Serap Durusoy
Düşük Faiz Döngüsü
Geçen ay faiz kararı öncesi kaleme aldığım yazımda “Heyecansız Bekleyiş” başlığını kullanmıştım. Liralaşma yönünde atılan adımlar ve makro ihtiyati tedbirler dışında baz etkisine bağlı olarak enflasyonun düşeceği inancı ile politika faizinde (bir hafta vadeli repo ihale faiz oranında) indirime devam edileceğine ilişkin heyecansız bir beklentinin söz konusu olduğunu belirtmiştim. Bugün de Kasım ayı politika faizi kararı gelecek. Fakat aynı heyecansız bekleyiş yine devam ediyor.
Aralık 2021’den itibaren sabit tutulan ve Ağustos ile Eylül aylarında 100 baz puan düşürülen politika faizi Ekim ayında 150 baz puan düşürülerek yüzde 12’den yüzde 10,5’e indirilmesine karar verildi. Karara ilişkin yapılan basın duyurusunda “…..Ülkeler arasında farklılaşan iktisadi görünüme bağlı olarak gelişmiş ülke merkez bankalarının para politikası adım ve iletişimlerinde ayrışma artarak devam etmektedir……Enflasyonda gözlenen yükselişte; jeopolitik gelişmelerin yol açtığı enerji maliyeti artışlarının gecikmeli ve dolaylı etkileri, ekonomik temellerden uzak fiyatlama oluşumlarının etkileri, küresel enerji, gıda ve tarımsal emtia fiyatlarındaki artışların oluşturduğu güçlü negatif arz şokları etkili olmaya devam etmektedir. Kurul, sürdürülebilir fiyat istikrarı ve finansal istikrarın güçlendirilmesi için atılan ve kararlılıkla uygulanan adımlarla birlikte küresel barış ortamının yeniden tesis edilmesiyle dezenflasyonist sürecin başlayacağını öngörmektedir. Azalan dış talebin toplam talep koşulları ve üretim üzerindeki etkileri yakından izlenmektedir. Küresel büyümeye yönelik belirsizliklerin ve jeopolitik risklerin daha da arttığı bir dönemde sanayi üretiminde yakalanan ivmenin ve istihdamdaki artış trendinin sürdürülmesi açısından finansal koşulların destekleyici olması kritik önem arz etmektedir. Bu çerçevede Kurul, politika faizinin 150 baz puan düşürülmesine karar vermiştir. Kurul, takip eden toplantıda da benzer bir adım atıldıktan sonra faiz indirim döngüsünün sona erdirilmesini gündeme almıştır” açıklaması yapılmıştı. Ayrıca her basın açılamasında yer alan “TCMB, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar elindeki tüm araçları liralaşma stratejisi çerçevesinde kararlılıkla kullanmaya devam edecektir” şeklindeki değerlendirmesine metin de yine yer verilmişti.
27 Ekim 2022’de yayımlanan ve 26 maddeden oluşan Para Politikası Kurulu Toplantı Özeti’nde ise 16 madde halinde enflasyondaki gelişmeler ve enflasyonu etkileyen unsurlara yer verilmişti. Jeopolitik risklerin dünya genelinde iktisadi faaliyet üzerindeki zayıflatıcı etkisinin artarak sürdüğü küresel enerji, gıda ve tarımsal emtia fiyatlarındaki artışların oluşturduğu güçlü negatif arz şoklarının etkili olmaya devam ettiği vurgusu yapılmıştı. 10 madde ile de para politikasına yer verilmişti.
Aslında model değişikliğine gidilmesinin ardından politika faizinde yapılan indirimlerle birlikte her ay TCMB’den gelen açıklamaların birbirine çok yakın bir içeriğe sahip olduğu gözlemlenmekte. Bu bağlamda bugünkü toplantıda da aynı söylemlerle devam edilmesi ve önceki metinlerde gördüğümüz ifadelerin yer alması ihtimali oldukça yüksek. Özellikle enflasyonunun baz etkisi ile azalacağı, kredi, teminat ve likidite politikası adımlarının para politikası aktarım mekanizmasının etkinliğinin güçlendirilmesi için kullanılmaya devam edileceği, uzun vadeli sabit getirili ve Türk lirası varlıklara talebin yükselerek getiri eğrisinin parasal aktarımın etkinliği yönündeki seyrinin yakından izleneceği ve makro ihtiyati tedbirlerin sürdürüleceği yönündeki açıklamalar bunlardan bir kısmını oluşturacak.
Piyasaların beklentisi bugünkü toplantıda politika faizinin 150 baz puan düşürülerek yüzde 9 seviyesine indirilmesi yönünde. Kararın böyle olması durumunda, Türkiye’de politika faizi Ağustos 2020’den bu yana ilk kez tek haneye inecek ve dört ay içerisinde 500 baz puan indirim gerçekleşmiş olacak. Ekonomik karardan öte siyasi bir karar şekline dönüşen politika faizine yönelik olarak siyasi otoritenin faizin yeni yıla kadar tek haneye ineceği yönündeki ısrarı elbette ki iş dünyasının da tepkilerine neden oluyor. Özellikle politika faizi ile piyasa faizi arasındaki makasın genişlemesi ve aktarım mekanizmasındaki kopuş bu tepkilerde etkili. Zira MB politika faizini indiriyor görünmesine rağmen kredi faizlerini sıkılaştıran bir politika izliyor. Ayrıca düşük faizli kredi her sektör için de söz konusu değil. Bu nedenle büyük işletmelerin kredi bulması güçleşiyor ve işletmelerin kendi varlıklarını kullanmaları isteniyor. Ayrıca TL’ye yönelimi artırmaya ilişkin getirilen düzenlemeler ve değişiklikler, reel kesimin uyum sağlamasını zorlaştırıyor ve tüm piyasa aktörlerinin de uyumunu güçleştiriyor. Nitekim TOBB verilerine göre 2022’nin ilk 10 ayında, 2021’in ilk 10 ayına göre kapanan şirket sayısında %55,9’luk bir artış olduğu görülmekte.
Öte yandan küresel aktörlerden de eleştiriler geliyor. Geçen hafta Uluslararası Kredi Derecelendirme kuruluşu Fitch Türkiye ekonomisine ilişkin düzenlediği web tabanlı seminerde (webinar) Türkiye’de enflasyonun hızlı şekilde gerilemeyeceğini ve büyümenin yavaşlayacağını öngördü. Ayrıca Fitch bu hafta Türkiye’nin kredi notunu ‘B’ görünümünü ise ‘negatif’ olarak teyit etti ve yaptığı açıklamada “Türkiye’nin ‘B’ notu, zayıf dış finansmanı, giderek artan müdahaleci ve geleneksel olmayan politikalar nedeniyle artan ekonomik bozulmaların” etkili olduğunu vurguladı.
Hal böyle iken ülkemizde makro ekonomik verilerdeki (cari açık, bütçe açığı, dış ticaret haddi, işsizlik, ve enflasyondaki) hızlı bozulmaya rağmen seçime kadar fiyat kontrollerindeki farklı uygulamalarla (zincir marketlere getirilecek yeni yaptırımlarla) enflasyonun önlenmeye çalışılacağı ve tek haneli politika faizinde ısrara devam edileceği artık herkes tarafından bilinen bir gerçeklik.