Sana tepeden baktım Paris

On yıllık gündemi bir haftada yaşayan ülkemizde, geçen haftanın tek güzel yanı herhalde Paris Olimpiyatları’nda gerek kendi sporcularımızı gerekse tüm dünyadan nitelikli atletleri izleyip “fair play”in rekabetle bir araya geldiği müthiş müsabakaları izlediğimiz anlardı. Olimpiyatların kente yayılmasını beğenen de eleştiren de oldu. Ben beğenenlerdenim; plaj voleybolu maçını izlerken arkada Eyfel Kulesi’ni, triatlon sırasında Seine Nehri kıyılarını görmekten büyük keyif alıyorum. Tüm bu televizyonda Paris gezisi sırasında ise dikkatimi en çok çeken şey, bisiklet yarışlarının takibinde kullanılan drone’lar sayesinde görme fırsatı bulduğumuz Paris çatıları oldu; Paris çatılarının bir bölümünün yemyeşil bahçelerle kaplı olduğu sizin de dikkatinizi çekti mi?

paris-olimpiyat.jpeg

Tüm dünyada gelişmiş ve gelişmekte olan kentlerde kent bahçeciliğine verilen önem giderek artıyor. Herkes inanılmaz şekilde ısınan kentleri serinletecek çözümler peşinde. Diğer yandan kentin bir miktar da olsa kendi besinini üretebilmesi de istenen bir şey. Çok iyi örnekleri de var bunun, mesela Devin Bahçeci’nin “Bir İklim Eylemi Olarak Kent Bahçeleri” kitabında anlattığı Havana örneği inanılmaz; 1970’lerde bir petrol krizi ve bağlantılı gıda krizi yaşayan Küba, Havana’daki müsait tüm alanları tarımsal üretime ayırıyor. Kent bahçeciliği alanı olarak tanımlanan Havana’da beş farklı kategoride bahçecilik yapılıyor ve kimi kendi tüketimi, kimi ise gelir getirici faaliyet olarak kent bahçeciliği yapan Havanalılar 2000 yılında 1.7 milyon ton üretim yapmışlar. Aynı yılın bir diğer verisi ise Küba’da yetişen sebzelerin yüzde 58’inin kent bahçeciliğinden geldiği. Ülkenin toplam sebze üretiminin yarısından fazlası!

Nereden nereye!..

Gelelim Paris’e… Paris belki şu anda bir gıda krizi içinde olduğundan ve sebze üretmek için değil ama son yıllarda iklim krizinin etkilerine karşı yeşil çatılara büyük önem veriyor. Geçtiğimiz yaz, 42 dereceleri bulan hava sıcaklıklarını da düşününce dünyanın en yoğun yerleşime sahip yedinci büyük kenti olan Paris’in bu çabası daha iyi anlaşılabilir.

PARİS ÇATILARI FESTİVALİ

Yaklaşık 110 bin civarında binanın bulunduğu kentte mevcut durumda ilave parklar, ormanlar, bahçeler yapacak boş alan yok. Ancak binaların çatıları var… Eğimli de olsalar çeşitli tekniklerle otlar, sebzeler, aromatik bitkiler yetiştirmeye uygun hale getirilebilen, yürüyüş yolları bile eklenen bu çatılarda Roofscapes adlı bir mimarlık firmasının girişimleriyle 2023 yılı Eylül ayında ilk kez bir festival düzenlendi. Kamu otoriteleri ve Avrupa Komisyonu desteğiyle gerçekleşen “Paris Çatıları Festivali”, gerek mimarlık, peyzaj, kent tarımı alanlarından profesyonelleri gerekse halkı yeşil çatılara çıkarmak, buralardaki bahçeleri göstermek, ot hasatları yapmak, tohum toplamak, çocuk atölyeleri, yemekler gerçekleştirmek gibi aktiviteler içeriyordu.

Kentleri aşırı sıcaklardan korumada uygun olan alanlara; çatılara, bina yüzeylerine bahçeler, yeşil alanlar kurmak, dikey tarım yapmak tüm dünyada ciddi olarak ele alınan bir uygulama.

Zürih, biyoçeşitliliği desteklemek amacıyla, 1991 yılından bu yana teras olarak kullanılmayan tüm yüzeylere yeşil alan kurulmasını zorunlu tutan bir programı uyguluyor, örneğin.

Viyana, kent bahçeciliğini ve tarımını ciddi olarak destekliyor ve kentin önde gelen restoranlarının lokal tarım ürünlerini satın alıp kullanmalarını teşvik eden özel uygulamaları var. Kısacası işin çevresel katkı boyutunun yanı sıra Viyana, Havana örneğindeki gibi ekonomik katkıları da var.

İSTANBUL’DAN BİR ÖRNEK…

İstanbul’da son dönemde gördüğüm güzel bir örnek ise Karaköy’deki The Peninsula İstanbul Oteli’nin teras bahçesi. Gerçekten şehir bahçeciliğinin çok estetik örneklerinden birini sunan, çeşitli etkinlikler için de kullanılabilen bu bahçeyi Komşuköy’le iş birliği içinde hayata geçirmişler ve bahçede yetişen domates, fesleğen, kekik, yabani çiçekler, hindibağ, ıspanak gibi ürünleri kendi mutfaklarında da kullanıyorlar.

istanbuldan-bir-ornek.jpg

Bu gibi örneklerin dünyada ve ülkemizde çoğalmasını ve dikkat çekmesini kıymetli buluyorum.

Hem iklim krizi etkilerinin azalmasına hem gıda güvenliğine hem de sosyal barışa hizmet eden yeşil, istikrarlı biçimde sürdürülebilirlik yolunda yürüyen şehirlerde yaşama talebimizi daha sık dile getirmeliyiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Esin Sungur Arşivi