Serap Durusoy
Anlatılan Pembe Yaşanılan Siyah
Her ne kadar pembe ve siyah uyumlu bir renk olsa da herhangi bir durumun analizinde zıtlık oluşturabiliyor. Ekonomide yaşanılanları da bu renkler düzleminde incelediğimizde ekonomi yönetiminin rengi pembe iken yaşanılan ekonomik gerçeklerde ne yazık ki siyah renk hâkim.
Kırıkkale Organize Sanayi Bölgesi’nde iş dünyası ile bir araya gelen Bakan Şimşek, bir yılda muazzam bir başarı yakalandığı karamsarlığa gerek olmadığı yönünde açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz ise İzmir Ticaret Odası’nda düzenlenen toplantıda, gelecek yılın ortalarında enflasyondan artık bugünkü kadar bahsedilmeyeceğinin çok açık ve net olduğu, gelecek yıl bu zamanlar ülkemizde artık 20 ila 30 arası bir enflasyon olacağı değerlendirmesini yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan da son dönemde verilerin programın iyi çalıştığını gösterdiği, enflasyonun dizginlenmeye başladığı ve artık zor dönemlerin geride kaldığına ilişkin açıklamalar geldi. Sayın Erdoğan TBMM Genel Kurulu, 28. dönem 3. yasama yılına başlaması nedeniyle yaptığı konuşmasında da ekonomik gelişmelere de değinerek Merkez Bankası rezervlerinin 156 milyar doları aşarak Cumhuriyet tarihinin en yüksek düzeyine ulaştığını kaydeden Erdoğan, cari açığın da "sürdürülebilir düzeye" çekildiğini belirtti. Türkiye'nin gri listeden çıkarıldığını, mali disiplinden ödün vermediklerini belirten Erdoğan "Kararlı duruşumuzla enflasyonda düşüş trendine girdik. Gıda enflasyonu 4 yıl sonra aylık bazda negatife geldi. Önümüzdeki aylarda enflasyondaki düşüş devam edecek ve milletimiz bu düşüşü çarşıda, pazarda, alışveriş sepetinde, mutfağında daha fazla hissedecek” değerlendirmesinde bulundu.
Şüphesiz resmi enflasyon üzerinden bakıldığında bir düşüş trendi içerisinde olduğu ifadesi yanlış değil. Ancak önemli olan bu düşüşün kalıcı olması. Tek seferlik azalmaya bağlı olarak enflasyon trendinin yön değiştirdiğini söylemenin çok iyimser bir yaklaşım olduğu görülüyor. Ayrıca trendin yön değişimi kadar beklentilerin yönetimi de çok büyük önem taşıyor. Her ne kadar TCMB’nin sektörel enflasyon beklentilerine göre piyasa katılımcılarının 27,5, reel kesimin 51,1 ve hane halkının 71,6 olarak eylül beklentileri gerilmiş olsa da enflasyon beklentileri arasındaki farklılık dikkat çekici olmaya devam ediyor.
Diğer yandan enflasyonu önlemek için sadece ücretliler üzerinden talebi baskılayan politikaya rağmen Eylül ayında tüketici güven endeksinin yüzde 2,4 artarak 78,2’ye yükselmesi bireysel harcamalardaki artış eğilimini gösterirken, talebi baskılayıcı politikaya eşlik etmesi gereken hem arz tarafının hem de mali disiplin tarafının hayata geçirilememesi de bir diğer sıkıntılı yanı oluşturuyor. Nitekim araç kiralamalarından, garantili projelerin müteahhitlerine hazineden aktarılacak tutarlardaki artışa kadar birçok alanda mali disiplinden ve kamuda tasarruftan uzak kalındığı görülüyor. Üstelik Ortadoğu’da suların iyice ısınması, dünyayı büyük bir kaosa sürüklerken barış ortamının bozulmasındaki artış, Türkiye’nin bu süreçte kendini nerede konumlandıracağı ve küresel ekonominin nereye evrileceğine bağlı olarak savaş ekonomisinin doğuracağı mali yük mevcut durumu daha da yönetilemez bir hale getirecektir.
Üretim tarafında ise imalat kapasite kullanım oranının eylülde yüzde 74,9 ile Mart 2023 yılından beri en düşük seviyeye gerilemesi ve Eylül ayına ilişkin satın alma yöneticileri endeksi (PMI) imalat tarafında sert daralmaya işaret ederek 44,3 ile salgın yılından bu yana en düşük seviyeye gerilemesi de üretimin azaldığını göstererek hem enflasyon hem de resesyon açısından kötü bir gelişme. Haliyle üretimdeki daralma istihdamın da gerileme kaydetmesine neden oluyor.
Üstelik takip edilen 10 sektörde üst üste üçüncü ayda yeni siparişlerin yavaşlaması ve en belirgin ivmenin giyimde ve en hafif ivmenin ise gıdada görülmesine rağmen vatandaşın alım gücünün ne denli azaldığını da ortaya koyuyor. Nitekim TÜRK-İŞ'in eylül ayına ilişkin Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması'na göre de Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 19 bin 830 TL'ye yoksulluk sınırının ise 64 bin 595 TL yükseldiğini gösterdi.
Hal böyle iken baz etkisine ve ücretler üzerinden talebin baskılanmasına bağlı olarak artış hızı zayıflayan enflasyon, güven kazandırılmaya çalışılan TL ve kısa vadeli sermaye girişleri ile güçlenen rezervlerdeki iyileşme bağlamında ekonomiye ilişkin pembe bir tablo çizmek, enflasyon ve gelir dağılımı adaletsizliği gibi majör sorunların çözümüne yönelik uygulanması gereken politika setinden uzaklaşmaktan başka bir işe yaramıyor.