Yaşar Seyman
Dünyanın geldiği nokta!
Savaşlar izleyenleri bile usandırdı…
“Yurtta barış, dünyada barış…” Mustafa Kemal Atatürk’ün evrensel bir söylemidir. Öyle anlamlı bir söylem ki insanların huzurlu, özgür, savaşı unutmuş barış içinde yaşayan bir yaşam söylemi. Her güzel söylem gibi bunun da yaşam bulması için uğraş vermek gerekiyor. Ne yazık ki emperyalist güçlerin yayılma, sömürme, kâr hırsı için insanların yurtlarına çökme, kendi huzurları için acımadan doğayı, insanı tüm yaşamı sonlandırmak için elinden geleni yapıyorlar.
Yaşadığımız dünya iletişim devriminin kolaylaştırıcı olmasına karşın dayanılmaz savaş görüntülerini adeta bir film gibi dünyaya izlettiriyorlar. Özellikle yaşadığımız çağda Ortadoğu ve etrafımızdaki komşu ülkelerdeki savaşlar uzun yıllardır bizi terk etmedi, etmiyor, etmeyecek!
Nâzım Hikmet’in dediği gibi:
“Savaş, korku ve sefaletten başka bir şey veremez. Yakar, yıkar, öldürür, yok eder.”
O yıkıntıları izliyoruz!
2021’de Afganistan’da Taliban yönetiminden kaçmak isteyenlerin uçağın kanatlarına tutunup havalanan uçaktan yere çakılmalarını bütün dünya izlemekle kalmadı bir de onların tişörtlerini basıp o insanların çaresizliğinden nemalandılar.
2021’de Afganistan’da iktidara gelen Taliban hükümetinin ilk işi daha doğrusu Taliban zihniyeti, kadınları iş yaşamından ve toplumsal hayattan uzaklaştırmak, eve kapanmasını sağlamak, kız çocuklarının okula gitmesini engellemek oldu. Afganistan kadınları sanatta, edebiyatta dünyada ses vermeye başlamışlardı ki artık o sesler kesildi. Afganistanlı kadınlar dünyadan kopmuş durumdalar, bu yaşamın sonu nereye gidecek bilinmiyor.
Adı ne olursa olsun terör örgütleri gittikleri her yerde çağdaşlık, uygarlık, tarih, sanat adına hiçbir güzellik bırakmıyorlar. Pakistan’da yapılanları biliyoruz. Pakistan’ın çağdaş yüzü, Müslüman ülkelerin ve Pakistan’ın ilk kadın başbakanı Benazir Bhutto’yu, terör örgütü El Kaide, 27 Aralık 2007 tarihinde Rawalpindi’de bir mitingde öldürerek aslında Pakistan’ı da öldürdü. Pakistanlı eğitim gönüllüsü, aktivist “Kız çocuklarının okumasını savunan” Malala Yusufzay’ı, Taliban vurdu, ölüm dönen Malala, ‘Nobel Barış Ödülü’nü aldı. Bu ödülün ona düşen parasal miktarının bir bölümünü de Filistin hayır kurumlarına bağışladı.
Pakistan terörle mücadelesini hala sürdürüyor.
Ukrayna - Rusya Savaşı. O savaşı izlerken metrolarda doğum yapan kadınlar, sevdiklerinin dönüşünü bekleyen kadınlar ve çocukları… Bir kez daha yaşayarak gördük ki savaşların en çok vurduğu; kadınlar ve çocuklar. Bütün dünyanın gözü önünde savaşların yükünü kadınlar ve çocuklar çekiyorlar.
Filistin ve Gazze’de yaşananlar dünyanın en büyük soykırımı, bu soykırım dünyanın gözü önünde yaşandı ve yaşanıyor.
Suriye şu an, dünyanın en karmaşık en acılı ülkelerinden!
Suriye’de nasıl bir yönetim olacağı belli değil orada birçok halk yaşıyor… ‘O halklara bakış ne olacak? Kadınların durumu ne olacak?’ diye düşünürken; geçici hükümetin Adalet Bakanı, şeriat hükümlerinin uygulanacağını söyledi. İlk uygulamaları, kadınların haklarını ellerinden almak oldu.
İletişim devriminin olduğu bir dünyada hala kadın, erkek ayrımı, kadının bilmem kaçıncı sınıf varlık olduğunu savunan, kadınları baskılamanın bir ülkeyi aydınlığa çıkaramayacağını görmekten uzak, önyargılı bu yönetimler nasıl olacak… İnanın çok kaygılıyım.
Hiçbir savaş, bağımsızlık mücadelesi veren savaşlar kadar anlamlı değil. Kaldı ki artık bağımsızlık mücadelesi veren savaşların bile bizim bildiğimiz ulusal kurtuluş savaşlarına benzemediğini ne yazık ki görmekteyiz. Barış içinde insanların yaşam özlemi olsa da onu yaşama dönüştürmek insanlığın elinde…
Bu kin, bu hırs, bu öfke insan yapımı kuşkusuz… Bunu da ancak ve sadece barışsever dünya insanları durdurabilir…