Yük ne demek!!!

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın bu ayki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan’ın uluslararası bir toplantıya katılacak olmaları nedeni ile alışılagelmişin dışında Perşembe günü değil de Salı günü yapıldı.

Şimdiden not edelim; Ağustos ayı PPK toplantısı da yine Sayın Bakan ve Başkan’ın bir başka uluslararası toplantıya katılacak olmaları nedeni ile 20 Ağustos Salı günü yapılacak.

Salı günü gerçekleştirilen Temmuz ayı PPK toplantısında Merkez Bankası piyasa beklentilerine paralel olarak %50 olan politika faizinde bir değişikliğe gitmedi.

Metne ilişkin Mine Uzun toplantının Salı günü yapılmasının avantajını fırsata çevirerek Gazete Pencere’de şahane bir yazı yazmış, bana üstüne yazacak bir şey bırakmamış.

Madem Merkez Bankası yazmayacağım, son günlerde kulağımı tırmalayan bir ifade ile başlayayım yazıya.

Geçtiğimiz günlerde en düşük emekli maaşı 10.000 TL’den 12.500 TL’ye yükseltildi.

Bu arada 12 Temmuz tarihinde yine bu köşede yazdığım yazımı şöyle bitirmiştim.

“Şimdi komisyonlar kurulsun, uzun uzun çalışılsın sonra üç kuruşluk iyileştirmeyi medyada “Emeklilere büyük müjde” diye okur dinleriz.” demiştim ki öyle de oldu.

Yapılan bu düzenlemenin ardından ilk konuşulan konu “Bütçeye ne kadarlık bir yük!!!” getirdiği oldu.

Öncelikle şunu söyleyeyim; yıllarca devlete, millete hizmet etmiş, primlerini ödemiş ve devlet tarafından belirlenen kurallar çerçevesinde emekli olan insanlara ödenen maaşı “YÜK” olarak tanımlamak en hafif ifade ile nezaketsizlik.

Bu düzenlemenin ardından da 2.500 TL’lik artışın yeterli olup olmadığı tartışmaları başladı. Maydanoz-dereotu fiyatının 15-20 TL olduğu, 100 TL’nin altında bir kilo meyve alınamayan bir ülkede 2.500 TL’nin yaratacağı etkiyi bence tartışmaya gerek yok.

Türkiye’nin bütçesinde tasarruf edilecek çok kalem var hepimiz biliyoruz ki; tasarruf edilmesi durumunda bu ülkenin yaşlısına, emeklisine çok daha yüksek emekli maaşı ödeyecek imkanı var.

Bir diğer konu da EYT. EYT çıkmasa 2024 yılının başında emekli olacak ben de yaklaşık 8-9 ay önceden emekli olmaya hak kazandım. Son günlerde sürekli EYT üzerinden yürütülen bir tartışma var. EYT’nin alınmış bir hakkın iadesi olduğuna falan girmeyeceğim. Çok genç yaşta emekli olan insanlar var doğru, buna da girmeyeceğim. Benim kafama takılan konu bambaşka. EYT konusu çok ama çok uzun süre Türkiye’nin gündemini meşgul etmiş bir konu. 22 yıllık AKP iktidarında defalarca kamuoyu baskısı oluşmasına rağmen çıkmamış EYT, neden bu sefer çıktı? Çünkü bir önceki seçimde EYT seçim kazandıracak ya da kaybettirecek bir noktaya gelmişti. Hükümet, EYT’yi çıkarttı ve bu da AKP’ye seçim kazandırdı. Kendi iktidarı döneminde çıkartılmış ve kendisine seçim kazandırmış bir uygulamanın bugün yine iktidar tarafından eleştiriliyor olması çok ilginç. Bütçeye yükü!!! üzerinde de mutabık kalınamayan bir tutar var. El büyüten büyütene. Keşke seçim öncesinde bu kadar hassas hesaplar yapılsaydı da karar ona göre alınsaydı.

Gelelim son konuya. Muhalefet, en düşük emekli maaşının asgari ücrete eşitlenmesini talep ediyormuş. Yahu ülkedeki açlık sınırı, asgari ücretin altında iken talep edilen maaş asgari ücret nasıl olabilir?

Havalar çok sıcak. Nem de çok. Bu havalar sadece Orhan Veli’yi mahvetmedi, beni de mahvediyor. Yazarken hissettiğim yükselmekte olan gerginliğimi daha da yükseltmeden, akıl sağlığımı klima altında korumaya çalışarak yazıma son vereyim.

Matematik çok önemli, ama vicdan daha da önemli…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mert Yılmaz Arşivi