Ankaragücü, teknik direktörlük kariyeri sıfır olan Türk futbolunun ukala çocuğu Emre Belözoğlu’nun elinde oyuncak ola ola küme düştü.
Çoluk çocukla bu işin yürümeyeceği, haftalar önce Samsunspor maçında net bir şekilde gözüktü ama çalan onca alarm ziline rağmen kimse uyanmadı.
Oysa o maçtan sonra, Emre Belözoğlu ve kaptanı Tolga Ciğerci ile bu işin yürümeyeceği o kadar gözler önündeydi ki. Görmemek için kör olmak lazımdı.
Ne yazık ki, Ankaragücü yönetimi dut yemiş bülbül gibiydi. Körlerle sağırlar, birbirini ağırlar olunca, hiç düşmeyecek takım Ankaragücü, bağıra bağıra küme düştü.
Emre Belözoğlu’nun bu işi bilmediğini futboldan anlayan herkes biliyordu. İyi futbolcu olmak ayrı, iyi antrenör olmak ayrı. Samsunspor’un Alman teknik direktörü, bütçe olarak Ankaragücü’nün yarısı etmeyen takımıyla futbol zekasını ortaya koyarak galip gelirken, Emre Belözoğlu için şöyle yazmıştım o hafta:
“Tolga’yı da al ve Ankaragücü’nü düşürmeden git”
Ne gitti ne de gönderildi. Sonuçta bu takımı, Emre ve onu gönderemeyen Ankaragücü yönetimi düşürdü. Çünkü Emre ne yazık ki, Ankaragücü’nün tarihini bilmiyordu. Çünkü Emre Ankaragücü’nün gücünü bilmiyordu. Ankara’yı ise hiç bilmiyordu.
Çoluk çoğun idare ettiği takım, her maçta rakibinden korktu. Her maçta beraberlik için oynadı ve her maçta Emre Belözoğlu’nun elinde gerçek kimliğini kaybetti.
Artık gidersin Emre. Ama arkanda koca bir enkaz bıraktın.
Neron Roma’yı, sen Ankara’yı yaktın…