ile konut tarafında olduğu ve bunu 77,87 ile gıda fiyatlarının izlediği belirtilmişti. 144 temel başlıktan 24 temel başlığın endeksinde düşüş, 9 temel başlıkta değişim olmadığı ve 111 temel başlıkta ise artış olduğu belirtilmişti. Kuşkusuz burada gıda ve konut fiyatları özel bir anlam taşıyor. Zira her ikisi de hane halkının harcama kalemi içerisinde önemli bir pay oluşturuyor.
FAO’nun 9 aydır küresel gıda fiyatlarında azalış olduğu yönünde değerlendirmesine rağmen Türkiye’nin gıda enflasyonunda OECD ülkeleri arasında birinci sırada olması endişe verici. Tarımsal girdi fiyat endeksinin Kasım 2022’de yıllık bazda yüzde 12,49 olarak açıklanması önümüzdeki aylarda gıda enflasyonun boyutunu ortaya koymak açısından önem taşıyor. Konut fiyatlarını etkileyen inşaat maliyet endeksinin ise 2022 yılı kasım ayında bir önceki aya göre yüzde 1,17, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 103,47 artması da tehlikeyi ortaya koyuyor. Ayrıca dün açıklanan İTO’nun verilerine göre ocak ayında tüketici fiyatlarının aylık yüzde 5,94, yıllık ise yüzde 79,68 arttığı belirtildi.
Hal böyle iken Türk-İş tarafından hazırlanan ‘Açlık ve Yoksulluk Sınırı’ araştırmasına göre de Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin “gıda için” yapması gereken asgari harcama tutarındaki artışın bir önceki aya göre yüzde 9,02 oranında gerçekleştiği görüldü. Son on iki ay itibariyle değişim oranının yüzde 108,57 olduğu belirtildi. Araştırmaya göre dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 8 bin 864 liraya çıktı. Gıda harcaması ile giyim, konut, kira, elektrik, su, yakıt, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı yani yoksulluk sınırı 28 bin 874 lira olarak belirlendi.
Görüldüğü üzere yatırım ortamı iyileştirilmeden politika faizini düşürerek yatırım artışının olacağı yönündeki beklenti ekonominin dinamiklerini olumsuz yönde etkiledi. Buna rağmen enflasyonu resesyondan daha öncelikli bir sorun olarak gören küresel merkez bankalarından ayrışan Türkiye modeli verilen siyasi mesajlardan da görülüyor ki seçimlere kadar devam edecek. Nitekim salı günü MB’den Cumhurbaşkanı’na gönderilen mektupta liralaşma stratejisinin tüm unsurlarıyla devam edeceği belirtildi. Bu bağlamda umudumuz ECB’de. Çünkü faiz artışlarında sona doğru yaklaşan Fed’i geriden takip eden ECB’nin artışa devam etmesi, Euronun değerlenmesine bağlı olarak ihracatımızın artmasını sağlayacak. Ancak Avrupa’da borç sorunu olan ülkeler de var. Bu nedenle ECB’nin faiz artışlarını sürdürmesi Fed kadar kolay değil. Dün Eurostat, Euro Bölgesi ocak ayı enflasyonunun yüzde 8,5 olduğunu açıkladı. Verilere göre, Euro Bölgesi’nde her ne kadar enflasyon art arda üç ay düşüş gösterse de enerji sorunu çözülmeden enflasyonun yüzde 2 olan hedefe inmesi de zor görünüyor.