Aytuna Tosunoglu
BANA NE, GELEN UĞRAŞSIN
Anlamamız mümkün değil.
Dürtülerin bütün davranışları güdüledikleri düşünce…
Önceki kiracının evden çıkarken söküp götürdüğü lavabonun bıraktığı boş ve hoyrat alan. Duvar kağıdının ucundan asılıp yere doğru bir açıyla yırtılması. Dolap kapaklarının sökülmesi, menteşeleri boşuna aramayın. Giden, gelene düşmanlık ederek gidiyor. Neden yapar ki bunu? Zarar vererek gitmek… İlkellik değilse nedir? İlkel düşünce toplumun gerçeği algılama biçiminde kökleşmiş bir faktör ve bunu görmezden gelemiyorum, tabi ki.
Mikro anlamda bir örnekti, giden kiracının gelene ettikleri… Bir de koca koca adamların yönettiği grupların kasabalardan, şehirlerden çekilirken su sistemlerine, su kuyularına hayvan ölüsü, kanalizasyon pisliği atmaları diye bir şey var, tarih boyunca. Temiz su kuyularının zehirlenmesi hastalık veya ölüme yol açsın diye yapıldı. Afrika’da hala oluyor. Aklınız alıyor mu… Sonra, pırıl pırıl başak tarlalarının ateşe verilmesi, buğday depolarının patlatılması, kuzu sürülerinin makineli tüfekle taranması. Giden, gelen hayrını görmesin diye, hepsi. Bağımsızlık mala mülke tercih edilmez, elbet. Yakıp giden de yerine gelen de kendi iktidar politikalarının iflah olmaz savunucusudur.
Bir de makam terk edilirken verilen zarar var. İktidar grupları çekilirken temiz su kuyularına hayvan ölüsü atmak kadar kötü ve şiddet içeren davranış sergilerler. O güne kadar oturduğu koltuğun, maun masanın, arkasındaki camdan gördüğü manzaranın tamamı bir iktidar vurgusudur. İktidarının elden gitmesi, masanın, koltuğun, manzaranın barındırdığı “büyüklük” ve “ben”in de yok olması olarak algılanır. Gücü olan makam odasını terk ederken odayı soyar, soğana çevirir. Kim bilir ulusal hazineye kayıtlı kaç yağlıboya tablo, çeşm-i bülbül, hat sanatı kimlerin evinde arz-ı endam edecek… Kim bilir kaç bilgisayar kartı sökülecek, birilerinin evinde bir çekmecede yatacak… Kaç excel dosyası, kaç word dosyası tamir olmaz şekilde sanal kuyulara atılacak, zehirlenecek? “Bana ne, gelen uğraşsın” düşüncesi de şiddet dürtüsünden kaynaklanır. Muktedirler ve çevresindekiler aşure mizanseninde arkada duran lavabo musluğuna kadar söküp götürecektir. Siz bu metaforun içine dünyaları sokunuz.
İnsan ne kadar ilkelse, davranış da o kadar içgüdüsel olur. İnsan ne kadar gelişmişse öğrenme için o kadar geniş olanak var.
Sabahtan beri engel olamıyorum: Kulaklarımda bir melodi, dilimde sözleri.
Beni yak, kendini yak, her şeyi yak…
Olsun. Hayat hep yeniden başlar. Yaparız. Eskisinden daha iyi yaparız. Geçtiğimiz yetmiş yılda neyin ne olduğunu öğrenemeyenimiz kaldı mı? Esas olan, içeriği ne olursa olsun birbirine zarar verme düşüncesiyle yaşamaktansa, barış içinde var olmaktır. Ama hazır olun, odaları fena durumda bırakacaklar…