Aytuna Tosunoglu

Aytuna Tosunoglu

Cevaplar için sorular

Siyasi nedenlerle hapsedilmiş olan birinin gecenin bir vakti hapishane kapısından elinde bir torba eşyasıyla dışarıya salınması… Kendisini özlemle bekleyen yakınlarına sarılması… Bu anı canlı gösteren televizyon kanalını zaplama imkânımız… Ve bir başka televizyon kanalında bir grup şöhret budalasının savurduğu, “Ama canım onlar da terör örgütüyle aralarına mesafe koysunlar” cümlesinin kulağımızda yer ettiği korozyon… Demek istedikleri mesafeyi tarif biçimleri, “özel halk otobüsü” tamlamasındaki oksimoron durum…
Kafa karışıklığına neden olacak bir şey yok. Politik olanla toplumsal olanı birbirinden ayırabilmek imkânsız bir hale geldi. Buralarda dolanmayınız. Çünkü ikisinin arasına girmiş ve yapışmış olan ekonomik gösterge de dahil olmak üzere hepsi beraber çöktü. Siz sağ, ben selamet. Geçtiğimiz iki yüz yıl içinde gerçekleşti bu toplumsal, politik penetrasyon. Meydana gelen “şey” politikanın bir eğlenceye de dönüşmesiyle tam seyirlik oldu. Tartışma programlarındaki eğlence mekanizmalarının egemenliğini görmezden gelebilir misiniz? Ben gelemiyorum. İzlediğinizde aklınızda kalan bir şey oluyor mu, örneğin? Anında tüketimin sindirimi de “anında” oluyor ve atılıyor. Moderatörü, konuşmacıları, yapımcıları sergileyecekleri oyunda önceden düzenlenmiş bir plot, bir plan, bir gündem takip ediyorlar. Eğlence sektörünün ara ara içinde olan ve oyun kuranlardan biri olarak diyorum ki, yandaş medyadaki politik tartışma programlarının hepsi siz hiçbir şeyin farkına varmayın diye tasarlanmış. Kanal kanal dolaşan birkaç “yıldız” sayesinde eğleniyorsunuz, işte. Sakın ola ülkenin gerçek durumu hakkında bir fikir geliştirmeyin oralardan.
Yandaş medyada boy gösteren politikacıların, kendine analizci diyenlerin, gazeteci olduğunu iddia edenlerin, moderatörlüğü sığlaştıranların neredeyse tamamı Makyavelcidir. Eğlenmenizi sağlayan onlardaki edepsizliktir. Baudrillard’ın pek güzel ortaya koyduğu gibi, “(…) Bu edepsizlik politikanın bir araç olarak kullanımında değil, amaçlarındaki patavatsızlıktadır.”
Bugün birebir şahit olduğumuz şey, politikanın, ekonominin, toplumsalın yani üçünün birlikte çöküşü… Gerçeklikle hiçbir ilgisi olmayan strateji ve (Baudrillard’dan ödünç alarak) göstergeler oyunu birbiri üzerine katlanarak yok oluyor. O zaman bizlere yerinde sorular sorup onların cevaplarını aramak düşüyor. Soru bir. Selahattin Demirtaş hapsedilmeseydi iyimser enerjisiyle şu ana kadar ne yapmış olurdu? Soru iki. Demirtaş’ın ortalıkta olmaması hangi tarafların işine gelmektedir? Soru üç. Kıdem tazminatını ödemeyi zamana yayma, yayarak eritme planları kimin çıkarı içindir? Soru dört. İstanbul Anlaşması’nı görmezden gelerek hareket etmek kimin işine yaramaktadır ve hangi sebeple? Soru beş. Pandemide şeffaf iletişim içinde olmamak kim ya da kimlerin çıkarı içindir? Soru altı. Bazı çevreler bir obje için üç yüz bin Türk lirası ödeyebilirken bizim neden paramız yok?
Yukarıda yer alan altı sorunun cevabını sizler için, karışık olarak ve tekli cümleler halinde sıralıyorum. Hangi soruya karşılık gelir, siz bulun… Şeffaf iletişim için sahada organize olmak gerekli, biz beceremiyoruz üstelik para yok, ayrıca ekonominin devamı için insanların sokaklarda olup, harcama yapması lazım ki vergi toplayalım. Kadına, kadın olduğu için ayrımcılık yapılmasını (da) engelleyen bu anlaşmayı imzaladığımız için pişmanız o yüzden kadük bırakmaya çalışıyoruz. Çok şeyler yapardı, Türkiyeli bir parti olma yolunda dürüst politikalar geliştirirdi, lafı dolaştırmadan konuşurdu, neyin ne olduğu anlaşılırdı, e bizim buna ihtiyacımız yok. Sermayenin çıkarını gözetmek işçi haklarını gözetmekten daha değerlidir. Bizim ve onların işine gelmektedir, yoksa terörle arasına mesafe koysun cümlesini kuramazdık. Obje hediye de olabilir, paranızın olmaması sizin sorununuzdur, serbest piyasa ekonomisi var sonuçta.
Benzer soruların sorulduğu, direkt cevapların alındığı medya programlarını sosyal medyada periyodik olarak izleyebilirsiniz.
Toplumsal olalım, kitle olup anonimleşmeyelim. Yoksa adımızı onlar koyar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aytuna Tosunoglu Arşivi

Narin

28 Eylül 2024 Cumartesi 10:45